Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Mevzubahis aşk olduğunda hep Stendhal gelir benim aklıma. Hayatı boyunca tek arzusu kadınları kendine âşık etmek olan ‘Kırmızı ve Siyah’, ‘Parma Manastrı’ gibi ölümsüz eserlerin koca göbekli, çirkin burunlu yazarı “Aşk benim en büyük işim, daha doğrusu biricik işim olmuştur her zaman” diyor ve ekliyor: “Ama ben genellikle mutsuz bir âşık olmuşumdur!”

Biricik işi ‘aşk’ olan Stendhal bugünlerde TikTok’ta trend olan ve ilişkilerle ilgili ‘Yüzde 100 doğru(!)’ sonuç veren ‘Kuş Testi’ni uygulamış mıdır hiç bilmiyorum. Eminim uygulasaydı ‘genellikle mutsuz bir aşık’ olmazdı!

TikTok’ta ‘alyssacardib’ adlı kullanıcıdan öğrendim ben de bu ‘Kuş Testi’nin... “Birçok insan bu ‘Kuş Testi’nin ne olduğunu bilmiyor. Öyle ya da böyle ben bu testle yaşıyorum. Çünkü hiç şaşmıyor...” diyor ‘alyssacardib. Hiç şaşmayan bu teste göre eğer sevgilinize, eşinize ya da arkadaşınıza bir gün “Aaaa ağaçtaki kuşa bak” dediğinizde büyük bir merakla nerde, nasıl diye heyecanlanıp hatta yerinden kalkıp yanınıza gelerek sizinle birlikte ağaçtaki o kuşa bakıyorsa tebrikler ‘gerçek bir sevgili, eş ya da dost’ bulmuşsunuz demektir!

Bu kadar, “Aaa kuş” diyorsunuz ve hayatınızın aşkını buluyorsunuz...

Stendhal şu anda mezarında ters dönmüştür “Keşke 1800’lerin başında da TikTok olsaydı” diye!

‘RUH ANLAŞILMAKTAN DAHA ÇOK HİSSEDİLİR’

‘Aşk için yazan’ Stendhal, kadınlar konusunda başarılı olmayı engelleyen şeyin erkeğin kendini aşırı derecede duygularına kaptırması olduğunu düşünüyor. “Ruh anlaşılmaktan daha çok hissedilir” diyor. Ve erkeklere kadınları elde edebilmeleri için bir yöntem öneriyor: “Duygusal kadınların yanında hüzünlü, hoppaların yanında küstah biriymiş gibi görünmeli ve bazen de tersini yapmalı; her zaman uyanık, her zaman zarif ve nükteli olmalı... Bir kadını eğlendirin, ona sahip olursunuz! Bir can sıkıntısından ustaca yararlanmalı, buz gibiyken ateşliymiş gibi, yanıp tutuşurken soğukmuş gibi davranmalı... Her şeyden önce hiçbir fırsatı kaçırmamalı, herhangi bir başarısızlıktan ürkmemeli; çünkü kadınlar çoğu zaman bir erkeğin yüzünü unuturlar...”

Ah be Stendhal bu kadar oyuna gerek var mı ‘Kuş Testi’ne baksana tek yapman gereken ağaçtaki kuşa iki dakika bakmak, sonrası ‘iyilik güzellik’...

‘ÇİFTLERİN EN BÜYÜK KAVGA NEDENİ: HİÇBİR ŞEY!’

Bu ‘Kuş Testi’ aslında Amerikalı psikolog John Gottman ile eşi psikiyatrist Julie Gottman’ın ortaya attığı bir teoriymiş. Hayatlarını ilişkilerin yürümesine neden olan şeyin ne olduğunu bulmaya adayan bu karı-koca bu testin amacının bir güven inşa etmek olduğunu eşinizin, sevgilinizin duygularını, ihtiyaçlarını en az kendinizinkiler kadar önemsediğinizi gösterdiğini iddia ediyorlar.

