Serra Arıtürk, Samet Kaan Kuyucu ve Gürberk Polat: Böyle hayatlar yaşamıyoruz
'Güneşi Söndürmem Gerek' filminin oyuncuları Serra Arıtürk, Samet Kaan Kuyucu ve Gürberk Polat, Habertürk'ten Şeyda Odabaş'ın sorularını yanıtladı. "Normalde hiçbirimiz böyle hayatlar yaşamıyoruz" diyen Arıtürk, Kuyucu ve Polat, filmin çekim süreci ve en zorlandıkları sahne hakkında açıklamalarda bulundu
- 5
"NORMALDE HİÇBİRİMİZ BÖYLE HAYATLAR YAŞAMIYORUZ"
* Canlandırdığınız karakteri analiz etmenizi istesem neler söylersiniz?
Gürberk Polat: En sevdiğim yer geldi (Gülüyor.) Hemen aklınıza çevrenizdeki en yakın dostunuz olarak gördüğünüz insanları hayal edin. Bunu her yerde söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. Sonra o insanlardan birer parça hayal edin. 'Göktuğ' da o parçalardan en az bir tanesi var. Her zaman yanınızda, iyi günde, kötü günde, ağlarken, gülerken hemen yanınızda size destek olmak için orada. Ve 'Göktuğ' izleyen herkesin yanında olacak bir karakter.
* 'Göktuğ' biraz eğlenceli ve ortamı neşelendiren, şen - şakrak bir karaktere benziyor...
Gürberk Polat: 'Göktuğ' çok eğlenceli, neşeli bir karakter. Zaten izlerken de umarım herkes aynı şeyi hissedecek. Çok içten, inanarak ve yaşayarak hayata doğmuş. 'Göktuğ'u çok seviyorum. Umarım izleyen herkes de çok sever.
Serra Arıtürk: Benim canlandırdığım 'Umut' karakteri kadın olma yolunda böyle bir takım kayıplar yaşayan ve o kayıplar esnasında o kayıpların yasını tutarken de hayatın karşısına çıkardığı insanlarla sınanan ve işte o sınavı atlattığında da çok güzel şeyler yaşama şansı elde eden ama bütün bu sürecini izlediğimiz bir karakter. 'Umut'un duygu durumu çok karışık başlıyor, çok daha dipte başlıyor ve sonrasında hayat onu böyle yavaş yavaş yukarı çekiyor. En yakın arkadaşı 'Göktuğ', karşısına çıkan gerçek aşkı... 'Gerçek aşk' demeyi sevmem ama birden çarpılıyor. Hayatında 'Kerem' var, diğer arkadaşları var, hayatına giren diğer erkekler var. Fakat o bir tercih yapıyor, içgüdülerini dinliyor. Çok daha içgüdüsel davranan, çok daha özgür karakter. Az önce Samet'in dediği çok doğru. Bizim bu filmi bu kadar anlatıyor ve altını bu kadar çizmemizin nedeni orada aslında alternatif bir evren var. Yani kurgusal olarak söylemiyorum bunu. Biz kendi gündelik hayatlarımızda yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi gösterme üzerine değil, daha çok saklama üzerine... Nasıl desem programlı andığımız bir sosyal hayat yaşıyoruz. O evrende aslında çok da öyle değil, herkes hissettiğini özgürce dışa vurabiliyor. Gençliğin de öyle bir etkisi var. Biz gençlik enerjisi deyip duruyoruz ama en çok o hissettiğini dışa vurma özgürlüğünün altı çiziliyor bence bu anlamda da yani 'Umut'un ben ona öncülük ettiğini düşünüyorum. Kız nasıl yaşıyorsa onu gösteriyor. Dilinde de o var, yüzünde de o var. Normalde hiçbirimiz böyle hayatlar yaşamıyoruz. O yüzden de o sahneleri oynamak aslında bizi kendimiz yani oyuncu olarak değil, insan olarak özgür kıldı bence. O yüzden Kıbrıs'ı çok güzel hatırlıyoruz. 'Umut' da böyle bir karakter.
Samet Kaan Kuyucu: 'Umut' o kadar gerçek, o kadar dürüst bir karakter ki... Filmde göreceksiniz 'Umut' çevresinde böyle erkekleri magnet gibi kendine çekiyor ve ona kim, nasıl aşık olmaz ki? O öyle bir karakter, çok gerçek. Hepsinin sırtlarında çok ciddi yükleri var ve bunları çözmeye çalışıyorlar. Gencecik insanlar çok büyük dertlerle de cebelleşiyorlar ama bir yandan da aşıklar, mutlular. O açıdan filmde gerçekten her türlü duygu var. - 6
"MEZALIK SAHNELERİNDEN ETKİLENMİŞTİM"
* Filmde sizi en çok etkileyen sahne neydi?
Gürberk Polat: Her sahneyi gerçekten çok etkileyici buluyorum. Bu Tam 'Göktuğ' cevabı oldu.
Serra Arıtürk: Biz şimdi bir senaryo okuyoruz. Sonra üzerinden bir zaman geçiyor, sete çıkıyoruz. Onu okurken bir şey hissediyoruz ilk gördüğümüzde sonra onu gerçek kılmaya çalışıyoruz. Samet'in de dediği gibi çok gerçek duygular var. Mesela ben 'Umut' adına o yas tuttuğu dönemde kaybettiği kişinin sürekli mezarına gidip onunla konuştuğu, sanki hiç gitmemişçesine ya da bir süre sonra gittiğini kabul ettiği ve onu affettiği bazı sekansları vardı. Mesela ben oralarda kendi adıma etkilenmiştim. Ben zaten o duygulara biraz daha yatkın biriyim. O yüzden en çok oralarda etkilendim. Bir de bu kadar güzel bir gençlik aşkı tabii ki bazen şu an yaşadığımız hayatlarda biraz ütopik de gelebiliyor, o yüzden biz o ütopyayı yarattık. 'Kerem' ile olan sahneleri de baya etkileyiciydi. Özellikle işte göğe bakma durağı o ormandaki sahneler etkileyiciydi.
Samet Kaan Kuyucu: Böyle ormanlık dağ yolundan gittiğimiz bir sahne vardı Serra orada bayağı bir korkmuştu.
Serra Arıtürk: Şimdi Kıbrıs'ta trafik bizden tamamen ters akıyor ve yani biz bunu biliyoruz ama direksiyon solda... Gidiyoruz yolda, normal sıkıntı yok sonra bir bakıyorum Samet diğer şeride geçmiş ve karşımızdan bir araba geliyor.
Samet Kaan Kuyucu: Beynimiz ona uyum sağlayamıyor. Bir garip oluyor. Ben ormana giriyordum.* Filmde geçen bir sahne olsa bile o araca hemen adapte olmak zor olmuştur...
Samet Kaan Kuyucu: Yaa evet bayağı zordu.
Serra Arıtürk: Neyse iyi idare etti. Tek parça geldik.* Peki o sahneyi kaç kere çektiniz?
Serra Arıtürk: Samet iyi idare ettiği için çok fazla kesip almadık.
- 7
"EN ZORLANDIĞIM SAHNE ARTIK OLMAYAN BİRİNİN YASINI TUTMAKTI"
* Film romantizm, gizem ve gerilimi barındırıyor... Çekimlerde zorlandığınız oldu mu diye soracağım ama sanırım en çok zorlandığınız sahne bu araç mevzusu oldu...
Samet Kaan Kuyucu: Yok o çok basit bir şeydi.
Serra Arıtürk: O komikti.
Samet Kaan Kuyucu: O an düşününce hakikaten bir şey olabilirdi hissi aklıma geliyor. Sonradan "İyi kurtarmışız" diyorum.
Serra Arıtürk: Bu arada umrunuzda da değildi. "Ne olacak, hallederiz" diye düşündük. İstanbul'da olduğumuz ruh halinde değildik zaten. Hepimiz çok rahattık. Benim en etkilendiğim ama aynı zamanda en zorlandığım sahler artık olmayan birinin yasını tuttuğum ve hep kendi başıma kaldığım yerlerdi. Fiziksel olarak zorlandığımız sahneler vardı. Kaçma - kovalama sahnelerimiz olsun, kaçışlarımız var, yakmalar, bolca kardio içeren sahneler vardı onlar da nefesimizi kesiyordu.
Samet Kaan Kuyucu: Ben şeyi söyleyebilirim basketbol sahasındaki ilk tanışma, gözgöze gelme sahnemiz... Ben en çok o sahnede zorlandım çünkü sahanın içi aşırı sıcaktı. Normal bir sıcaklık değildi.
Serra Arıtürk: Aa evet evet... Ama gerçekten şunun altını çizmeliyiz ki sıcaklar biraz zorladı.* Çekimler hangi ayda gerçekleşti?
Serra Arıtürk: Ağustos ayında. Ses olmasın diye klima açamıyoruz, kapalı alanda sahneler zorladı bizi. Bizim yapımcımız Kıbrıslı ve konuştuğumuzda bana "Kendini 55'e 50'ye hazırla" dedi ve ben gerçekten oturup meditasyon yaptım. Sonra Kıbrıs'a gittiğimde hava derecesi 43 falandı ama ben hiç alışık değilim. Sürekli tişörtümüzde lekeler vardı (Gülüyor.) Kıyafetlerimiz sırılsıklam oluyordu ve kıyafetlerin rengi atıyordu.
Gürberk Polat: Benim de gerçekten en zorlandığım şey hava sıcaklığı oldu. Bir sahneyi çekiyoruz, "Tık kestik Gürberk'in üstünü kurulayalım" deniliyordu. O biraz zorladı. Bir de zorlamaktan ziyade çok zorluk çıkardığım alanlar oldu benim. Tabii bu işin espirisi... Yönetmenimiz Hande Hoca alan verdi ve bana "Orada biraz takıl, 'Göktüğ' ol" dedi. Birkaç yerde doğaçlama çok yaptım. Böyle olunca her tekte aynı doğaçlamayı yapmak biraz zor olabiliyor. Bazı yerlerde kaymalar oldu ve habire farklı bir şey oynuyordum. Ben "Amaan" diye oralarda biraz zorluk çıkartmış olabilirim (Gülüyor.)* Peki canlandırdığınız karakterlerle gerçek hayatta benzer özellikleriniz var mı? Sanki sizde varmış gibi geliyor, herkesin arayıp "Alo Gürbek" dediği kişiymişsiniz gibi geliyor öyle bir enerji aldım...
Samet Kaan Kuyucu: Evet evet, Gürberk'te o var.
Gürberk Polat: Evet tabii ki de 'Göktuğ' ile benzer ve ortak olduğumuz noktalar var ama ben farklılıklarının daha çok olduğunu düşünüyorum. Aslında filmde git gide daha olgun ve daha bilgeleşen bir 'Göktuğ' da göreceğiz. O enerjik karakterinin o fıldır fıldır olduğu halinin bir tık daha oturaklı ve bir tık daha olaylara dışarıdan bakabilen o bilge 'Göktuğ'u da görüyoruz. Ama gerçek Gürbek'te de bir tık daha böyle kendi kendine kaldığında daha böyle sakin, melankolik takılmayı seven biri. 'Göktuğ' ile farklılıklarımız da var, ortak noktalarımız da var tabii ki. -
- 8
"İNSANLAR FİLMİ İZLEDİKTEN SONRA KENDİLERİNE BİR ŞANS VERMEYİ DÜŞÜNEBİLİRLER"
* İzleyicilerin filmi izledikten sonra salondan özellikle hangi duygularla çıkmasını umarsınız?
Gürberk Polat: Filmden çıkarken herkesin etrafına, arkadaş ortamına şöyle bir bakıp birilerine şans vermeyi deneyebilir. En önemlisi de belki kendilerine bir şans vermeyi düşünebilirler. Daha farklı tecrübelere daha açık olmayı düşünebilirler. O anda yaşadıklarının kıymetini bir tık daha bilmeyi belki hissettirebilirsek çok keyif alırım, mutlu olurum.
Samet Kaan Kuyucu: Bu arada tam tersi arkadaşlıkları sorgulatadabilir. Yani 'Göktuğ' ile 'Umut'un o kadar güzel arkadaşlıklar var ki filmde o kadar birbirlerine destek oluyorlar, o kadar en kötü günlerinde birbirlerinin yanında oluyorlar ki hani belki de "Benim arkadaşlarıma bak"da dedirtebilir. Sinemada iyi bir film izleyip çıktıktan sonraki o ilk 5 - 10 dakika bir his olur böyle hayatın gerçekliğine dönmeden önce o filmin enerjisiyle hissiyle kalırsın o hissi ben çok severim. 'Güneşi Södürmem Gerek' filminden çıkanlarda olacak diye düşünüyorum.
