Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Paris 2024 açılış töreni tek kelimeyle Seine-sational oldu. Öyleydi. Seine Nehri boyunca yer yer kışkırtıcı sansasyonel bir şov. İngiliz medyasında bu kavramı kullananlar oldu ama, şehrin ikonik elementleriyle gotik stilden mitolojik kitsch’e uzanan bir Parisienne sanat eseri yaratma ihtirasına burun da kıvırdılar. Londra Olimpiyatları açılışının daha parlak olduğunu öne sürdüler. 2012’de Londra’daydım, açıkçası şenlik ateşini şehrin dokusunda pek hissetmemiştim. Ama şehrin kalbine yayılan Paris’i seyrederken Fransızlarla İngilizlerin monarşiye karşı besledikleri hislerin ayrışma noktasını yeniden keşfettim. Conciergerie binasında her pencereden bakan Marie Antoinette kelleleri sayesinde. Heavy metal grubu Gojira, devrim marşı “Ah! Ça Ira”yı yeni düzenlemeyle çalarken şarkının introsu, soprano Marina Viotti’nin sesiyle bir kesik baştan geliyordu: “Ah, iyi olacak…” Sahne grotesk ama devrim ruhuna uygundu.

Conciergerie’de hapsedilen Marie Antoinette’in idamından iki yüzyıl sonra Londra’da…

Kraliçe Elizabeth, o sıra hizmetindeki Bond Daniel Craig refakatinde Buckingham Sarayı’ndan helikopterle ayrılıp Bond’un tema müziği eşliğinde Olimpiyat Stadı’na paraşütle iniyor. Ülkenin getirisi en yüksek pazarlama kozuyla seksapeli yüksek o mizansen aradan kaç olimpiyat geçse de unutulmayacak. Dublörü paraşütle aşağı süzülürken, Kraliçe videodaki aynı pembe kıyafetle tribündeki locasına doğru yürüyor, Majestelerinin gelişiyle bütün stadyum ayağa kalkmaya davet ediliyor. Ayağa kalkılıyor. Paris gibi uzun uzun canlı zahmete katlanmadan tek seferlik atışla Londra 2012’nin pik noktası bulunuyor.

Lady Gaga ve Celine Dion’a bayılmalar hariç Seine-sational şovu olimpiyatlarla ilgisiz bulanlar oldu. Daha önce hiç açılış töreni izlememiş ya da gördüklerini anlamamış olabilirler. Paris şovunda Notre Dame’ın çan kulesinde Quasimodo göründüyse, Londra açılışı da Shakespeare’in Tempest’inden (Fırtına) ilham almıştı. Olimpiyat düzenleyen her şehir tarihi ve kültürel birikiminde ne varsa kullanır. Malzemesi bol Paris’te biraz fazla mıydı, drag queenlerin son akşam yemeği tasviri ve tabloyu tamamlayan Dionysos fazlaca cüretkar mıydı – belki. Neticede Paris’in sanat direktörü Thomas Jolly, Fransa’nın kimlik ve değerlerini yeniden yeniden sorguladığı protesto, grev ve manifestolarla yüklü dinamizmini kışkırtıcı bir tonda yansıtmayı bildi. Özgürlük ve çeşitlilik sembolizminden maraza çıkaranlar Delacroix’nın tablosu canlandırılırken, halka yol gösteren La Liberté’nin dekoltesine ayar verildiğine şükretsinler. Bitmedi; Jolly’den bir de kapanış göreceğiz.

Kaparışta balondaki Olimpiyat ateşi nasıl sönecek
Kaparışta balondaki Olimpiyat ateşi nasıl sönecek

Neticede 1 milyarı aşkın insan TV’den, Seine boyunca da 300 bin kişi açılışı yerinde izledi. Herkes Olimpiyatın farkındaydı. Paris’in düzenlediği üçüncü Olimpiyat; 1924 Olimpiyatları’nın 100’üncü yılında bir ev sahipliği daha.

“Üçüncü” derken, hafiften muğlak. Çünkü Paris 1900 Olimpiyatları kimse farkına varmadan yapılıp bitmişti. Üstelik 162 gün sürdüğü halde şehirde kimsenin ruhu duymamıştı. Ne açılışı vardı, ne de kapanışı. Aslında adı “olimpiyat” bile değildi, Paris Dünya Fuarı’nın bir yan etkinliğiydi. Fuar yönetiminin uygun gördüğü resmi adıyla “Ulusal ve Uluslararası Beden Eğitimi ve Spor Müsabakaları”na katılan sporcular bile Olimpiyatlarda yarıştıklarını, yıllar sonra öğrenecek, bazıları hayata veda ettiği için hiç öğrenemeyecekti.

GÜVERCİNLERİN BAŞINA GELENLER

1988 Seul’de uçurulan barış güvercinlerinin inanılmaz bir sakarlık sonucu Olimpiyat ateşinde yanmasından bu yana artık oyunlarda canlı güvercinlere yer verilmiyor. Nitekim Paris’te de Seine Nehri’nde dört nala ilerleyen metal atın geçişinde köprülerde güvercin kanatları aydınlandı.

Oysa 1900 Olimpiyatları’nda güvercinleri kazara kızartmak şöyle dursun, müsabaka niyetine avlıyorlardı, kil hedefler yerine 25 ve 27 metre klasmanlarında canlı güvercinleri vurarak. Barış zamanları değildi, militer iklim sporda da geçerliydi. Farklı disiplinlerde atış yarışmalarında büyük kalibreli tüfekler, beylik tabancalar ve hatta top bataryası dahi kullanılıyordu.

Top atışında Fransızlar tek başına yarıştı, sayılmadı
Top atışında Fransızlar tek başına yarıştı, sayılmadı

Güvercin vurma yarışmasında kurallar basitti; kuş ıskalayan eleniyor, en az üç kuş vurana teselli plaketi veriliyordu. Havada 27 metreden 21 kuş vuran Belçikalı Leon de Lunden şampiyon olmuş, 20 bin frankla ödüllendirilmişti. Dönemin Fransız gazetelerinin yazdığına göre 300 kadar cansız güvercinin kan ve tüyüne bulanmış spor sahası açık toplu mezara dönüşmüş, çevrede güneş şemsiyeleri altında oturan kadınlar göz yaşlarına boğulmuştu. Katliamın farkına varan Uluslararası Olimpiyat Komitesi bu müsabakayı resmi kayıtlara geçirmemişti.

Dünya Sergisi’ni beş buçuk ay içinde ziyaret eden 50 milyon kişi olimpiyatla değil, Lumière kardeşlerin ilk sinema filmi ve diğer buluşlarla ilgiliydi doğal olarak. Oysa Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) kurucu başkanı Baron Pierre de Coubertin, 1896’da Atina’da başlayan modern Olimpiyatları Paris’e taşıyarak Dünya Sergisi sayesinde sükse yapmayı planlamıştı. Ancak işler umduğu gibi yürümedi; Fuar yönetiminin olimpiyat adını vermediği olimpik dalların arasına balık tutma ve top atışı gibi ulusal müsabakalar karıştı, gazeteler bunlara “dünya şampiyonu” gibi aslı astarı olmayan ünvanlar yakıştırdı. Sonra da “162 günlük fiyasko ve kaos” gibi eleştirilere geçiş yaptılar.

Paris 1900'de halat çekme yarışması
Paris 1900'de halat çekme yarışması

Paris 1900 Olimpiyatları kuralların işlerliği bakımından da kaotikti; örneğin halat çekme yarışında Amerikan takımının taraftarları da araya karışıp halata el verince İskandinav ekibi yenilmiş, hile ortaya çıkınca ABD’nin galibiyeti iptal edilmişti. Kürekte Hollanda takımının dümencisi 60 kilo çekip ağır geldiği için, yerine sokaktan bir çocuk bulmuş ve şampiyon olmuşlardı. Çocuğun yedi yaşında ve 46 kilo olduğu yazılmış o dönem. Aslında Olimpiyat şampiyonu ama o gün bugündür adı bilinmiyor.

Hollandalı kürekçiler ve sokaktan buldukları dümenci çocuk
Hollandalı kürekçiler ve sokaktan buldukları dümenci çocuk

Baron de Coubertin kadınların Olimpiyatlara yakışmadığını, ilginç ve estetik olmadıklarını söylediği halde Paris 1900’e katılan bin kadar sporcunun 22’si kadındı ve İngiliz tenisçi Charlotte Cooper Olimpiyat altını alan ilk kadın olarak tarihe geçmişti. Birkaç ay sonra golfte yine şampiyon olmuştu.

Baron bugün yaşasa, Paris 2024’de yüzde 50/50 cinsiyet eşitliğine nihayet erişildiğini görecekti.

Ancak 1924 Paris Olimpiyatları’nda şahsi hedefine ulaştığını da söylemek lazım. Halen IOC Başkanı olan Pierre de Coubertin yaz oyunlarını ikinci kez şehrine getirmişti. Bu sefer tek söz sahibi kendisiydi; beş halkadan oluşan Olimpiyat bayrağı da kendi tasarımıydı. Seyirciler ilk kez hoparlörlerden ve canlı radyo yayınlarıyla bilgilendiriliyordu. Dünya çapında ilk kez bir Olimpiyat ilgi görüyor ve uygun bilet fiyatları sayesinde statlar doluyordu.

Artık hayli yaş almış IOC Başkanı Paris 1900 başarısızlığının üzerine sünger çekmişti, bir yıl sonra da görevi bırakacaktı. 1924’te tek başarısızlığı vardı; şiddetli itirazına rağmen Olimpiyatlara katılan kadın sporcuların sayısı 139’u bulmuştu.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar