Koçum benim!..
Ulusal gazetelerden birinin Pazar ekindeki tam sayfa röportajda, yirmilerindeki mini şortlu genç kız anlatıyor: "Müşterilerimi erkenden uyandırırım, birlikte egzersiz yaparız, mutfaklarına girer yemek pişiririm, 24 saat her şeylerine müdahale ederim" Soruyorlar haliyle: "Ne iş yaparsınız?" Biz uyandırma servisi, egzersiz arkadaşlığı, aşçılık, hatta eskortluk filan beklerken cevap: "Yaşam koçuyum".
Egzersiz, masaj, solaryum, cilt bakım merkezi sahibine soruyorlar: "Ne iş yaparsınız?" İşletmeci, girişimci, es-tetiysen, masör diye beklerken cevap: "Yaşam koçuyum".
Formda kalmak için -mecburen- egzersiz ve sağlıklı beslenme programı uygulayan manken, fotomodel, şarkıcı hemencecik işi derinlemesine öğreniyor, bir kitap, birkaç cd, televizyon programı derken, apoleti takıyor:
"Yaşam koçu".
Pilates ve wellness'in hızı kesildi ya, yeni moda "yaşam koçluğu." Hani şöyle daha alttan alan bir unvan olsa hiç takılmayacağım da, "yaşam" deyip kapsadığı her konuda ahkâm kesmelerine tav oluyorum. Bir tür "ne iş olsa yaparım abi" durumu: olumlu düşünme, motivasyon, konsantrasyon, sağlıklı beslenme, egzersiz, yaşamda öncelikleri belirleme, özel yaşama ve kariyere yön verme, etkili konuşma, yok yok anlayacağınız.
Akil adam, kanaat önderi, guru, duayen, uzman, hepsinin devri sona erdi. Kim uğraşacak bir ömür öğrenmekle, öğretmekle, düşünmekle, okumakla, biriktirmekle, üretmekle. Google'dan "yaşam koçluğu" diye arama yap, bulduğun ilk siteye dal, al sana "iş garantili yeni meslek." Ver parayı, al sertifikayı...
Arkadaşlık, komşuluk, akrabalık, iş arkadaşlığı gibi güzellikleri büyük şehrin uzak mesafelerine, plaza yaşamına, internete ve iş ortamındaki vahşi rekabete teslim ettiği-mizdendir, bir fincan kahve içerken sohbet edip dertleşe-cek kimseciğimiz kalmadı. Egzersiz alışkanlığımız zaten yoktu.
Sıkıntılarımızı bir psikologa, psikiyatra hâşâ anlatamayız, deli derler. Geriye kalıyor, köşe başında parça kon-tör satışı misali, ihtiyaçtan doğan çakma uzmanlıklar. Normaldir. İngilizceden tercüme yaşamlara, "life coaching"den tercüme "yaşam koçluğu".
Sevgili dostlar, her konuyu gerçek uzmanlarına danışmaktan vazgeçmeyelim.
Kendi şarkısını söylemek isteyenler...
Gelişmiş ülkelerdeki spor çeşitliliğine, yaz ve kış olimpiyatlarına eklenen yeni branşlara ve son onyıllarda spora katılım eğilimlerine bakalım. Popüler sporların liderliği sürmekle birlikte sporcu sayısı, seyirci sayısı ve televizyon izlenirlik payının giderek azaldığını, hatta bazı yayınların iptal edildiğini görürüz. ABD'de dört büyükler olarak bilinen basketbol, amerikan futbolu, beyzbol ve buz hokeyine katılımın son 15 yılda yüzde 23 azalması örnektir. Eğilim daha bireysel, daha sakin, daha doğal sporlara doğrudur. Aileler çocuklarının erken yaşta ağır antrenmanlarla ezilmesinden, sakatlanmasından, aşırı yarışmacı ortam nedeniyle doping kullanma yaşının çok düşmesinden şikayetçiler. Bunun yerine çocukların daha fazla katılım olanağı bulacağı, kendini gösterebileceği, daha az sporcu arasından sıyrılarak başarıya ulaşabileceği küçük, niş branşları yeğlemekteler. Tam da Nazım Hikmet'in "....fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum" dizelerinde söylediği gibi.