Serra Arıtürk: Ben kopya çekeceğim. Benim fragmanı izlediğimde bizim ekibimizden biri izlediğinde şey demişti; "Âşık olmak istedim." Ben onu isterim. İnsanlar çıktıklarında yaşları kaç olursa olsun hatta Yani bizim yaşımız daha büyükler, anne ve babalarıyla gidecek, belki daha gençler, yaşı daha küçük olanlar onlar da... Herkes aşık olmak isteyerek çıksın. - 9
"HİKÂYENİN AKIŞINA KONSANTRE OLMAK İSTEDİM"
* Sizi oyunculuğun yanı sıra şarkıcı kimliğinizle de tanıyoruz. Bu projede sesinizi duyar mıyız? (Serra Arıtürk)
Serra Arıtürk: Yok, ben ikisini ayırdım şu an. Filmde şarkı söylemeyi tercih etmedim açıkçası. Çünkü onu geçmişteki bir projede yaptım. Çok iyi bir kombinasyondu, karaktere dair de çok önemli bir parçaydı şarkı söylemek ya da solist olmak. Ama burada bir şeye konsantre olmak istedim, o hikâyenin akışına ve kızın duygu karmaşasına ve yaşadıklarına konsantre olmak istedim. Şarkı söylemedim o yüzden.
- 10
"BEN AŞK ADAMIYIM"
* Peki gerçek hayatta aşkta kovalanan mı yoksa kovalayan tarafta mı oldunuz?
Serra Arıtürk: Tamamen kişisine, dönemine göre değişiyor. Ben genelde kovalanan oluyorum.
Samet Kaan Kuyucu: Ben de genelde kovalanıyorum.
Gürberk Polat: Bana o kıymetli her şeyi hissettirecek biri için ömür boyu koşturdum kendi ömrümce... Ve bulduğuma inandığıma da sarıldım ve 3 yıldır beraberliğim var. Mesela ben aşk adamıyım.
Serra Arıtürk: Aman Tanrım, çok duygusal. -
- 11
* Malum kitaptan beyazperdeye aktarılan bir film. Aşina olduğumuz bazı cümleler vardır ya "Bir kitap okudum aşka olan bakış açım değişti, hayatım değişti" gibi... Sizin için böyle bir kitap var mı?
Serra Arıtürk: Benim birkaç tane var, farklı dönemlerden ve farklı yazarlardan... Mesela bu türde, yani bu gençlik dram türünde ben John Green'in 'Looking for Alaska' diye bir kitabını okumuştum. Bundan seneler önce 3 defa okudum. Ben bu türün örneklerini film olarak da verilen roman olarak da verilen örnekleriyle büyüdüm. John Green de bu anlamda en sevdiklerimdendir. Sonra 'Looking for Alaska'nın dizisi yapıldı, onu da izledim ama kitabı daha çok sevmiştim. Bir de sadece aşka değil ama bir kadının kendini keşfetmesi çünkü oraya hiç parmak basmadık. Aslında bu sadece bir aşkı keşfetmek değil, 'Umut' aynı zamanda cinselliğini de keşfediyor. Benim o anlamda gözümü açan kitap '11 Dakika' Paulo Coelho. 2 tane söylemiş olayım, 2 farklı tür.
Gürberk Polat: Jose Saramago var; 'Körlük'... O beni çok etkilemişti. Onu okuduktan sonra bir şeylere daha farklı bakmaya başladım. Kafamı baya açmıştı çünkü bazı kalıpları çok üstünkörü kabul edip alıyoruz ama onun derinine indiğimizde "Onun neler hissettirebilir" dediğini düşündüğümüzde bütün sistemlerin değiştiğini görüyoruz. Bu da böyle dışarıdan bakmama sebep olmuştu. Beni çok etkilemişti.
Samet Kaan Kuyucu: Evet ben 'Momo'yu söyleyebilirim, aklıma o geldi. Bu filmin ismine de yakın böyle. Bir de tam böyle lise sonda bir kitaptan çok etkilenmiştim 'Kızıla Boyalı Saçlar' Kostas Mourselas diye bir Yunan yazarın kitabı. Yine böyle bu filmdeki gibi böyle tam karakterimin oturduğu yaşlarda bana aşka, hayata dair çok şey öğretmişti. - 12
"KARAKTERE ÖNCELİK VERİYORUZ"
* Elbette yeni projeler için teklifler geliyor anlaşmalar sağlanıyor ama siz nasıl hikâyelerin peşinden gidiyorsunuz, sizin projelerdeki kriterleriniz neler?
