Abdülkadir Geylani'nin ismine izafetle anılan tarikattır; Geylaniye de denir. Tasavvuf tarihinde daha önce kurulmuş tarikatlar olsa da günümüze kadar ulaşmış en eski tarihli tarikattır. Muhyiddin ve Gavs-ı A'zam lakaplarıyla meşhur olan Abdülkadir Geylani (ö. 1166) , dindar bir ailenin çocuğu olarak 1077 yılında Geylan'da doğmuş, on sekiz yaşındayken memleketinden ayrılarak ilim tahsili yapmak üzere devrin ilim, kültür ve tasavvuf merkezlerinden Bağdat'a gitmiştir. Orada bilhassa Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam ve Edebiyat sahalarında zamanın meşhur hocalarının ders halkalarına katılarak tahsilini ikmal etmiş ve Kur'an'ı hıfzetmiştir.
Bağdat'ta bir yandan ilmi tahsilini devam ettiren Geylani, diğer yandan tasavvufi eğitimini de ihmal etmemiş ve zaman zaman Bağdat harabelerine çekilerek nefis terbiyesi ve tezkiyesine ağırlık vermiştir. Bu esnada, melamet meşrebine de sahip olduğu anlaşılan Şeyh Hammad b. Müslim ed-Debbas ile karşılaşmış ve onun sohbetlerine katılmıştır. Hammad'ın yanında bir süre tasavvufi terbiye alan Geylani, aynı zamanda fıkıh hocası ve medrese sahibi olan Şeyh Ebû Sa'd el-Muharrimi'den tarikat hırkası giymiştir. Geylani, Hanbeliye mezhebinin Ahmed b. Hanbel'den (ö. 855) sonra ikinci imamı olarak da kabul edilir. Hatta Hanbeliye ve Şafiiye mezhebine göre fetva verdiği için, onun hem Hanbelilerin hem de Şafiilerin imamı olduğu zikredilir. Kaynaklarda seyyid ve şerif olduğuna dair silsileler nakledilen şeyh, 561/1166 yılında Bağdat'ta vefat etmiş, geride binlerce mürit ve öğrenci bırakmıştır. Muhasibi, Cüneyd-i Bağdadi (ö. 909) ve Gazzali (ö. 1111) gibi sufilerce geliştirilen "Sünni Tasavvuf" anlayışının en önemli temsilcileri arasında yer alan Geylani, Muhyiddin İbnü'l-Arabi'den (ö. 1240) İbn Teymiye'ye (ö. 1328) kadar bütün İslam alimleri, sufileri ve tarihi şahsiyetleri tarafından saygı ve hayranlıkla karşılanmıştır.
Şeyhi Muharrimi'den sonra vaaz kürsüsüne, ilim ve şeyhlik makamına geçerek, öğretim ve irşat faaliyetlerine başlayan Abdülkadir Geylani'nin etrafında kısa sürede kalabalık talebe ve mürit grupları oluşmuştur. Onun sünni anlayışa dayalı din, tasavvuf ve tarikat anlayışı toplumun her kesimi tarafından büyük bir iltifat görmüş, böylece Kadirilik daha o yıllarda şekillenmeye başlamıştır. Şeyhin tarikatı, aşağıda sıralayacağımız sebeplerle, daha kendisi hayattayken başta Irak, Suriye, Anadolu, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika olmak üzere o günkü İslam coğrafyasının neredeyse her köşesine yayılmıştır. Tarikat, daha sonraki süreçte Afrika'nın tamamına, Hint Yarımadası'na Orta Asya'ya, Kafkaslara, Balkanlara ve Uzak Doğu'ya yayılmıştır. Kurucusunun koyduğu prensipler genel hatlarıyla korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Tasavvuf tarihindeki en fazla müntesibe sahip tarikat olma özelliği taşıyan ve pek çok devlet, siyaset, kültür, sanat ve ilim adamı ile İslam alimine tesir eden veya onların yetişmesini sağlayan Kadiriliğin, günümüzde de müntesibinin bulunmadığı ülke yok gibidir.
Tarikatın yayılmasında şu unsurların tesirli olduğu belirtilir: 1- Abdülkadir Geylani'nin, tarikatının esaslarını Kitap ve Sünnet'in açık ve zahiri hükümleri üzerine tesis etmekte gösterdiği hassasiyet. 2- Çok sayıdaki çocuklarının ve onların nesillerinin pirin mirasına sahip dört elle sarılmaları. 3- Şeyhten pek çok kişinin tarikat hırkası giyerek ondan aldıkları tarikatın İslam aleminde intişarı için büyük çaba sarf etmeleri. 4- Moğolların 1258'de Bağdat'ı istila etmelerinin, Geylani ailesinin tarikat ve aile merkezi olan bu şehirden ayrılmalarına, dolayısıyla tarikatın adem-i merkeziyetçi bir tarzda gelişmesine sebep olması.
Anadolu'ya ilk defa, Abdülkadir Geylani'nin halifelerinden Abdullah el-Esdi (ö. 1224) ile girmiş olan Kadirilik, bu topraklardaki asıl intişarını ve tesirini, miladi 15. yüzyılda Müzekki'n-Nüfûs müellifi, İznik'te yaşamış Eşref-zade Abdullah-ı Rûmi (ö. 1469-70?) ve Eşrefilik ile, 17. yüzyılda ise İstanbul'da yaşamış İsmail-i Rûmi (ö. 1631) ve Rûmilik ile göstermiştir. İsmail-i Rûmi'den sonra Tophane Kadirihanesi Anadolu Kadiriliğinin, tekkelere şeyh atamalarının merkezi olmuştur.
Tarih boyunca 50 civarında büyük şubesi olan Kadirilik'te, cemaatle birlikte, cehri (yüksek sesle), çoğunlukla ayakta ve vücudun sağa sola hareket etmesiyle yapılan zikre "deveran" denir. Silsilesi Hz. Ali'ye ulaşan tarikatın en önemli prensipleri arasında bilhassa tövbe, züht, tevekkül, kanaat, uzlet, zikir, teveccüh, nefis muhasebe ve murakabesi, sabır ve rıza gibi ameli ve ahlaki unsurlar ön plana çıkmaktadır. Her müridin bu hasletleri ihmal etmeksizin tasavvufi hayatın diğer unsurlarını tatbik etmeye çalışması, ibadetlerinde gevşeklik göstermemesi, şeriatın zahirine ve batınına riayet etmesi ve ehl-i sünnetin inanç ve ibadet esaslarını benimsemesi gibi hususlar tarikatın temel ilkeleri arasındadır.
YAZAR
Dilaver Gürer