Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Nedensellik Bağı (Hukuk) Nedir?

        Sorumluluk hukukunda gerçekleşen zararlı sonuçla bu zararın sebebini oluşturan fiil veya olay arasındaki sebep-sonuç bağına, nedensellik bağı denir. Hukuki sorumluluk, ister sözleşme sorumluluğuna, ister sözleşme dışı sorumluluğa, ister kusur sorumluluğuna, ister kusursuz, hatta tehlike sorumluluğuna dayansın, nedensellik bağının varlığı mutlaka aranır. Örneğin; A, B'yi yaralamış ya da ödünç aldığı 10.000 TL borcunu ödememişse, A'nın yaralama veya borcunu ödememe fiili, sorumluluğun sebebini, B'nin yaralamadan veya ödememeden doğan zararı da sonucu, bu fiil ile zararlı sonuç arasındaki bağ da nedensellik bağını ifade eder.

        Felsefede sebep kavramı, sonucu meydana getiren şartlar bütününden oluşurken, mantık ve doğa bilimlerinde sonucu doğuran her şart, sebep sayılmaktadır. Buna karşılık, sorumluluk hukukunda, sonucu meydana getiren şartlar bütününe veya her şarta değil, bu şartlardan zararlı sonucu meydana getirmeye elverişli olan uygun şarta, sebep adı verilmektedir. Nitekim bugün Türk-İsviçre sorumluluk hukuklarında hakim olan teori, uygun nedensellik bağı teorisidir. 

        Doktrindeki hakim görüşe ve yargı uygulamasına göre olayların olağan akışına, genel hayat tecrübelerine göre gerçekleşen türden bir sonucu meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artıran her şart, sonucun uygun sebebi olup, böyle bir sebeple sonuç arasındaki bağa da uygun nedensellik bağı denir. Yargıtay da kökleşmiş kararlarında uygun nedensellik bağını, "Bir olay hayattaki genel denemelere ve olayların tabii akışına göre diğer bir olayı meydana getirmeğe elverişli bulunur, diğer deyimle, olayın ortaya çıkması görünüşte söz konusu diğer bir olayın meydana gelmiş olmasıyla kolaylaşmış bulunursa ilk olay, uygun sebep ve sonuç ölçüsüne göre, ikincisinin nedeni sayılır" şeklinde tanımlamaktadır.

        Daha çok doğal bilimlerde geçerli olan şart teorisinin aksine, uygun nedensellik teorisine göre her şart değil, yalnız olayların olağan akışına ve genel hayat tecrübelerine göre gerçekleşen türden bir zararı meydana getirmeye niteliği itibarıyla elverişli olan şart, zararlı sonucu doğuran uygun sebeptir. Böylece, hakim her olayda kararını verirken önce bir şartın, meydana gelen zararın doğal bir şartı olup olmadığına, sonra da bu şartın uygun şart, yani zararlı sonucu doğurmaya uygun bir sebep olup olmadığına karar verecektir. Dolayısıyla, hakimin her olayda, önce sebeple sonuç arasındaki doğal nedensellik bağını, sonra da uygun nedensellik bağını belirlemesi gerekmektedir. 

        Zararı doğuran sebep, bir insan fiili olabileceği gibi, bir olay da olabilir. Örneğin bir kimse bir başkasını öldürmek veya yaralamak suretiyle onun yaşamını sona erdirir, sağlık veya beden ya da ruh bütünlüğünü zedeler ise zararın sebebi bir insan fiilidir. Buna karşılık, bir kimsenin taşınmazı, mesela konut veya işyeri yıkılıp, başkasına zarar verirse sebep, bir olaydır. İnsan fiili, olumlu, yani bir yapma fiili olabileceği gibi, olumsuz, yani bir yapmama fiili de olabilir. Doğa bilimlerinde sebep daima olumlu bir fiil, yani bir yapma fiilidir. Buna karşılık, hukukta yapmama fiili de zararın sebebi olabilmektedir. Örneğin bir yüzme havuzunda kurtarma görevlisi, havuzda boğulmak üzere olan bir kimseyi kurtarmakla görevli olmasına rağmen, bunu yapmayarak o kimsenin ölümüne neden olmuşsa, görevlinin zararlı sonuca sebep olan fiili, bir yapmama fiilidir. Burada bir kimsenin yasa veya sözleşme uyarınca yapması gereken fiili yapmaması, zararı doğuran yapmama fiilini oluşturmaktadır. Mahkemede hem doğal nedensellik, hem de uygun nedensellik bağının ispatı zarar görene aittir. 

        Uygun nedensellik bağı, bir yandan zararı doğuran sebep ile zararlı sonuç arasında sorumluluğu kurarken, diğer yandan da bu sorumluluğu sınırlandırmaktadır. Çünkü, bu sayede sorumluluk hukukunda zararlı sonucu doğurmaya uygun şartlar, uygun olmayan şartlardan ayrılmaktadır. Böylece, sorumluluk hukuku uygulamasında uygun sebep ve nedensellik kavramı, doğal sebep ve nedensellik kavramını normatif olarak düzeltmektedir. Gerçekten de uygun nedensellik teorisiyle hakim, zararlı sonucun zarar verene yükletilip yükletilemeyeceği hususunda bir değer hükmü vermektedir. Bu kapsamda hakim karar verirken olayın tüm şartlarını, özellikle uygulanacak normun amacını da göz önünde tutmak zorundadır. Hiç kuşkusuz, somut olayda hakim, uygun nedenselliğin mevcut olup olmadığını, doğal nedensellik bağının varlığını belirledikten sonra ele alıp değerlendirecektir.

