Türkiye bu üçlüyü konuşuyor!
İşler Güçler dizisinin sempatik, komik, mütevazı üçlüsüyle sette buluştuk; her şeyi konuştuk.
Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Habertürk Gazetecilik A.Ş.
NAZENİN TOKUŞOĞLU
GAZETE HABERTURK - HT PAZAR
Güneşli bir cuma günüydü ve işim gücüm çoktu. Son zamanlarda beni en çok güldüren üç adamın da aynı evin içinde olduğunu haber aldım. Attım kendimi yollara. Evet üçü de oradaydı. Bizi her hafta 70 dakika boyunca güldürmelerinin bedeli, gözlerine yorgunluk olarak yansımıştı. Onların da işi gücü çoktu ama hâlâ komiktiler. Neler öğrendim neler! Kim Fenerbahçeli, kim Galatasaraylı, kim Beşiktaşlı? Kim en sulu gözlü? Kimin her beden pantolonu var? Kimin cildi çok hassas? Kim oyuncu olmadan önce gümrük memuruydu?
Evet, son zamanlarda her iki kişiden birinin bahsettiği İşler Güçler dizisinin sempatik, komik, mütevazı üçlüsüyle, dizinin setinde buluştum... Şimdi onlar düşünsün...
MURAT CEMCİR: İkna yoluyla oyuncu oldum
"Cemcir" ne demek?
Toplayan, biraraya getiren demek. Zaten öyle bir durumum var gördüğünüz gibi.
Tokatlı'sınız ama göçmene benziyorsunuz.
Doğru, Gürcü asıllı Müslüman bir Türk genciyim. Tokatta doğdum büyüdüm, 12 yıldır İstanbul'dayım. 1890'da Gürcistan'dan gelmiş bizimkiler, genetik kodlar öyle yani. Daha eskilere gidersek Orta Asya'dan geldik, hepimiz.
Sizinkiler Tokat'talar mı?
Evet.
Tokatlılar nasıldır?
Sakindirler. Engin Günaydın da bizim oradan mesela, Erbağlı. Eğlencelidirler, yol üstü olduğu için tarih boyunca öyle olmuş. Çok severim Tokat'ı.
Kaç kardeşsiniz?
Kız kardeşim var, Tokat'ta öğretmen. Aile çok önemli. Şu an sizinle konuşuyor olma sebebim babamdır ki ilk oyuncu olacağımı duyduğunda çok kızdı. Sülalede yok! Uzaktan kuzenin kuzeni baletti, o kadar. Ama şimdi mutlu.
Nasıl oyuncu oldunuz?
Alaylı olarak tiyatro yapıyordum. İkna yoluyla oyuncu oldum. Allah uzun ömür verirse daha çok yapacağım bu işi.
'GERÇEK MURAT'IN BAŞARISI DİZİDEKİNİN BAŞARISIZLIĞINDAN'
Kendimi sizden biri gibi görüyorum burada. Bu yüzden mi ekranda da sevildiniz?
Sanırım. Biz olaya dizi gibi bakmıyoruz, başımızdan geçenleri paylaşıyoruz. Tabii işin matematiği, yazılı hali var. Birbirimizi yıllardır çok iyi tanıdığımız için doğal geldik insanlara. İnanır mısınız, gerçekle senaryoyu bazen karıştırıyorum.
Murat Cemcir kendi halinde biri. Dizidekiyse tam tersi ünlü olmaya çabalayan bir şahsiyet. Normal hayatta bu ünlülük meselesi sıkıntı yarattı mı?
Tabii ki! Normalde çatalım gözükmesin diye dikkat etmem, şimdi dikkatli oturuyorum. Göstermemeye çalışıyorum. Öyle bir devirdeyiz ki yandan çekip Twitter'a koyuyor adam.
Ünsüz Murat nasıldı?
6 sene önce daha çok dizideki Murat gibiydim. Taşradan gelmişsin, her kafadan bir ses çıkıyor. "Şöyle yapman lazım"lar grubu var. Onları dinlersen başarısız olacağını sonradan anlıyorsun. Kendi gerçeğini bulduğunda kazanmaya başlıyorsun. Gerçek hayattaki Murat'ın başarısı dizideki Murat'ın başarısızlığından geliyor.