Serra Arıtürk: Yani ben aslında bir şey okurken tabii ki bize bir karakter önerilerek o bilgi bizde olarak okuyoruz ve tabii ki ister istemez karaktere öncelik veriyoruz. Ben onu mümkün olduğu kadar yapmayarak işe dışarıdan bakmaya çalışıyorum ve o hikâye beni başta etkiliyor mu, hikâye tamam diyaloglar iyi yazılmış mı, diyaloglar nitelikli mi, gerçek mi, hayattan mı ona bakıyorum. Daha sonra karakterin kapladığı yere ve açıkçası ne katıp katacağıma bakıyorum. Yani bana bir şey katacak, ben de bir şey katacaksam o karaktere, onu oynayarak o zaman benim için çekici hale geliyor.
- 13
"İYİ BİR OYUNCU OLMAK İÇİN KENDİNİ TANIMAN GEREKİYOR"
* Peki son olarak oyunculuk yapmak size ne hissettiriyor? Malum oyuncular arasında rekabet büyük... Oyuncu olmak isteyen çok fazla insan var.
Gürberk Polat: Ben kişisel olarak başka oyuncuların nasıl bir yol izlediği ve ne yaptıklarıyla gerçekten çok ilgilenmiyorum. Herkesin başarısına seviniyorum, mutlu oluyorum. Herkesin yolu açık olsun. O potansiyele sahip olan insanlar umarım kendilerini bir şekilde gösterebilirler. Temennim bu oluyor ama içeri dönüp oyunculuğun bendeki yeri bir tık daha farklı ele alıyorum diyeyim. Her oynadığım karakter bende bir eksikliği tamamlıyor gibi hissediyorum. Sanki "Şunu yaşasam, acaba şunu yaşasam ben dönüşür müyüm, ben neye dönüşürüm?" veya o boş boşluklar ve eksiklikler doldukça her işte bambaşka bir Gürberk olmaya başlıyorum ve bu dönüştüğü kişi de daha ayakları yere basan, daha bir şeylere hâkim ve daha içinde ukde kalmadan hayatına devam eden biri gibi geliyor. Bu bence başka bir yerde kolay kolay tecrübe edemeyeceğimiz şeyler. Atıyorum itfaiyeci de oluyorsun, bir yerde hapise de giriyorsun, katil de oluyorsun. Bütün personalarını besleyen biliyorsun, aşık da oluyorsun sonra bunun hepsi çok kıymetli bence.
Samet Kaan Kuyucu: Yani Gürberk'in dediği gibi çok değiştiren, dönüştüren bir deneyim. Kendini çok tanıman gerekiyor. Mecburen kendini tanıyorsun. Kendini tanımaktan uzaklaşıp, bir kalıba girip bir maskeyle yoluna devam edersen de çok acı çekiyorsun ve gerçekten de bir sanat icra edemiyorsun. O yüzden iyi bir oyuncu olmak için hakikaten gerçek olmak gerekiyor. Kendini keşfetmek ve tanıman gerekiyor ve bitmiyor. Her yeni rolde, her yeni karakterde bu devam ediyor. Benim en sevdiğim kısmı bu.
Serra Arıtürk: Ben böyle bir alıntı yapmak istiyorum. Benim en sevdiğim kadın oyuncuların başında Cate Blanchett geliyor. Cate Blanchett, bir oturumda ya da bir söyleşide bir soru yöneltiyor öğrencilere; "Oyunculuk yapmayı niye istiyorsunuz ya da niye seviyorsunuz?" Oradaki gençler de "Ben çok fazla şey hissediyorum, çok fazla verebileceğim şey varmış gibi hissediyorum, çok şey hissediyorum o yüzden oyunculuk bana bunların hepsine alan sağlıyor" gibi cevaplar veriyor. Cate Blanchett de şey diyor; "Bunların hepsi tamam ama oyunculuk her şeyden önce antropolojik bir iş." Yani bizim mesleğimiz insan bilimi aslında insanı tanıma, kendini tanıma ama sadece kendini tanımak da değil, insanı görme, gözlemleme, olduğu gibi kabul etme, absorbe etme ve yansıtma 'olma' aslında bizim işimiz oynamak değil, eğer en üst seviyesinde yapılabilirse aslında nihai amacımız 'biri olmak', birini oynamak değil. O meydan okuma benim hoşuma gidiyor. Yani tabii ki kariyerinizin başında o noktaya o kadar hızlı ulaşmak çok kolay olmayabilir. Her projede olmayabilir ama her işte bunu hedeflemek bence insanı oyunculuğa devam etmek istemesinin sebebi.