Malumunuz Shoren Stone'un yaptığı "Kurtlar Vadisi" açıklamalarına denk gelmişsinizdir. "Çok da güzeldi, çünkü bize oldukça cömert bir ücret ödendi. Sete gittik, bizden başka kimse İngilizce konuşmuyordu. Sadece Türkçe konuşuyorlardı. Andy'nin de benim de ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Ne yaptığımızı bilmiyorduk, kaybolmuş gibiydik. Çünkü devasa bir setteydik, devasa bir malikanede muhteşem kıyafetler içindeydik ama kimse İngilizce konuşmuyordu. Gördüğüm en lüks setti" diye uzuyor Stone'un açıklaması.
Öncelikle bu açıklamaları okurken şöyle mırıldandım;
-Kadın dünya starı olmuş ama ne yaptığının farkında değil.
-Oynadığı filmin konusuna dair bir fikri olmadan kamera karşısına geçmesi ne kadar da acemi. Sanki işe yeni başlamış, paraya ihtiyacı olan, gelen her rolü kabul etmeye mecbur kalan yeni oyuncular gibi. Peh!!!
-Oscar almış mıydı? Yazık olmuş!!!
-Demek Shoren Stone da olsan "Para Para Para" önemliymiş.
-Mevzu kendine zarar verse bile bi haber. Parasını almış işini yapmış sonra da "Bye bye" demiş.
-Evet teklif edilen cömert teklifi kabul etmiş, parayı almış, kamera karşısına geçmiş yıllar sonra bir yerden mevzuyu aşağılamaya çalışıyor "Kimse ingilizce konuşmuyordu" diyerek. Peh!!!
-"Sette kimse İngilizce konuşmuyordu" demesi yaptığı işten mutsuz bir yerden ezikleme derdinde... Ama parayı görünce kabul etmiş. Peh!!!
Diye uzayıp giden deli saçması cümleler geçti aklımda.
***
Ve "Gördüğüm en lüks setti" açıklaması
Öncelikle;
Ülkemiz için güzel ve şık bir durum. Fakat bu lüks setler, lüks ortamlar maalesef dünyada Oscar'lık yapımlar yapmamızı sağlamıyor. Keşke bu kadar lüks olmasa da daha da içerikli, daha dikkat çekici, daha önemli yapımlara imza atsak. Tüm yapımlarımız önemli ödüllere boğulsa. Onu daha çok tercih ederdim en lüks set olmasından. Zaten cömert bir para teklif edildiyse cömert bir sette de hazırlanması çok da kolay ve normal.
Burada tuhaf olan Shoren Stone'nin şaşırması ve dünyadan bir haber olması.
***
Çay ikram ettiğiniz kişiye dikkat edin
Netflix'te "Baby Reindeer" dizisinin izlemişsinizdir. İzlemeyenleri de şimdiden uyarıyorum; "Gerçekten ciddi ve aşırı sinir bozucu!!!"
Dizinin senaristi, yapımcısı ve aynı zamanda yıldızı olan İskoç komedyen Richard Gadd gerçekten sinir bozma konusunda gayet başarılı olmuş. Bir kere "Acımasız, sarsıcı, moral bozucu" bu dizinin Richard Gadd'ın kendi hayatındaki gerçek olaylara dayandığı bir otobiyografik yapım.
Ve bu adamın hayatına 2015 yılında Londra'da bir pub'da çalışırken içeri bir kadın giriyor bu kadına çay ikram ediyor ve olan oluyor. Taciz başlıyor ve kadın;
-41 binden fazla e-mail.
-Toplamda 350 saati bulan sesli mesajlar bırakıyor.
Ve tüm bunları izlerken, "Aman tanrım, aman tanrım" derken buluyorsunuz kendinizi.
Dizide bazı mevzular ciddi ciddi işleniyor. Hatta öyle ki, tacizci Martha'ya canavar falan demiyorsunuz hemen. Ve izlemeye devam ediyorsunuz. Ve sonuç Martha'nın çocukluğuna kadar iniyor.
Ve "Evet" acı gerçek bir kez daha ortaya çıkıyor.
Çocuklukta yaşanan her bir olay bizim geleceğimizi belirliyor. Bu bir bir daha iki!!! Bu sebepledir ki, lütfen çocuklarınızın yanında tartışırken değil konuşurken dahi dikkat etin. Çünkü çocuklar bir sünger gibi her söyleneni emiyor.
Eğer sizler de gelecekte "Katil, tacizci, tecavüzcü, kötü, berbat, hırsız, katil" gibi bir kişinin annesi ya da babası olmak istemiyorsanız lütfen dünyaya getirdiğiniz çocuklarınızı iyi yetiştirin.
Özellikle 0-6 yaş arasında en önemli zamanlar. Aman dikkat!!!