Hukuksal düşünme yöntemlerinin temel unsurları arasında yer alan hakkaniyet "adil düşünme tarzına" veya "adaletsizliklere" tepki gösteren hukuk duygusuna işaret eder. Genellikle "hukuka ve hakkaniyete göre" formülüyle ifade edilir. Kavramın anlamı her bir konuya ve yaklaşım tarzına göre çeşitlilik gösterebilir. En çok kullanılan anlamı, pozitif hukuk düzeninde somut olayda karar verirken adil bir sonuca ulaşmak için dikkate alınmasıdır. Buna, somut olay adaleti denir. Böylece hukuk kurallarının katılığı yumuşatılmaya çalışılır. Ayrıca hakkaniyet, bir hukuk normunun yorumunda, düzeltilmesinde veya boşlukların doldurulmasında kullanılır.
Kara Avrupası hukuk sistemlerinde esas olarak pozitif hukuk ile yüksek adalet düşüncesine ulaşılmıştır (hukuki pozitivizm). Bununla birlikte, genelleştirilmiş normlar somut olayın özelliklerini her zaman yeteri derecede dikkate almayabilir ve bu durum adil olmayan sonuçlara neden olabilir. Dolayısıyla hakkaniyet, karar verirken somut olayın özelliklerini dikkate almayı gerektiren bir yükümlülük olarak kabul edilir. Roma hukukunda hakkaniyetin karşılığı olan "aequitas", uyulmaması halinde kararın adil olmamasına neden olan hem kanun koyucuya hem de hakime yönelen bir davranış ölçütü olmuştur.
Türk Medeni Kanunu'nda, hakime takdir yetkisinin bırakıldığı durumlarda "hukuka ve hakkaniyete göre" karar verme emri, genel olarak düzenlenmiştir. İlgili madde hukukun uygulanmasına ilişkin bir normdur ve amacı, hakimin takdir yetkisinin şartlarını belirlemek ve bunları belirli temel ilkeler ile yönlendirmektir. Bu temel ilkeler arasında hakkaniyet de vardır. Hakkaniyet, pozitif hukukun birçok düzenlemesinde yer almaktadır. Özellikle haksız fiillerde hakkaniyet sorumluluğunda, zararın miktarının belirlenmesinde, nafaka hukukunda pozitif normların katılığının giderilmesinde hakkaniyet ile karar verilmesi düzenlenmiştir. Genel normların (dürüstlük kuralı, ahlaka aykırılık gibi) somutlaştırılmasında da hakkaniyet kavramından yararlanılmaktadır. Kamu hukukunda hakkaniyet, ölçülülük ilkesinin temelinde yatmaktadır. Yapılan sınırlamayla sağlanan yarar arasında hakkaniyete uygun dengenin sağlanması, ölçülülük ilkesinin elverişlilik unsuru içinde aranmaktadır.
Hakkaniyete dayanarak pozitif hukukun katı kurallarının yumuşatılmasının sınırı, hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkeleridir. Hakim, kendisine takdir yetkisi verildiği durumlarda, hukuka ve hakkaniyete göre karar verirken, hukuk kuralının temelinde yatan amaç ve değerlere bağlıdır. Buradaki takdir yetkisi tamamen serbest değildir. Keyfilik ve belirsizliğin önlenmesi için hakim, kararını objektif dayanak noktaları oluşturarak vermelidir. Hakim olayın tüm önemli unsurlarını tespit etmeli ve bireysel menfaat durumlarına göre maddi olarak gerekçelendirilebilecek bir karar vermelidir. Hakkaniyet ile karar verme, acıma, lütuf veya keyfilik ile karıştırılmamalıdır. Böylece, benzer olaylarda benzer şekilde karar verileceğinden, sübjektiflik tehlikesi engellenmiş olur.
YAZAR
Çiğdem Kırca