Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya "Hamsi, 1 Eylül'ü bilir mi?"
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        HAMSİ, palamut, 1 Eylül’ün zamanını bilir mi?”

        Esprili konuşmasını bu noktada kesmedi, motor gibi gerisini getirdi:

        “1 Eylül geldi; kıyıya doğru yüzeyim de avlasınlar beni der mi? Eeee bak işte gelmedi; ne oldu şimdi? Sıkıntı yok diye diye sıkıntıyı var ettik…”

        Bu soruların sahibi Trabzon Merkez Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mehmet Candeğer…

        Faroz limanında deniz ve balıkla bütünleşik renkleri ile bekleyen balıkçı kayıklarını seyrederken sanki denizden bir avuç su alıp serinletecekmiş gibi elini havaya sallıyor.

        Başını umutsuz sallayıp uzakları işaret ediyor.

        İsyanı, ne denize ne de bir türlü serinlemek bilmeyen havaya…

        Sıcak dolayısıyla karaya yaklaşmayan, Gürcistan avlaklarında kalmış hamsiyle de zaten hiç derdi yok…

        Merkez Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mehmet Candeğer
        Merkez Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mehmet Candeğer

        1 EYLÜL ŞART MIDIR?

        Hayıflanması gelecek yılın balık açısından çok daha ağır sonuçlar doğuracak olmasına…

        Deniz soğumadan, sanki kanun emri gibi her yılın 1 Eylül tarihinde balık mevsiminin başlatılmasına:

        “Şu an dışarı 30 derece… Denizin ısısı var 25-26 derece; hamsi nasıl gelsin bu sıcağa? Ben duramıyorum altında…”

        Sözlerinde haklı, çünkü hamsinin kıyıya gelebilmesi için deniz sıcaklığının 20 derecelere kadar inmesi gerekiyor.

        Bırakın hamsiyi, bu mevsim olması gereken zargana, lüfer, uskumru, palamut da gelmemiş…

        Özellikle palamut gelmesini beklemişler…

        Olta balıkçıların kasalarına bakıyorum, ağırlıklı olarak mezgit ve içinde az miktarda da uskumru görüyorum.

        HAVYARINI ATMADAN…

        Başkan Candeğer’i endişelendiren konu ise gelecek yılın çok daha kötü geçecek olmasına…

        Balıkçılık mevsimi başladı, ancak havalar ve deniz ısısı yüksek seyretmesi nedeniyle balık çiftleşip havyarını henüz denize bırakmamış.

        Deniz ısısının biraz daha soğuması halinde bu sürecin yaşanacağını belirtip ekledi:

        “Şimdi biz gelecek yıl avlayacağımız balığı bize bırakacak olan anne baba balıkları açıklarda yakalayıp getiriyoruz. Onlar yumurtasını, havyarını atmadan denizden taşa çıkarıyoruz. Balıkçının yapacağı da bir şey yok. Çıktı mı denize, avlayıp getirmekten başka seçeneği yok…”

        İlgililere önerisi ise bunun bir takvime değil, iklime göre belirlenmesi.

        Eğer havalar erken soğumuş ise Temmuz’un son haftasında da balık sezonunun açılması…

        Ancak bu yıl olduğu gibi deniz ısısı hala sıcak iken de 1 Eylül geldi, sezonu açalım diye yola çıkılmaması…

        BİLİM İNSANLARI DA UYARMIŞ

        Türkiye benzer süreçleri geçmişte de yaşamış…

        Özellikle 1972 ile 2002 yıllarında benzer bir sürece tanıklık edilmiş ve deniz sıcaklığı bu aylarda olması gereken, 21-23 derecenin çok üzerine çıkıp, 28 derecelere kadar ulaşmış.

        Özellikle Hopa ve civarında sahildeki sıcaklık daha da artmış 30 dereceye varan ısı tespitleri yapılmış…

        Dolayısıyla balıkçılık av sezonu takvime bakılıp başlatılmış ancak, bilim insanları da bu denli yüksek sıcaklık varken endüstriyel avcılığın yapılmaması gerektiği konusunda sürekli uyarıda bulunmuş.

        Balıkların sürü oluşturması için en az 5 derece daha ısının düşmesi gerektiği, avın da bu dönemden sonra yapılması gerektiği konusunda sürekli uyarılar yapılmış…

        Su ürünleri ile ilgili fakültelerin bu uyarılarının hiçbiri dikkate alınmamış.

        Başkan Mehmet Candeğer, yanından ayrılırken de içinde bulundukları duruma dönük yakınmasını sürdürüyordu.

        “1 Eylül geldi nerede kaldın, haydi gel diye yakında davetiye de çıkarırlar; seneye de zor balık bulurlar…”

        Bu yakınmaları sadece Candeğer’den değil, bölgedeki tüm balıkçılardan duymanız söz konusu…

        Özellikle de avlanma bu şekliyle devam ederse, Türkiye kıyılarında balığın kalmayacağına ilişkin uyarılarını sürekli kayda geçiriyorlar.

        Umarım bir duyan olur…