Göç ve diğer hareketlilikler vasıtasıyla yaşanan yer değişiklikleri ile farklı etnik, kültürel ve dinsel kimliklere ait birey ve grupların bir arada yaşamaları ile başlayan karşılaşmalar, doğrudan ve sürekli temaslar sonucunda ortaya çıkan karşılıklı kültürel ve psikolojik değişimleri ifade eden "kültürleşme" kavramı bireysel düzeyde olduğu kadar toplumsal yapı, kurum ve kültürel pratiklerdeki (fikirler, söylemler, değerler, normlar, tutumlar, davranışlar, gelenekler) değişimleri ifade etmektedir.
Kavrama dair ilk dönem çalışmalar kültürleşmeyi köken kültürden baskın kültüre doğru olan tek boyutlu bir süreç olarak, göçmenlerin köken kimliğinden vazgeçerek baskın kültürel pratikleri benimsemesi olarak değerlendirirken, özellikle 80'li yıllardan itibaren süreç karşılıklı, çift boyutlu modellemeler üzerinden, köken kültür ile baskın kültür arasında bir denge arayışını da ifade eder şekilde anlaşılmaktadır. Bu kapsamda ele alınabilecek Berry'nin kültürleşme modeline göre kültürlerarası etkileşim, kimliğin ve kültürel mirasın korunması ile gruplar arası ilişkiler temelinde etno-kültürel gruplar (Bütünleşme/uyum, asimilasyon, ayrılma/içe dönme, marjinalleşme) ve egemen toplum düzeyinde (çok kültürlülük, eritme potası, ayrıma, dışlama) farklı kültürleşme stratejileri ile sonuçlanmakladır. Bu farklı stratejiler kültürleşme alanına göre değişirken, net sınırlar ile birbirinden ayrılamadığı gibi, her koşulda olumlu değer taşımamakta, net ve açık sonuçlar ortaya koyamamaktadır. Model, farklı eleştirilere maruz kalırken, modeli temel alan farklı kültürleşme teorileri, modelleri geliştirilmeye devam etmektedir. Farklı bağlam ve koşullarda şekillenen kültürleşme stratejilerinin, alan ve duruma özel olduğu, mutlak değişmez bir özellikten çok değişen biliş, davranış, değer, tutum ve ilişkileri içeren örüntüler olarak dinamik bir süreç olduğu gibi kültürleşme ortamını ile doğrudan ilişkili olduğu unutulmamalıdır.
Uyum ile kültürleşme ilişkisine baktığımızda, psiko-sosyal bir olgu olarak kültürleşme insanlar, gruplar arası ilişkiler ile oluşur, bireysel ve grup düzeyindeki tüm uyum süreçlerine etki eder. Uyum, farklı grupların bir arada yaşamaları ile başlayan karşılaşmalar, doğrudan ve sürekli temaslar sonucunda ortaya çıkan karşılıklı kültürel ve psikolojik değişimleri ifade eden kültürleşme sürecinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan, kültürleşme süreçleri devlet politikaları ile etkileşim bağlamında ortaya çıkmakta ve şekillenmektedir. Çoğulcu yaklaşımlardan etnik ideolojilere kadar geniş bir skalada yer bulan göçmenlere, uyuma yönelik, göçmenlerin yeni geldikleri kültür ile ilişkilerini düzenleyen, politika ve yasalar, toplumsal yapının görüşlerinin bir ifadesi olarak göçmenlerin kültürleşme sürecini doğrudan etkilemektedir. Biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik uyum gibi farklı boyutları olan uyum süreçleri, eğitim, sağlık, barınma, istihdam, kültürel ve dil becerileri, temel haklar, sosyal bağlar, güvenlik ve istikrar gibi birbiri ile ilişkili pek çok farklı faktör ve bileşenden oluşmaktadır. Uyum ve kültürleşme stratejileri arasındaki ilişkilere odaklanan pek çok çalışma, farklı sonuçlarına rağmen bu iki kavramın bir arada ele alınması ihtiyacını vurgularken, göçmenlerin gittikleri topluma uyumu kadar, toplumların çok kültürlü ortamlara uyumunu içeren karmaşık ve çok boyutlu süreçler, göç araştırmalarının sosyolojik, siyasal, ekonomik yaklaşımlar kadar psikolojik, psiko-sosyal bakış açılarını da içerecek çok disiplinli yaklaşımlara ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
YAZAR
Zeynep Özde Ateşok