HAFTA içinde kısa süreliğine İstanbul’daydım.
Programlar dolayısıyla ayda en az 2 kez gitme durumunda kaldığım Ciner Medya Grubumuzun yanı başındaki Taksim Meydanı ve çevresini dolaşma olanağına da çok kavuşmaz, işim bitince Ankara’nın yolunu tutardım.
Belki bundan olsa gerek çevrede olup bitene de çok dikkat etmezdim…
“Muharrem Sarıkaya ile Yolların Hikayesi” programının çekimi dolayısıyla da bir süredir Anadolu’daydım.
Bu hafta içinde gittiğimde geçmişten farklı şeylerin olduğunu hissettim.
Önce anlam veremedim…
Gece yarısı dolaşmanın aylaklığını yaşarken, çevremde olan kalabalıklardan gelen seslerin farklı olduğunu hissetmeye başladım…
Geçmişte kulağıma daha çok Arapça, Rusça, Orta Asya Türkçesi ve Farsça konuşmalar takılırken, bu kez İngilizcenin ağırlık kazandığını hissetim.
Aslında Amerikan İngilizcesi demek daha doğru…
TAKSİM'İN DEĞİŞEN SİMASI
Esprileri, kahkahaları özgürlük dolu kadınlar önünde yürüyor ve coşkulu ses tonu ve Amerikalılara özgü vücut hareketleriyle sabah saatlerinde yaşadıklarını birbirlerine anlatıyor ve gecenin keyfini çıkarıyordu…
Otele döndüğümde de durum farklı değildi…
Afro-Amerikan iki aile gecenin bir yarısı olmasına aldırmadan lobide soğuk Amerikan esprileri arasında bağıra çağıra kahkahalar atıyordu.
Hemen ilerlerinde bulunan diğer ailenin de farkı yoktu…
Otelin bir süredir lobide somurtup oturan, öteki ile göz göze gelmek istemeyen, hatta göz göze gelmeyi de ayıp sayan müşteri gitmiş, eğlenceli, bir o kadar da coşkulu yeni bir profil gelmişti.
İSRAİL NEDENİYLE HAVA SAHASI KAPANINCA…
Sabah kahvaltıya indiğimde de salonda Amerikan İngilizcesinden başka bir dil duymak olası değildi…
Karşılaştığım otel yöneticilerinden birine salonu gösterdim ve gece de Taksim’e çıkan ara sokakta benzer tablonun olduğunu söyledim.
“İsrail’in saldırıları sonrası böyle oldu…” diye söze girdi ve gerisini getirdi:
“Bu civardaki müşteri profili saldırılar öncesi İsrail, İran ve Arap orjinli kişilerden oluşuyordu. Saldırılar sonrası İran ve İsrail’den gelişler neredeyse tamamen durdu. Arap ülkelerinden de özellikle körfez altından gelen uçaklar, İsrail ve çevresinden geçmeyip uzun yol kat etmek zorunda kaldığı için çevreden dolaşmak zorunda; bu da uçuşları pahalı yapıyor. O nedenle oradan gelişler de azaldı…”
ABD PAZARI İÇİN ÖZEL PLANLAMA
Bunun üzerine yeni müşteri arayışlarına girmişler…
“Sadece biz değil, bütün oteller benzer yöne gitti” dedi ve gelecek ay sonuna kadar ABD’den çok sayıda müşteri girişinin sağlandığını belirtti.
Aktardığına göre oteller, on yıla yakın süredir alıştığı zengin ancak otelde para harcamayan Arap turistler gelmeyince yeni fiyat ayarlamaları yaparak ABD pazarına özel bir programla girmiş.
Sonuç da vermiş…
Salondakileri gösterdi, “Ağırlıklı bölümü bir şirketin çalışanlarına sağladığı tatil olanağı ile gelmiş olanlar; buradan Kapadokya’ya da gidecekler” dedi.
Aktardığına göre, benzer şekilde bağlantı kuranlar da olmuş.
Bir grup gelmiş, dönünce memnuniyetini sosyal medya üzerinden paylaşınca, diğerlerini de peşinden sürüklemiş.
ABD’lilerin gelmesinden hoşnuttu, bunun beraberinde önce İngilizleri, ardından da Avrupa’nın diğer ülkelerindeki turisti çekeceğini vurguladı.
Sadece onları değil, Kanada ve daha uzak olan Orta- Güney Amerika ülkelerinden de turist gelmesine de katkı verecek.
EN İYİ HARCAYAN TURİST…
Otellerde en iyi harcamayı hangi ülkeden gelenlerin yaptığını sordum, düşünmeden “İngilizler” dedi.
Son futbol şampiyonası maçlarında da bunu deneyimlemişler.
“İngilizler restoranları ve barları en çok kullanan turistler; futbol şampiyonası sırasında otelin tüm bira stokunu iki günde bitirdiler” diye de anlatımını keyifle sürdürdü.
Bu mevsimde otellerde boş yer kalmıyor olmasının keyfini sürüyordu…