Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Hatay'ın filiz sürgünü
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        DALI kırılmış ağacın sürgün vermesi gibi, Hatay’da yaşam filizlenmeye başlamış.

        Bundan iki ay kadar önce gittiğimde bu denli hareketliliği görmek olası değildi.

        Kentten gelen ardı sıra dizilmiş inşaat demiri yüklü TIR’ların yanından Antakya merkezine doğru ilerlerken fark ettim ki trafik artmış.

        Otomobil kullananların ağırlıklı bölümü de kadın…

        Bu da gösteriyor ki yaşama dönüşün en önemli unsuru harekete geçmiş…

        CİNER MAHALLELERİ

        Bütün bu gözlemleri, Ciner Grubu olarak Antakya’da kalıcı 100 prefabrik konutun ikinci bölümü olan 39 evin teslim töreni için gittiğimde edindim…

        İçinde mutfak araç gereçlerinden, yatağına, klimasından nevresimime, oturma grubundan, buzdolabı ve çamaşır makinesine kadar bir evde olması gereken her şeyin bulunduğu evlerin töreninde karşılaştığım tablo da kentten farklı olmadı.

        Anahtar teslim töreninde Vali Mustafa Masatlı, Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, İl Emniyet Müdürü Kadir Gökçe, İl Jandarma Komutanı Alb. Mustafa Bahçepınar başta olmak üzere kentin ileri gelenleri katıldı.

        Depremzedelerle sohbet ederken de fark ettim ki talep tercihleri değişmiş.

        Bundan iki ay kadar önce barınacak bir yer olsun yeter diyen insanlar, kalıcı konut talebini daha çok dile getirmeye başlamış.

        Hemen belirteyim ki Ciner Mahallesindeki 100 konut önemli bir model oluşturmuş…

        Bunun en iyi örneği de anahtar teslim töreni sonrası Vali Masatlı ile sohbet ederken yanımıza gelen bir depremzedenin dikkat çekici sözleriydi...

        Evinin olmadığını, özürlü bir evladı ve yerinden hareket etmekte zorlanan bir annesi olduğunu belirtip konut talep eden depremzedeye Vali Masatlı şefkatli bir ses tonuyla, “Hemen size bir yer ayarlayalım. Konteyner kentlerimizden birine yerleştirelim” dedi.

        Depremzedenin şu sözleri talep değişiminin de en iyi göstergesiydi:

        “Ben zaten konteyner kentte kalıyorum. Sayın Valim ben bu Ciner konutları gibi güzel evlerden istiyorum...”

        Depremzedelerin kalıcı konut taleplerinin bir anda karşılanması ise çok kolay gözükmüyor.

        Neden de betonarme konutların yapımındaki zorluklar.

        Antakya’da bulunduğum iki gün içinde hissedilir iki deprem yaşandı.

        Bu da binaların betonları döküldükten sonra sallantıya neden olduğu için sağlıklı kaynaşmasının önüne geçiyor.

        O nedenle konu üzerinde çalışanların hepsi bir süre daha kentin oturmasının beklenmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

        ÖTEKİNE DÜĞÜMLENMİŞ SORUNLAR

        Haksız da değiller…

        Çünkü hızlı yapacağız diye, sağlam olmayan konutların üretilmesi sonucu oluşacak yeni bir felaketi kentli kaldıracak gibi değil...

        Ayrıca sayısı çok olan konteyner kentler başta olmak üzere, birçok kesimde hayat kendi akışına girmiş…

        Lokantalar, kafeler de dolmaya, hatta eski günlerine dönmeye başlamış…

        Şehir hayatı eskiye dönmek için filiz sürmüş…

        Bu durum ilçelerde daha çok göze çarpıyor.

        ARSUZ LEZETİ

        İskenderun ve Samandağ bunun başında geliyor; özellikle de Arsuz…

        Öteden beri bölgenin en önemli turizm merkezi olan Arsuz’un nehir kenarına sıralı restoranları tıklım tıklım dolu…

        Hatay’ın o eski lezzeti tekrar canlanmış…

        Yörenin iyi aşçılarından Nebil Atarım, baba mesleğini her zamanki gibi Muntar’ın Yeri’inde sürdürüyor.

        Olta balıklarının lezzetini sunduğu restoranı yine tıklım tıklım dolu…

        Bir gün Arsuz’a yolunuz düşerse ve canınız da balık çekerse kesinlikle uğrayın; pişirme tekniği sayesinde Akdeniz’in en leziz deniz ürünlerini tadacağınızdan emin olun…

        SORUNLAR DEMİR YIĞINI GİBİ

        Sorunlar ise yıkılan binaların içinden ayıklanmış ve her biri birbirine geçmiş demir yığını gibi.

        Bir düğüm halini almışlar arasından birini çekip çıkarmanız olanaksız…

        Birinin sorunu diğerini de kendine bağlamış.

        Nebil Şef ile sohbet ederken nehrin hemen yanından geçen caddenin üzerine sıralı binaları gösterdi.

        Bazılarına hafif hasarlı, bazılarına da ağır hasarlı raporu verilmiş…

        Binalar birbirine yapışık düzen sıralandığı için aslında yanındakinin ağırlığı, sorunsuz olanı da etkiliyor.

        Nebil Atarımın da önerdiği gibi ev, ev yerine bölge veya ada oluşturarak çözüm üretmek en doğrusu…

        Nitekim, bunun benzer uygulaması Antakya kent merkezinde yıkım için başlamış...

        Yıkılan binaların atıklarının toplanması için kilometrelerce uzağa gitmek yerine oluşan adada bulunan evlerin molozları bir noktaya toplanmış, oradan ayrıştırma işlemi yapılmış.

        Kenti toz dumanına boğuyor olsa da demirlerin içinden temizlenmesi için en iyi çözüm üretilmiş…

        Sakıncası ise demiri almaya odaklı şirketlerin molozu geride vahşi şekilde bırakmaları…

        Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaşın yakınması da bundan; kentin temizlenmesi için bütüncül bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor.

        Savaşın da altını çizdiği gibi herkes alacağını kapıp gitme telaşına gerince, alt yapıdaki su, kanalizasyon, elektrik sistemleri başta olmak üzere bütün sistemi bozuyor…

        HEDEF 100 GÜNDE TEMİZLİK…

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararı doğrultusunda Valilik moloz temizliği konusunda önemli bir karar almış.

        Hedef 100 gün içinde kent merkezindeki bütün yıkık binaları temizlemek…

        Şu an günlük 150 binaya kadar çıkılmış, ancak 300 hedefi iddialı bir rakam; tutabilir mi izleyip görmek gerekir…

        Kent üç ay gibi bir sürede temizlendikten sonraki hedef, tarihi binaları numaralardan taşları ile yeniden ayağa kaldırmak.

        Kent merkezini yerleşimden uzaklaştırıp, iş yerleri ve sosyal etkinlik alanına dönüştürmek…

        YENİ EVLER KİREÇ KAYASINA

        Kentin yeniden kurulacağı yer konusunda da planlar hazırlanmış.

        Başkan Savaş, Altınekin bölgesinin kil taşı, Yayladağ tarafının ise kireç taşı zemine sahip olduğunu belirtti.

        Bütün araştırmalar kireç taşı alanlarda meydana gelen depremlerin salınımlarının daha küçük olduğunu göstermiş.

        Salınım boyutu kısa olunca binalarda yarattığı hasar veya yıkma etkisini de azaltıyormuş…

        Anlaşılan o ki zaten sıralı evler ve geçici konutlar ile Samandağ ve Yayladağ yönüne doğru ilerleyen Antakya yeni bir merkeze kavuşacak...