Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ABD’nin yeni Başkanı kim olacak?

Seçmen bugün sandıktan, Başkan Yardımcısı Kamala Harris’i ABD’nin ilk kadın Başkanı mı seçecek?

Yoksa eksi Başkan Donald Trump’ı ABD’de çok alışık olmadığı şekilde yeniden Başkan mı yapacak?

Bir noktaya açıklık getireyim; seçimlere katılanlar başka adaylar da var; ancak ABD’de 1860’lardaki İç Savaş’tan bu yana geçen 164 yıldır seçimlerde yarış Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti adayları arasında geçiyor.

O nedenle bu seçimin adayı var ama yarışta öne çıkan başka bir adayı yok…

Türkiye’den farklı bir seçim modeli uygulandığı için sonuçların hemen alınması da bazen olası olmuyor; 2000 ve 2016 seçimlerinde de görüldüğü gibi bazen günler sürebiliyor.

Her ne kadar seçmenlerin yarıya yakını bugüne kadar mektupla veya erken oy sistemi ile tercihini kullandı; ancak bu yeterli olmuyor, temsilcilerin ne kadarını aldığının da ortaya çıkması gerekiyor.

Ayrıca, sandıklar Türkiye saati ile bugün 02:00’de kapanacak, tamamının kapanması ise bugün saat 09:00 civarında olacak.

Eğer aradaki fark açık olursa öğle saatlerine doğru sonuç alınır.

Ancak bugüne kadar gelen anket sonuçları iki adayın birbirine çok yakın oya sahip olduğunu gösterdi.

Adaylardan birinin haftalardır aradaki farkı açtığı görülmedi, yarış başa baş gitti...

BRADLEY EFEKTİ VE UTANGAÇ MUHAFAZAKAR SEÇMEN ETMENİ

ABD’de seçmen verdiği oyu çok açık sözlü olarak dile getirdiği için, belki sandık çıkış anketleri de erken sonuç verebilir; ancak bu kadar yakın yarışta o da bazen doğru sonucu vermeyebiliyor.

Tabi buna bir de adına Utangaç Muhafazakar Seçmen Etmeni diye tanımlanan ve 1982’de California Valilik ve 1992’de İngiltere Başbakanlık seçiminde karşılaşılan durumu eklemek gerekir.

Muhafazakar seçmen 1982’de Afro-Amerikalı olan Bradley’e oy vermeyeceğini gizlerken, benzer tutumu İngiltere’de Demir Lady olarak tarihe geçen Thatcher’in yeniden iktidara gelme sürecinde de sergilemiş oylarını gizlemişti.

Birine Bradley Etkisi, diğerine de Utangaç Seçmen Etmeni adı verilmişti.

Bu seçimde ikisinin birden gerçekleşme olasılığı azımsanmayacak oranda yüksek…

HİLLARY, TRUMP’TAN DAHA ÇOK ALMIŞTI…

Ayrıca oyların da birbirine çok yakın olma ihtimali de var…

Böyle bir durumda, yani oyların %0,5 puan gibi bir farkla sonuçlanması halinde yeniden sayılması olasılığı da yüksek.

Böyle bir durumda da işin mahkemeye taşındığına da tanıklık edildi.

Başkan doğrudan halkın oyları ile değil, onların seçtiği temsilciler tarafından belirlendiği için zaman zaman böyle bir durumla karşılaşılabiliyor.

Çünkü seçmenler kayıtlı oldukları eyaletlerde Seçici Kurula göndereceği delegeleri, delegeler de Başkan ve Başkan Yardımcısını seçiyor.

Eyaletlerden Maine ve Nebraska hariç ki bu ikisinde adayların aldığı oy oranına göre eyaletin delegeleri paylaştırılıyor; diğerlerinde ise nüfuslarına göre belli delege sayısına sahip oluyor…

Seçici Kurul’da 538 delege bulunuyor, dolayısıyla yarısını alan, yani 270 delege ulaşan seçimi kazanmış oluyor.

Geçmişte Al Gore veya Hillary Clinton’ın da başına geldiği gibi rakibinden çok daha fazla oy almış olmasına karşın, yeterli sayıda delegeye ulaşamadığı için seçimi kaybedene de rastlanıyor.

Nitekim Hillary Clinton, 2016 seçiminde Trump’tan 3 milyon daha fazla oy almış olmasına karşın, Seçici Kurul’da 270 delegeye ulaşamadığı izin kaybetmişti.

YÜKSEK MAHKEME’NİN KARARI BUSH’A YARADI

Bunun bir diğer örneğini yaşanan seçim de 2000 yılında oldu.

Sonucu da Yüksek Mahkeme’de bitti…

Demokrat Parti’den Al Gore, Cumhuriyetçi Parti’den de Teksas Valisi, oğul George Bush’un girdiği seçimde aylarca kesin sonuca ulaşılamadı.

Al Gore çok daha fazla oy almasına karşın, her eyalette ayrı çoğunluk sağlama esasına dayanan sisteminden dolayı Bush 271 Seçiciler Kurulu delegesi aldı ve seçimi kazandı…

Bu sayıya ulaşmasında etken olan eyaletlerden biri de Florida idi; Bush 537 oy farkla buradaki delegeleri elde etmiş sayılıyordu.

Gore, bu duruma itiraz etti ve oyların yeniden sayılmasını isteyip mahkemeye taşıdı.

Günler süren oy sayımı bir süre sonra bıkkınlık vermeye başladı ve 12 Aralık 2000’de ABD Yüksek Mahkemesi 4’e karşı 5 oyla oyların yeniden sayımını durdurdu.

Bu Bush’un kazandığı anlamına da geldi…

MEDYA, ‘AL GORE KAZANDI’ DERKEN…

Oysa Florida, Demokratların seçimi kazandıklarını ilk ilan ettikleri eyalet olmuştu ve ABD, CBS, CNN, NBC, Fox ve AP dahil tüm medya Al Gore’un seçimi kazandığını ilan ediyordu.

Bush’un seçim ekibi, işin ucunu bırakmadı, Al Gore çevresinde oluşan medya efektini, sandık çıkış anketlerinin hesaplanmasındaki hataları net şekilde göstererek durumu lehine çevirdi…

Kısa süre sonra zaten bütün kanallar Bush’un kazandığını ilan ediyordu…

ABD Yüksek Mahkemesi’nin tarihsel olarak siyasi ve seçim çekişmelerinin dışında kalma yönündeki tutumundan vazgeçmiş olması da bu sonucun alınmasına neden olmuştu.

Benzer durumun bu seçimde de yaşanma ihtimali de yok değil; çünkü 2000 seçimine birçok yönden benzerlik gösteriyor…

Seçime ilişkin dün ABD gazetelerinde yer alan haberlerden bazılarının bunun üzerine kurulu olması da olabilirliğinin yüksek olduğunu sergiliyor.

Nitekim başta Virginia ve Pensilvanya olmak üzere bazı eyaletlerde itirazlar gelmeye başlamış ve konu Yüksek Mahkeme’ye taşınmış bile…

HATA PAYI ZAFER PAYINA DÖNÜŞEBİLİR

Her ne kadar Yüksek Mahkeme’de muhafazakarlar 6-3 gibi bir çoğunluğa sahip olsa da sonucun az farkla Harris lehine çıkması ve kararın mahkemeye kalmış olması da unutulmamalı…

Bu ABD’de de Yüksek Mahkeme’nin tarafgir tutum alabileceği anlamına tabi ki gelmiyor; ama iş tam orta çizgiye gelip takıldığında etkili olabiliyor.

Özellikle bir adayın itirazının meşruluğu, oy türlerinin nasıl ele alınması gerektiğine karar verebiliyor…

Seçimdeki hata payına bir kararı, 2000’de de görüldüğü gibi adayın zafer payına dönüşebiliyor…

Bakalım iş mahkemeye kalacak mı?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar