Tür içerisindeki topluluklardan birinin diğerinden genetik olarak ayrılması ve ortak gen havuzuna, diğer topluluklardan farklı allel frekanslara sahip; coğrafik ve kültürel olarak izole edilmiş topluluklardır. Irk kavramı, kültürel katerogilemedir. Bu kategorilemenin birincisi, çevresel koşulların karşılıklı etkileşiminden kaynaklı objektif biyolojik bir sınıflandırma ve bu sınıflandırmanın genler, kan grupları, çevreye uyum, deri rengi gibi kriterler ile; ikincisi ise etnisite, dil, sosyal kimlik gibi özelliklerden yararlanılarak oluşturulmuştur.
İnsan ırklarının nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bir şey söylenmemekle birlikte paleontolojik kayıtlara göre ilk insan türü Afrika'nın doğusunda ortaya çıktığı mıştır ve Homo habilis adı verilen bu tür günümüzden yaklaşık 2.7 milyon yıl geriye tarihlendirilmektedir. Daha sonra Afrika'da Homo ergaster ve Homo erectus ortaya çıkmıştır. Homo erectus Afrika'nın dışına çıkıp Asya'ya göç eden ilk insan türü kabul edilmektedir. Günümüz insan türü ise homo sapiens sapiens'tir. Modern insana anatomik olarak en çok benzeyen türün üst paleolitik döneminde ortaya çıkan Cro-Magnonlar olduğu belirtilmiştir. Modern insanın anatomik yapısının oluşmasına biyocoğrafya, çevresel dinamikler, bölgesel ekoloji ve uyumsal nitelikli çeşitlenme olmak üzere farklı etmenler neden olmuştur.
Afrika'dan yayılan insan toplulukları gittikleri her yerde yerli arkaik toplulukları bünyelerinde eriterek genetik karışıma neden olmuş, bu karışmalar da yeni oluşumların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ancak bazı bilim insanlarına göre insan türünün kökeni sadece Afrika değil, Asya, Avrupa ve Afrika'nın farklı bölgelerinde yerel arkaik insan topluluklardan zamanla geliştikleri savunulmaktadır. Çok merkezli düşünceye göre Asya kıtası sarı ırka ve Avustralya yerlilerine, Avrupa beyaz ırka, Afrika ise siyahilere anavatan oluşturarak, birbirinden bağımsız olarak gelişmişlerdir. Avrupa'da 35 bin yıl önce Cro-Magnonlar soğuk iklimin tek hakimiydi. Cro-Magnon çizgisindeki topluluklar Doğu Avrupa'da, Rusya steplerinde hatta Kuzey Afrika'da yaşamışlar ve bugün Avrupa'da yaşayan insan ırklarının atalarını oluşturmuşlardır. Cro-Magnonlar giderek Nordik ırkına dönüşürken Combe-Capella olarak belirlenen bir başka grup da Akdeniz ırkının temelini oluşturmuştur.
Mısırlılar, MÖ 14-15. yüzyıllarda dış görünüşe bakarak 1) Mısırlılar (Rot) koyu kırmızı renkli üstün bir topluluk, 2) Zenciler (naşu) siyah ve yapağı saçlı, 3) Asyalılar (namu) sarı renkli, burun sırtı kemerli ve gür sakallı, 4) Beyazlar (temahu) sarı sakallı, açık renkli gözlü, uzun boylu ve hayvan postuna bürünmüş barbar olanlar şeklinde ırk sınıflaması yapmıştır.
Linnaeus ise 18. yüzyılda: 1) kırmızı, kolerik ve dik olan Amerikalılar, 2) beyaz, kan renginde ve kaslı Avrupalılar, 3) soluk benizli, melankolik ve soğuk Asyalılar, 4) Siyah, soğukkanlı, rahat Afrikalılar olmak üzere dört farklı ırk tipi belirlemiştir.
Diğer bir ırk sınıflaması ise 1) Tüm bireyleri açık ışığa ve sıcaklığa adaptasyon gösteren Negroid, 2) Soğuğa adaptasyon gösteren Mongoloid, 3) Deniz aşırı insanlar olan beyazlar, 4) Avustralya'nın ilk sahipleri olan Australoidler, 5) Kuzey, Orta ve Güney Amerika'nın Amerikan Kolomb öncesi sakinleri, Amerikalı Yerliler (Indian) 6) Yeni Zelanda'dan, doğu ve Hawai adalarına Pasifik ve diğer ada sakinleri Polynesian'lar şeklindedir.
20. yüzyılın başlarında insan popülasyonlarının ırklara ayrılarak sınıflandırılmasındaki sorunlara dikkat çeken antropolog ve biyologlar, kültürel açıdan yapılan çalışmaların da ırk ve ırksal açıklama ile kültürel olguların birbirleriyle bağdaşmadığını göstermiştir. Böylece deri renginin insan çeşitliliğinin önemli bir özelliği olduğu ancak insanın ortaya çıkışı ve popülasyonların farklılaşması, doğal seçilimi, mutasyon, göç ve çevresel koşullardan dolayı deri renginin farklılaştığı belirtilerek insan topluluklarının ırksal sınıflandırmasında kullanılmaması gerektiği savunulmuştur. Bugün yaşayan insan tek türdür ve deri rengi, saç şekli, beden tipi gibi özellikleri hem coğrafi bölgelerde hem de yerel topluluklar içerisinde çeşitlilik göstermektedir. Günümüzde yaşayan insanların her bir bireyinin kendine özgü özellikleri vardır, bu nedenle ırk sınıflandırması yapmaktan ziyade, insanın adaptasyonu ve biyolojik çeşitliliği şeklinde kullanmak daha doğrudur.
YAZAR
Ayla Sevim Erol