Gottman’larla ilgili bir şeyler okuyayım darken son kitapları, ‘Fight Right: How Successful Couples Turn Confilct into Connection’la ilgili bir röportaja denk geldim. 72 ve 81 yaşındaki iki bilim insanı kitapta ‘eşlere’ tuzaklara düşmeden ‘sağlıklı’ tartışmanın (kavganın) ilişkilerine sağlayacağı faydaları anlatıyormuş. Gottman’lara göre eşlerin üzerinde anlaşamayıp en çok kavga ettiği konu: Hiçbir şey!

Yaptıkları araştırmalarda çiftlerin ‘büyük’ meselelerden çok ‘bağlantı kuramamak', ‘anlaşılmamak’ nedenleriyle tartıştıkları ortaya çıkmış: “Biri diğeriyle bir şey konuşmak, bağlantı kurmak istediğinde çoğunlukla diğerinin kayıtsızlığıyla, anlayış eksikliğiyle, ya da sadece öfkesiyle karşılaşıyor ve ardından tartışma ortaya çıkıyor..."

Bir çoğumuzda olan bir 'rahatsızlık' bu!

Geçenlerde İbrahim Selim'in Yotube'daki programına katılan Can Bonomo da bu dertten mustaripmiş mesela. Eşi Öykü Karayel'den o gün 3 kez özür dilediğini belirtip nedenini de şöyle anlatıyordu: "Dikkat bozukluğu var bende, ben dinleyemiyorum... Sen bir şey anlatırken ben başka bir şeyle meşgulsem duymuyorum. Sen beni dürtüyorsun... Duymadım diyordum eskiden onu yemiyor artık..."

TikTok ve de bilim insanları aynı fikirde çiftlerin kavga nedenleri çoğunlukla “Kuşa bak” dendiğinden ya eldeki telefonla ya da başka bir şeyle ilgilenmek... Bilmediğimiz soruyu vakit kalırsa geri döneriz diye geçtiğimiz üniversite sınavı değil 'Kuş Testi'! Bu testte 'Kuşa bak!' dendiğinde bakmayınca bir günde 3 kez özür dilemek zorunda kalıyorsunuz Can Bonomo gibi...

‘FARKLILIKLARINIZI SEVMENİZE GEREK YOK...’

Gottman’lar araştırmalarında çiftlerin uğraştığı sorunların yüzde 69'unun kalıcı olduğunu ve bunlarla baş etmenin tek yolunun bu farklılıkları nasıl kabul edeceğinizi öğrenmek olduğunu bulmuşlar.

İlişkilerde çiftlerin çoğunlukla aynı ilgi alanlarına, aynı tutkulara, aynı korkulara, aynı inanç sistemlerine ve aynı etik değerlere sahip olmaları gerektiğini düşündüğünü belirtip ekliyorlar: “Bu çok yanlış. Farklı deneyimlerimiz var. Aynı kültürlerden gelsek bile kendi tarihimizde hâlâ çok ama çok farklıyız. Bunun anlamı, her ilişkide karşılaştığımız farklı kişilikler ve farklı tercihler oluşturduğumuzdur. Birini kendi klonunuza dönüştüremezsiniz ve genellikle bu bitmek bilmeyen sorunlar ancak klonunuzla evlenerek çözülebilir. Ve o zaman bile işe yaramaz çünkü canınız sıkılır. Farklılıkları sevmenize gerek yok, onları kabul edin, onlar hakkında nasıl diyalog kuracağınızı öğrenin ve hatta belki onlara gülün.”

Farklılıkların ilişkiyi zenginleştirdiğini söylüyorlar: “Hiçbir zaman birbirinizin klonu olamayacaksınız ama en azından partnerinizin ihtiyaç duyduğu şeylerden biraz daha fazlası olmayı deneyebilirsiniz... Hepsi bu...”

Mesele ‘Buz gibiyken ateşliymiş gibi, yanıp tutuşurken soğukmuş gibi davranmak’ değil sevgili Stendhal... Zaten ‘ilişkilerde ölçülü olmayı, her adımdan hesap kitap yapmayı seven biri sevmek nedir bilir mi ki!'

‘Mutsuz bir âşık’ olmamak için tek yapmamız gereken daldaki kuşa aynı heyecanla bakabilmek, ve Rilke’nin dediği gibi ‘ikimizin içinde de ayrı ayrı olsa da aynı kuşun sesinin yankılanması'dır… O kadar...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar