Esir veya köle olarak hizmete alınan kimselerin, kabiliyetleri ve aldıkları eğitim neticesinde kazandıkları becerileri doğrultusunda başta ordu olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerinde istihdam edilmesi suretiyle işleyen sistemdir. Orta Çağ İslam devletlerinin dayandığı en önemli askeri ve idari teşkilatlarından biridir.
Sistem, Bizans ve Sasani devletleri ile sair doğulu ve batılı devletlerde görülen "kölelerin orduda kullanılması" veya "köle askerler" uygulamasından tamamen farklıdır. Burada kölelerin, sistematik bir askeri eğitime tabi tutulmak suretiyle profesyonel asker veya idareci olarak yetiştirilmesi, liyakat ve kabiliyetleri doğrultusunda daimi ve maaşlı olarak muhtelif devlet hizmetlerinde görevlendirilmeleri söz konusudur. Sisteme dahil olan bir gulam, profesyonel asker veya idareci niteliği taşımakta, devlet erkanı sınıfına girmekte ve bu haliyle sıradan kölelerden farklı bir konumda bulunmaktadır. Üstelik bu sisteme dahil olan gulamların, bilhassa emir rütbesine kadar yükselmiş olanlarının, isimlerine yazılmış bir azadname ile azad edilmiş, yani hür bırakılmış oldukları düşünülecek olursa, gulam sistemiyle "kölelik" veya "köle askerlik" uygulaması arasındaki fark daha iyi anlaşılır. Kısaca "gulam"ı "köle", "gulam sistemi"ni de "kölelik sistemi" olarak nitelendirmek sistemin tarihi misyonunu kavrama konusunda büyük hatalara yol açar. Zira kariyerlerinin belli bir aşamasında devlet hizmetine giren gulamlar, sahip oldukları mevki ve unvanları nisbetinde devleti temsil etmişler, bilhassa üst düzey askeri ve idari makamlara yükselenler, devletin emretme hak ve yetkisini kullanmışlar, güç ve otoritesini temsil etmişlerdir. Bu durumda onlar, her ne kadar Sultan'ın ve devletin nazarında sadık birer "hizmetkar" olarak kalsalar da aslında devletin askeri ve idari işlerini yöneten birer efendiden farksızdırlar. Üstelik Memlükler'de olduğu gibi sultanlığa kadar yükselme imkanları söz konusudur. Osmanlı sisteminde de gulama benzer şekilde yetişenlerin sadaret makamına kadar yükselebilecekleri bilinmektedir.
İbn Haldûn (ö. 1406), devlet idaresi ve orduda gulam kökenli kişilerin yerleştirilmesini, hükümdarın konumunu kuvvetlendirmek veya otoriteyi tek elde toplamak amacına bağlamaktadır. Nizamü'l-mülk (ö. 1092) ise "orduyu oluşturan askerlerin hepsinin bir soydan olması halinde bunların çok çalışmayacaklarını, bunun önüne geçmek için muhtelif etnik kökenlere mensup askerlerden oluşan, muhtelit bir ordu kurulması gerektiğini" söyler. Ancak gulam sisteminin gelişim aşamaları dikkate alındığında; Arap birliklerinin gerekli ölçüde düzenli ve etkili savaş gücüne sahip olmamaları, savaşçı unsur sıkıntısı, Emevi ve Abbasi halifelerinin cihat anlayışından uzaklaşarak devleti bir imparatorluk haline dönüştürmelerinden sonra bu değişime karşı direnen gaziler yerine efendilerine kesin itaat edecek askeri birlikler kurma isteği, Orduda daimi ve profesyonel asker istihdamına duyulan ihtiyaç ve bu istihdamı yapabilmek için gereken iktisadi kalkınma ve askeri teknolojide meydana gelen gelişmeler de diğer önem taşıyan hususlar olarak sıralanabilir.
Asli vazifeleri sultanın hizmeti ve muhafazası olan gulamlar, kendileri için "velinimet" mesabesindeki sultan ve onun şahsında devlete tam sadakat esasına göre yetiştirilmiştir. Gulamların tedariki konusunda harp esirleri arasından seçme, satın alma, hediye ve herhangi bir devlet veya kişiden intikal etme başta gelir. Ancak özellikle küçük yaşta dergaha alınan ve "gulamhane" adı verilen "gulam mektepleri" veya "askeri kışlalar"da yetiştirilen bir gulamla, hediye, satın alma ve herhangi bir devlet veya kişiden intikal eden gulamlar arasında farklılık vardır. Herhangi bir şekilde saraya veya bir kişiye intikal eden yaşı ilerlemiş gulamlar genellikle önemsiz işlerle görevlendirilir, hatta bazen serbest bırakılır, buna karşılık küçük yaşta olanlar "gulamhane"lere alınarak efendileri veya "babayan" adı verilen kişiler tarafından eğitilirler. Saraya küçük yaşta alınan gulamların yetiştirilmesine özel bir önem verilir. Müslüman Türk devletlerinde gulam eğitiminin dini ve askeri olmak üzere ikiye ayrıldığına, dini eğitimin din adamları aracılığıyla; ata binme, ok, kılıç, mızrak ve diğer hafif ve ağır silahların kullanılması ve harp sanatına dair strateji, taktik ve sair hususları içeren askeri eğitimin de yüksek rütbeli askeri rical tarafından verildiğine dair bilgiler mevcuttur. Bütün bunların yanında hükümdara ve diğer devlet ricaline hizmet adabı ve muhtelif merasimlerde uyulacak kaideler ile dil eğitimi üzerinde durulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Gulamhane eğitimini tamamladıktan sonra azad edilen gulamlar, önce küçük görevlerde tecrübe edilir, ardından saray hizmeti veya orduda müteferrik vazifelerde görevlendirilirdi. Bu görevlerde gösterdikleri liyakat ve sadakat nisbetinde sarayda, orduda, merkez ve taşra teşkilatında önemli mevkilere kadar yükselebilirlerdi.
YAZAR
Erkan Göksu