Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dış politikanın yoğun, can yakıcı ve yaşadığımız coğrafyayı alt-üst eden gündemi devam ederken, iç siyasetin de önemli başlıkları var.

31 Mart 2024 gecesi itibarıyla cevabı en çok merak edilen soruların başında AK Parti’nin seçim sonuçlarını nasıl değerlendireceği geliyordu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha ilk gece ve yanına hiçbir siyasetçiyi almadan yaptığı konuşmada, milletin mesajını aldıklarını ifade etti. Kazananın demokrasi ve 85 milyonun tamamı olduğunu da vurguladı.

O tarihten sonra pek çok zeminde Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalar yaptı. Ancak asıl dikkat çekici olan, farklı bilgi ve haber kaynakları üzerinden süreci değerlendirip notlar aldı. AK Parti tabanında, hatta şunu eklersek anlamlı olur, partiye kırgın olup sandığa gitmeyen seçmende ağır basan beklenti; hızlı bir muhasebenin ardından radikal bir değişime gidilmesiydi.

Öyle olmadı. Süreç zamana yayıldı, birkaç ay içinde yapılması beklenen büyük kongre 2025’e kaldı. Bu stratejinin doğru olup olmadığı, geç kalmanın getireceği maliyetler de gerek tabanda, gerekse de parti kamuoyunda tartışıldı. Bunları genişçe bu köşede ve zaman zaman Habertürk ekranlarında sizlere aktarmaya çalıştım.

Cevabını aradığım temel soru şuydu. Tayyip Erdoğan tecrübesinde bir siyasetçinin, bu değişim talebini görmemesi mümkün olmadığına göre, neden zamana yayarak ilerliyor? Şöyle de sordum. Kuşkusuz yerel seçimlerde alınan sonuçlarda büyük payı olan kadrolarla, yeni bir süreci inşa etmesi mümkün mü?

MİLLETLE DEVLET ARASINDA BARİYER

Bugüne dönelim hızlıca. AK Parti’de kongreler başladı. Bunlarla ilgili notları daha sonra genişçe aktaracağım. Benim cevap aradığım sorulara dair, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde yaptığı konuşmalarda önemli ipuçları ve vurgular görüyorum.

Daha önce bu köşede dikkat çekmeye çalıştığım temel bir sorun vardı. Gerek AK Parti’nin, gerekse bürokrasinin siyasetin ve devletin gerçek sahibinin millet olduğu gerçeğinden uzaklaşması. Bunun getirdiği bir diğer sorun, devletin sadece milletin refahı ve mutluluğu için bir araç olduğunu unutmak. Özetle; milletle siyaset ve dolayısıyla devlet arasında bariyerler oluşması.

Gücünü ve meşruiyetini sadece milletten alan bir siyaset anlayışının, zaman içinde devletin rengine bürünmesinin, dolayısıyla da milletten uzaklaşmanın bedelini ödedi AK Parti son seçimlerde.

"KİBİR SEMTİNİZE UĞRAMAYACAK"

Dün Ankara’da kurslarını başarıyla tamamlayan kaymakamlara hitaben bir konuşma yaptı Cumhurbaşkanı. Bu konuşmanın, yeni dönemin siyaset anlayışına dair önemli başlıklar içerdiğini düşünüyorum. Kısaltarak bazı vurguların altını çizmek istiyorum.

“Koltuğa oturmak, resmî plakalı araçlara binmek, bir yöneticiyi saygıdeğer devlet adamı yapmaz. Milletin adamı olunmadan devletin adamı olunmaz.”

“Devletle millet arasındaki mesafe açılırsa yapılan hizmetlerin anlamı kalmaz. Devlet, milletinin hizmetindedir, kamu görevlisi de milletin hizmetkârıdır.”

“Kibir asla sizin semtinize uğramayacak.Halktan kopuk, sokaktan kopuk, ilçesindeki esnaftan, iş adamından, köylüden, çiftçiden kopuk idareci profiline tahammülümüz yoktur.”

SİYASETİN SAHİBİ MİLLET

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu uyarıları, uzun zamandır farklı bilgi kaynaklarından gelen tespit ve şikayetlerin bir hasılası. AK Parti’nin daha kuruluşundan itibaren en büyük başarısı, milleti siyasetin merkezine koyabilme cesaretini gösterebilmesiydi. Bugün gelinen noktada, siyasetin bıraktığı her boşluğun millet aleyhine doldurulduğunun farkında Erdoğan ve çözümü de burada arıyor.

Çözüm aynı zamanda “yeni şeyler söylemeyi” de gerektiriyor. Yaklaşık 15 gündür TBMM’nin açılış gününde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışması ve ardından gelen mesajları tartışıyoruz. Buna gerçek bir tartışma diyebilmek ne yazık ki zor. Çünkü yapılan hamle bazı ezberleri ve birilerinin konforunu sağlayan alışkanlıkları sarsmış görünüyor.

KARDEŞLİK EKSENİ

Dün kabine toplantısının ardından bu durumu değerlendirdi Cumhurbaşkanı: “Bölgemizin içinde bulunduğu kesif ve karanlık atmosferde dışarıdaki meselelerle çok yakından ilgilenirken evimizin içini toparlamamız, yani iç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz fevkalade önemlidir. Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni bir çatışma patlak verirken şunu çok net söylemek isterim ki, siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barışa ve kardeşliğe dair çizdiği çerçevenin de tarihi önemde olduğunu düşünüyorum, onunla bitireyim: “Sadece milletimizin farklı kökenden fertleri arasında değil, bölgemizin tamamında Türk, Türkmen, Arap, Kürt demeden herkesi kucaklayan bir kardeşlik ekseni kurmaya çalışıyoruz. Ama bakıyorsunuz birileri hemen bu kardeşlik eksenini sabote edecek hâl ve hareketlere girişiyor. Kimse kusura bakmasın, uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına biz izin vermeyiz.”

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar