İktisadi birimler çoğunlukla belirsiz bir ortamda karar almak durumundadır. Geleceğe yönelik kesin bilgiye ulaşılmasının mümkün olmaması ya da mümkün olsa da maliyetli olması nedeniyle bilgi eksikliği ve dolayısıyla belirsizlik ortaya çıkar. Bu da dönemler arası kararlarda geleceğe yönelik beklentilerin ortaya konmasını zorunlu kılar. Bir başka ifadeyle, iktisatta beklentilerin analize dahil edilmesi ihtiyacı, esas olarak iktisadi birimlerin karar alma süreçlerinde karşı karşıya kaldıkları belirsizliklerden kaynaklanır.
Hanehalkı ve firmaların geleceğe yönelik beklentileri, cari dönemdeki seçimlerini ve kararlarını etkiler. Örneğin, bir ürünün fiyatının diğer ürünlerinkine kıyasla daha fazla artmasının beklendiği bir ortamda, bu ürünü kullananlar fiyat artışlarından etkilenmemek için cari dönemde bu üründen satın almak isteyeceklerdir. Bu da söz konusu ürünün cari dönemdeki talebini ve dolayısıyla fiyatını artıracaktır. Tam tersine, fiyatı düşeceği beklenen ürünlerin talepleri ertelenecek, sonuç olarak ürünün talebi ve fiyatı cari dönemde düşmeye başlayacaktır. Geleceğe yönelik beklentiler cari dönemdeki kararları etkilediğinden, beklentilerin oluşumu gerek teorik gerekse ampirik çalışmalar açısından büyük önem taşır. "Beklenti" kavramı, sonucu bilinmeyen olaylar karşısında karar vericilerin tecrübeleri ve sezgileri ışığında edindikleri tutumları, eğilimleri ve öznel inanışları olarak tanımlanabilir.
Beklentiler geleceğe yönelik olmak zorunda değildir. Geçmişte ya da cari dönemde gerçekleşen ve karar verici tarafından sonucu bilinmeyen olaylara yönelik de beklenti oluşabilir. Ancak iktisadi açıdan beklenti çoğunlukla, gelecekteki fiyatlar, maliyetler, satışlar, gelirler, vergiler gibi iktisadi değişkenler ile pazarlardaki muhtemel gelişmelere yönelik olarak ortaya konan tahminleri ifade etmektedir.
Beklenti ve belirsizlik kavramları John M. Keynes (ö. 1946) (1936) tarafından ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Keynes (1936) beklentileri uzun ve kısa dönemli beklentiler olmak üzere ikiye ayırmıştır. Keynes'e göre bireyler tahmin becerileri hem kısa ve hem de uzun dönemde çok iyi olmadığından hata yapabilmektedir. Teşebbüslerin, geliştirdikleri beklentiler ışığında kısa vadede üretim ve istihdam düzeyine ilişkin kararlar vermeleri gerekir. Kısa dönem için yapılan yanlış tahminler, üretimin fazla veya eksik yapılmasına, bu durum da stokların artmasına veya azalmasına neden olabilir. Efektif talep ile arz arasındaki bu tür bir dengesizliğin giderilmesi için piyasaya müdahale edilmesi gerekir. Uzun dönemli beklentiler ise yatırım kararlarında merkezi bir rol oynar. Dönem uzun olduğu için uzun vadeli beklentilerde belirsizlik daha da ön plana çıkar ve beklentilerle uyumlu gelişmelerin gözlenme ihtimali daha da düşer.
İktisadi birimlerin bir iktisadi değişkenin gelecek değeri hakkında bir beklenti oluştururken nasıl bir yol izledikleri hususunda iki temel hipotez ileri sürülmüştür: Uyarlanmış (Adaptif) Beklentiler Hipotezi ve Rasyonel Beklentiler Hipotezi.
P. D. Cagan (1956) ve M. Friedman (1957) tarafından geliştirilen Uyarlayıcı Beklentiler Hipotezi'ne göre, bireyler iktisadi değişkenlerin gelecekteki değerlerine ilişkin beklentilerini, söz konusu değişkenlerin geçmiş dönemdeki ortalama ya da ağırlıklı ortalama değerlerine bakarak oluşturmaktadır. Bireyler beklentilerini periyodik olarak gözden geçirmekte ve beklenen değerler ile gerçekleşen değerler arasında fark olduğunda beklentilerini düzeltmektedir. Dolayısıyla, beklentiler gerçekleşen değerlere gecikmeli de olsa tepki vermektedir.
Uyarlanmış Beklentiler Hipotezi'ne dayalı modellerin hatalı tahminler üretmesi neticesinde Rasyonel Beklentiler Hipotezi ileri sürülmüştür. Rasyonel Beklentiler Hipotezi mikro iktisatta ilk kez Muth (1961) tarafından Cobweb Modeli'ne yönelik olarak kullanılırken hipotezin makro iktisattaki ilk sistematik kullanımı Lucas (1972) ve Sargent ve Wallace (1975) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu hipoteze göre, firmaların ve bireylerin beklentileri (daha genel olarak, subjektif olasılık dağılımı) aynı bilgi seti altında tahmin teorisi (objektif olasılık dağılımı) ile uyumlu olacaktır. Rasyonel Beklentiler Hipotezi'ne göre de bireyler hata yapabilir ancak Uyarlanmış Beklentiler Hipotezi'nin aksine, geçmişte yaptıkları hatalardan ders alırlar ve dolayısıyla sistematik hata yapmazlar.
YAZAR
Aydın Çelen