        Gerçekleşen sonraki bir sebep, zararlı sonucu doğurmaya elverişli ilk sebebi arka plana atarak zararı tek başına meydana getirmişse, ilk sebeple zarar arasındaki nedensellik bağı sonraki sebep tarafından kesilmiş olur. Nedensellik bağını kesen başlıca üç sebep vardır. Bunlar, mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ile üçüncü kişinin ağır kusurudur. 

        Sorumlu kişinin veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü olaya, mücbir sebep denir. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi, mücbir sebep her şeyden önce bir olaydır. Zorunlu bir olay olan mücbir sebep, doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi, bir insan fiili de (bir davranış da) olabilir. Deprem, yıldırım, tsunami, hortum, kasırga, aşırı sel, fırtına, yer çökmesi gibi olaylar doğal olaya; savaş, ihtilal, darbe, isyan, genel grev gibi olaylar beşeri olaya, ithalat ve ihracat yasağı, sınırların kapatılması, bazı mallara el konulması da hukuki olaya örnek gösterilebilir. İkinci önemli unsur da mücbir sebebi oluşturan olayın, zarar verenin faaliyet ve işletme alanı dışında gerçekleşen bir olay olmasıdır. Örneğin bir fabrikadaki üretim kazanlarından birinin teknik bir arıza nedeniyle patlaması sonucu oradaki bir kişi ölmüşse, kazan zarar verenin işletmesi içinde bulunduğundan, patlama mücbir sebep sayılmaz. Buna karşılık, kazan deprem, yıldırım veya savaşta bir top mermisi sonunda patlamış ve yine oradaki bir kişi ölmüşse, deprem, yıldırım, top mermisi fabrika dışında meydana gelen bir olay olduğundan, mücbir sebeptir. Mücbir sebebin en önemli unsuru ise kaçınılmazlıktır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulamazlık ve önlenemezlik kavramlarını da içermektedir. Nihayet, mücbir sebebin bir diğer unsuru da öngörülmezliktir. Ancak, burada öngörülemeyen husus, zarara neden olan olayın kendisi değil, doğuracağı sonuçlardır. Mücbir sebep, ispat edildiği takdirde nedensellik bağı kesilir, dolayısıyla zarar veren veya borcunu yerine getirmeyen borçlu sorumluluktan kurtulur. 

        Nedensellik bağını kesen sebeplerden bir diğeri de zarar görenin ağır kusurudur. Zarar görenin kusuru nedensellik bağını kesmişse, zarar veren sorumluluktan kurtulur. Bu takdirde, zarar, zarar görenin tam kusurlu fiilinden meydana gelmiştir. Zarar görenin kusurlu fiili, ağırlığı itibarıyla zararlı sonucun tek uygun sebebi haline gelip, zarar verenin sorumlu olduğu olayı geri plana iterek zararlı sonucu tek başına doğurmaya yetmelidir. Örneğin arkadan gelen bir motosiklet sürücüsünün önden giden bir kamyona çarparak ölmesi veya yaralanması ya da bir kimsenin intihar kastıyla kendisini demiryolunda hareket halindeki bir trenin altına atıp ölmesi, zarar görenin ağır kusurlu fiiline örnek gösterilebilir. Buna karşılık, zarar görenin kusuru nedensellik bağını kesmemiş, sadece zararlı sonucun doğmasına zarar verenin fiiliyle birlikte neden olmuşsa, ortak nedensellik söz konusu olur. Böyle bir durumda zarar veren sorumluluktan kurtulmaz, sadece ödeyeceği tazminattan indirim yapılır. 

        Üçüncü kişinin ağır kusuru da nedensellik bağını kesebilir. Bunun için burada da yine üçüncü kişinin kusuru, zararın ilk sebebini, arka plana itip, onu keserek tek başına zararı doğurmaya elverişli bir sebep olmalıdır. Dolayısıyla, nedensellik bağının kesilebilmesi için üçüncü kişinin kusuru, zararlı sonucun tek uygun sebebini oluşturmalıdır. Bunun için de üçüncü kişinin kusuru, ilk sebepten daha yoğun, daha ağır olmalıdır. Örneğin yolda giden bir yaya, bir otomobilin çarpması sonucu yaralanmıştır. Yaralanma aslında pek ağır olmamakla birlikte, büyük kan kaybına neden olmuş, kanayan damarları, kaldırıldığı hastane personeli tarafından zamanında tıbbi kurallara uygun biçimde bağlanıp dikilmediği için de yaralı, kan kaybından ölmüştür. Burada ölüm sebebi aracın çarpması değil, hastane personelinin kusurlu fiili olduğu için çarpma fiili (ilk sebep) ile ölüm olayı arasındaki nedensellik (sebep-sonuç) bağı, araya giren üçüncü kişi durumundaki hastane personelinin özensiz, kusurlu davranışı sonunda kesilmiş, dolayısıyla söz konusu kusur ölüm olayının yegane uygun sebebi olmuştur. Buna karşılık, üçüncü kişinin kusuru zararlı sonucu tek başına meydana getirecek yoğunluk ve uygunlukta olmayıp, buna başka sebeplerin de eklenmesi gerekiyorsa, bu takdirde nedensellik bağının kesilmesi değil, ortak nedensellik söz konusu olur ve üçüncü kişi zararın sadece sebep olduğu kısmından sorumlu tutulur. Üçüncü kişi, zarar gören ve zarar veren ile bunların fiillerinden sorumlu oldukları yardımcı kişiler dışında kalan kişidir.

        YAZAR

        Fikret Eren

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa