Sonuçları bakımından Paris 2024'ün açılış gerilimiyle kıyas katiyen mümkün değil ama acı gerçek ortadayken insanın aklına geliyor işte. Ocak 2015’te, Hz. Muhammed karikatürlerini basan Charlie Hebdo’nun yazı işleri iki sapkın radikal kardeşin korkunç terör saldırısına uğruyor, 12 kişi can veriyor. Bütün Fransa “Je suis Charlie” sloganı arkasında birleşiyor. Mesaj net: İnançlara hakaret basın ve sanat özgürlüğü kapsamına girer, kutsalların gözetilmesi gibi bir hak ve sorumluluk söz konusu değildir.
Şimdi aradan dokuz yıl geçtikten sonra Fransa’nın Hristiyan sağı bu konudaki fikrini değiştirmiş görünüyor. Paris Olimpiyatları’nın açılış töreninde Hristiyanlıkla alay edildiği iddiası etrafında koparılan fırtına bir türlü dinmiyor. Bırakın muhafazakarları, zamanında Fransa’daki Müslüman cemaati ve tehlike kokusu alan Jacques Chirac gibi kıdemli politikacıların uyarılarına rağmen karikatürleri ifade özgürlüğü sayan liberaller bile bugün aynı “dine küfredildi” vagonuna atlamış bulunuyor. Vatikan ve diğer dini merkezlerle siyasetten gelen kınama ve eleştiriler de malum.
Hristiyan inancıyla gerçekten dalga geçilseydi, belki kendi duygu dünyaları bakımından haklı olabilirlerdi. Ancak milyonlarca satır arasında hala “Son akşam yemeği” diye geçen o tasvirin aslında Yunan Mitologyası ve Olimpiyatlara dair her türlü sembolizmi taşıdığını gösteren öyle bir ipucu silsilesi var ki. İpi takip ederek bütün elementleri yerli yerine oturtma niyeti besleyene tabii.
Gerçi töreni izlerken sahne açıldığı an “Son akşam yemeği” imgesi çaktı beynimde. Leonardo da Vinci eserinin sonsuz şöhretinden olsa gerek. Eserin son 500 yıldır Milano’da, Santa Maria delle Grazie manastırının yemekhanesindeki fresk olduğundan bihaber, “tablo hangi müzede” diye soranlar bile aynı imgeye aşinaydı.
Hollandalı ressam Jan van Bijlert’in “Tanrıların Şöleni” tablosu ise daha ziyade sanat tarihçilerinin aşinalık menzilindeydi sanırım. Hollandalı sanat tarihçisi Walther Schoonenberg X’ten paylaştı; mizansenin daha çok Van Bijlert’in tuvale taşıdığı, Yunan tanrılarının Olympos’taki alem sofrasını hatırlattığını yazdı. Üniversitede Hollanda Barok dönemi dersi almıştım ama Caravaggio ekolünden olduğu halde Van Bijlert’i (1597 – 1671) hatırlamıyorum. Hatırlasam ilk aklıma gelen, son yemek olmazdı. Bir yoruma göre Roma’da yerleşik kuzeyli sanatçılar grubunu kuran Van Bijlert bu tabloyu yaparken, 100 küsur yıl gerisindeki Da Vinci’den esinlenmiş olabilir.
Törende Fransa sınırları içinde tarih ve kültürden süzülen her şey vardı ve Van Bijlert’in tablosu Fransızların mülkiyetinde, Dijon’daki Magnin Müzesi’nde. Tablodaki ritüel neden açılış şovundaki canlı tabloyla hayat vermesin? Antik Çağ Olimpiyatları Zeus onuruna Olympia’da başladıysa, üç bin yıl sonra Olimpiyat adını taşıyan spor organizasyonunda bir Baküs (Dionysos) şölenini canlandırmaktan daha anlamlı ne olabilir?
Tanrıların Şöleni tablosu Magnin Müzesi'nde sergileniyorSANAT TARİHİ ADINA FAIR PLAY
Paris 2024 açılışının sanat direktörü Thomas Jolly, asla dini inançlarla alay etmek gibi bir niyeti olmadığını, Olympos tanrılarının pagan şenliğinden esinlendiğini söyledi - törenin devrim faslındaki kesik Marie Antoinette kafalarını bile paganizm diye satmaya çalışan komplo dâhileri kol gezerken tehlikeli bir açıklama oldu. “Nereden ilham aldığım çok açık, Dionysos sofraya geliyor, çünkü şenliklerin ve şarabın tanrısı ve Seine tanrıçası Sequana’nın da babası” diyor Jolly. Gerçi Grek mitlerinde Dionysos’un ölümlü ve ölümsüz çocukları arasında Sequana’nın adı geçmez; Roma döneminde Galya’nın Kelt mitoslarında baba-kız ilişkisi kurulmuş olsa gerek.
Organizasyon sözcüsü ise herhangi bir dini gruba saygısızlık etmediklerini belirterek, şu klasik “Üzerine alınan varsa, onlardan özür dileriz” şablonundan yürüdü.
Jolly’nin canlandırdığı tablodaki detaylar, alınganlığın abesliğini gösteriyor. Bölümün adı Şenlikler; masa aslında kırmızı halıdan ibaret, az sonra moda podyumuna dönüşüyor, son yemek hassasiyetinden öte tepkileri beslediği anlaşılan kuir figürler dans edip eğleniyor. Açılışın bütününe hakim olan asi tavır, çeşitlilik mesajı ve müziğin ritmiyle yaşam sevinci fışkırıyor.
Sahnede ölüm yok, hayata övgü var ve ne alakası var Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önce Kudüs’te havarileriyle oturduğu son akşam yemeğiyle. Sadece peygamberin son olduğunu bildiği sofrada eğlencelik bir durum yok. Yemek sonrası havarilerden Yahuda İşkaryot’un ihanetiyle Hz. İsa Roma askerlerince tutsak alınıp sorgulanacak, kırbaç ve dayakla işkenceden geçirilip sırtında taşıdığı haça gerilerek ölüme gönderilecek.
Leonardo da Vinci'nin Son Akşam YemeğiVelev ki Yeni Ahit’te Matta, Luka ve Markos İncillerine atfen bu trajediyle alay ediliyor, canlı tablonun orta yerine neden aniden göbekli şen ve sefih haliyle Olympos tanrılarının en matrağı Dionysos düşüveriyor? Thomas Jolly yalan söylemiyorsa olası cevap: Meyvelerle bezeli dev servis tabağı içinde dekora giren Fransız sanatçı Philippe Katerine, maviye boyalı yarı çıplak Dionysos haliyle “Tanrıların Şöleni” tablosunu tamamlıyor.
Sanat tarihçisi Schoonenberg’in anlatımına göre Paris sofrasının orta yerine kurulmuş tombul hanımefendi ise Olympos tanrılarının şölen masasındaki baş çevresi güneş haleli Apollon’un ta kendisi; Hz. İsa değil, çevresinde dans edenler de havarileri değil. Zaten sayıları da 12’yi aşıyor, podyumun bir ucundan diğerine kalabalık bir curcuna havası hakim. Da Vinci’nin resminde Hz. İsa’nın baş çevresinde yıldızlı hale olmadığı gibi, sanat tarihi boyunca daha çok tasvir edildiği üzere altın çember de yok.
Paris podyumundaki çeşitlilik ile Jan van Bijlert tablosunun merkezinde dans eden satir arasında bir analoji bağı olabilir mi? Euripides’in Bakkhalar tragedyasındaki Dionysos’un şaraptan çıldırmış rahibeleri Bakkhalar da neden analojinin bir parçası olmasın? Euripides’in oyununda, Zeus oğlu Dionysos’un tanrılığını reddeden Thebai kralı Pentheus, kadınların Baküs şenliğini gözetlemek için bir ara fistan giyer, aynı Paris’in canlı tablosunda asap bozan drag queenler gibi – sonra da annesi dahil şaraptan kendinden geçmiş kadınlar tarafından parçalanır.
Mitologyayı eşeleyip Olympos’tan daha nice hikaye ve soru çıkarmak mümkün. Yunan Mitolojisi bir kutsal kitap değil, tanrılarla tanrıçaların komik veya trajik öyküleri ötesinde inanca bağlı bir külliyat oluşturmadığı için alınganlığa kapılacak müminler de yok.
Olimpiyatlarda spor sahasında olduğu gibi sanat tarihinde de peşin hüküm vermeden somut olgulara bakarak fair play gerekiyor.