Türkiye'nin en iyi oyuncularındansınız. Biraz "geç fark edildim" durumu oldu mu?
Demedim. Bunu hep biliyordum. Aktörlük dediğin şey tecrübeyle paralel. Eşiği geçmek mesele. Büyük aktör vardır, çok büyük aktör vardır. Jack Nicholson öyledir mesela. Şener Şen de öyledir. Hatta Şener Şen Jack Nicholson'dan çok daha büyük aktördür. Kadere kısmete çok inanırım, erken yaşta daha çiğ ve yanlış davranabilirdim.
Her hafta seyirciyi şaşırtmak ve güldürmek yorucu olmuyor mu?
Oluyor. Futbolla çok benzetirim aktörlüğü. İyi bölümlerde deplasmanda üç gol çakmış gibi hissediyorum. 35'ten sonra sahada olamasan bile antrenör olursun, koç olursun ya, ben de oyuncu olmadan önce kamera arkasındaydım. Aynı mantık.
'BİZ BU DEĞİŞTİRMEYE TALİBİZ'
Leyla ile Mecnun, Behzat Ç, Çalgı Çengi... Değişik bir dizi ve sinema anlayışı mı girdi hayatımıza?
Türkiye'nin mizah anlayışını belirleyen Burak Aksak'la Selçuk Aydemir, Çekmece'den kuzen. Onlar girdi hayatımıza. Kimse risk almak istemiyor. Görüşmeye ilk gittiğinde "Kaç para alacağım" diyorsun. Hikâye ne, kimler olacak sormak yok. Bizim o kaygımız yok. Çok öfkeliyiz. Öfkeli derken, "memlekette neden güzel bir şey yapılmıyor" grubundanız. Mizahla büyüdük biz ve bu topraklarda yaşıyoruz. Mizah da buna uygun olmalı. "Üsküdar'a Giderken" de farklı bir diziydi ama 14'ü göremedi. Leyla İle Mecnun'la karşılaştırdılar bizi ama alakamız yok aslında. O absürt komedi, biz gerçeğin sınırlarını zorluyoruz. Benzetme bütün Çinli'leri birbirine benzetmek gibi.
Ama çok yoruluyorsunuz değil mi?
Yabancı dizilere bakın 22 dakika, bizimki kaç? 70 dakika. Öyle olunca ilk birkaç bölümden sonra performans düşüyor. Ben 14'üncü bölümü ilk bölümden daha çok seyredilen bir şey görmedim İşler Güçler'den başka. Bunun için çok çabalıyor ve yoruluyoruz. 26'yı da 50'yi de göreceğiz. Bir şeylerin değişmesi lazım. Hazır da bir rüzgâr yakalamışken biz değiştirmeye talibiz.
'HER BEDEN PANTOLONUM VAR'
Normalde de hep siyah mı giyersiniz?
Hiç dikkat etmedim. Ama Selçuk Aydemir oyuncuyu çok zorlayan bir yönetmen. Gerçekçi olsun diye sürekli vücudu role uygun hale getirtiyor. Benim her beden pantolonum var dolabımda. Talimat veriyor, bir ay öncesinden başlıyorum börek, kek yemeye. İlk bölümdeki saçlarımız bile farklı ama diğer dizilere bakın 6'ncı senesi, adamın bıyığı saçı aynı.
Ciddi bir hayran kitleniz var, kadınlar özellikle. Kalbinizde biri var mı?
İkisi de yok.
Nasıl birisinizdir ilişkilerde?
Benim derdim gerçekle olduğu için şu ana kadar söylediğiyle yaptığı bir olan az insan tanıdım, onlar da hayatımda. Söylediğiyle yaptığı bir olan kadınlarla da sevgili oldum.
Çirkin bir kadın sevgiliniz olabilir mi?
Yaşadığınız acılar bile sizi güzelleştirebilir, etin üzerindeki güzelliğin hiç önemi yok. Özgün olan her şeyi seviyorum; film, dizi, kadın...
Yemekle aranız nasıl?
Sarma falan beceremem ama güzel börek yaparım mesela. Yeme kısmını severim, Ahmet de sever. Haz düşkünüyüz biz. İskender yemeye Bursa'ya gitmişliğimiz var. Annemin muhacir böreği de çok güzeldir.
Hayatta yaptığınız en büyük delilik?
Aktör olmak.
AHMET KURAL: 7 senedir bu piyasadayım
Kütahya'da doğdunuz, sonra?
Doğdum ama büyüyemedim. Ayrılmışız. Babam emekli emniyet müdürü. 11 senede 12 okul değiştirdim; Konya, Antalya, Denizli, Silopi... Ama oyunculuk açısından çok iyi geldi. Şimdi İstanbul'da ailem.
Dizinin ilk bölümünde yayından kaldırılan diziniz Gazi'ye gönderme yaptınız. Bu bir özgüven göstergesi gibi duruyor, dahası var mı?
Özgüven mi bilmiyorum ama bildiğim başka bir şey var; o kadar güzel işler yapıldı ki bu ülkede, çoğu da tutmadı. Saçma sapan şeyler de çok tuttu. "Gazi" çok güzel bir projeydi, hak etmedi o sonu. Murat'la Sadi'nin de 10 numara dizisi vardı "Üsküdar'a Giderken", o da hak etmedi.
Şeytanın bacağını kırdınız mı sonunda?
Sanırım. Bir de sektörle alakalı bir iş yaptığımız için kendi yaptığımız işleri ti'ye alarak başlamak iyi oldu. Evet özgüven de var işin içinde.
Diyemedim ya la, beni de alın sete diye...
Hahaha... Haklısın çok yerleşti dilimize. Benim de gerçek hayatta isteyip söyleyemediğim şeyler oluyor. Selçuk bunu yakalamış sağ olsun, senaryoya koymuş. Çok da güzel olmuş.
Yollarda sözel sataşma oluyor mu?
7 senedir bu piyasadayım, İşler Güçler sayesinde bu kadar tanındım. "Diyemedim ya la" diye arkamdan bağıran çok oluyor.
"Fıtıfıtıfıtı" demiyorlar mı?
Onu hiç duymadım, ilk sen oldun vallahi.
Murat Cemcir "En çok kime gülüyorsun" sorusuna ne cevap verdi?
Ahmet...
Evet...
Ne yapayım çok eğleniyoruz. Ben de insanları güldürüyorum. Komiğimdir. Görevim bu değil ama setteki herkesi eğlendirmeye çalışıyorum.
'KAPIMIZ HERKESE AÇIK'
Her bölümde konuk oyuncular var. Kime gitseniz kabul ediyor mu?
Artık bize teklifler gelmeye başladı "Ben de konuk oyuncu olayım" diye. İlk bölümde ikna edemediğimiz ağabeylerimiz, arkadaşlarımız oldu ama şimdi geri dönüşler çoğalmaya başladı sağ olsunlar. Bizi yalnız bırakmıyorlar. İlerleyen bölümlerde büyük sürprizler olacak, onu buradan söyleyeyim.
Müzikler çok beğeniliyor... Biraraya gelip İşler Güçler albümü olur mu?
İnsanların çok sevdiği parçaları biraraya toplayalım gibi bir düşüncemiz var ama zamanı bilemiyorum.
Hayaliniz var mı?
Kalıcı güzel işler yapmak. İzlendiği zaman Ertem Eğilmez tadı veren işler... Ama şu an güzel bir yerde olduğumu düşünüyorum. Allah'a şükür iyi yerdeyiz, bundan başka hayal olamaz.
En kötü özelliğiniz?
Vicdan yaparım, duygusalımdır.
En iyi özelliğiniz?
Duygusalımdır, vicdan yaparım.
SADİ CELİL CENGİZ: Gümrükte memurdum, telefonum çaldı
Şimdi onlar düşünsün, çünkü yanımda Sadi Celil Cengiz var. Nasılsınız?
Ben iyiyim, şimdi onlar düşünsün.
Bu işe kısa filmle başladınız. Öncesi var mı?
Lise ve üniversitede tiyatroda oynadım. Sonra çocuk tiyatrosuna geçtim. Kısa film, Üsküdar'a Giderken, Leyla ile Mecnun ve İşler Güçler diye devam etti. Ben gümrükte memurdum aslında. Bırakmıştım oyunculuğu. Bir gün Selçuk aradı "Üsküdar'a Giderken diye bir dizi çekiyorum, gel" dedi, öyle döndüm. Kısa film önemli hayatımda. Her gelen fırsatta oynadım. Onlar da oyuncu arıyordu, sıkıntı vardı, film sayısı 60'ı buldu. 2007'den beri çekmiyorum, yakında rol alacağım birinde. Arayı çok soğuttum.
Aileniz nerede?
Çarşamba'da.
Gidiyor musunuz?
Pek değil.
Tepkiler nasıl orada?
Yerel vurgu çok fazla tabii senaryoda, Çarşamba bayağı bir çalkalanıyormuş.
Evlisiniz, eşiniz ne yapıyor?
Edirne'de öğretmen. Ben geldim ama onun tayinini alamadık. Yetkililere sesleniyorum. Şu an geçici olarak ayrıyız, sadece hafta sonu geliyor yanıma.
Seslenelim gerçekten, sevenleri ayırmayın!
Bu öğretmen tayinleri gerçekten büyük sorun. Birçok evli çift sıkıntıda. Ben de bir örneğim.
'BAŞKA BİR DÜNYA ANLATMIYORUZ'
Yaz dizisi olarak başladı ve bu durumdaki dizilerin sadece en iyileri kışa sağ kalıyor. Bekliyor muydunuz bunu?
Aslında kurarken yaz dizisi gibi düşünülmedi ama aksiliklerden dolayı yaza denk geldi. Bu kadar ilgi beklemiyorduk açıkçası, ama şikâyetçi değilim.
İşler Güçler yeri geliyor yayınlandığı kanaldaki bir başka programı bile espri malzemesi yapabiliyor. Survivor bölümü mesela... Beni yerlere yatırdı.
Başlarda kendimizi acımasızca eleştirdiğimiz için daha bir özgüvenle yapabiliyoruz her şeyi. Yaptığımızın Türkiye'de benzeri yok. Senaryo gereği televizyon işi yapıyoruz ya, olanlara olmamış gibi davranamazdık. Cesaretli bir iş yapıyoruz ama bu zamana kadar hiç olumsuz geri dönüş olmadı. Naif yaklaşıyoruz. Bu yüzden insanlar ses çıkarmıyorlar. Türkiye'de yapılan işlerde siyasete girilmez, isim verilmez, ondan bundan bahsedilmez. İzole başka bir dünya anlatılır ya, biz onu yapmıyoruz.
Çekimlerde gülmekten çok tekrar oluyor mu?
Ben çok gülmüyorum da üçümüz çekim yaparken bir şey oldu geçenlerde, söyleyemem ama. Yüzümüzü kapattık, kafamızı eğdik. Yönetmen çekimi iptal edecekti az kalsın. Zaman geçsin diye bekliyoruz, yok! Göğsümüz sıkıştı, öyle anlar oluyor tabii.
İşler Güçler hayatınızın dönüm noktası mı?
29 yaşındayım, hayatımda neyin dönüm noktası olacağını bilmek güç. O kadar çok işte yer almadım ama bu adımıza yazılan bir senaryo olduğu için çok özel.
Tanınmak iyi mi oldu kötü mü?
İkisi de değil. Anlık gelişen olumlu olumsuz durumlar oluyor ama genel anlamda bir şey değişmedi.
Hayaliniz var mı?
Var, uzun metrajlı bir film çekmek.
Tarantino gibi oynayarak mı?
Kesinlikle öyle, bir rol çıkar bana da herhalde.
Kaç kardeşsiniz, kaçıncısınız?
Üç kardeşiz. Ben en büyüğüm.
En küçük tipi var sizde...
O kadar en büyüğüm ki bütün büyük çocuk travmaları var bende.
Ne iş yapıyorlar?
Biri petrol mühendisi, biri de yerel tiyatroda.
Gözyaşıyla aranız nasıl?
M.C.: Çok iyidir. Film, haber, her şey ağlatır. Şu aralar izleyemiyorum haberleri. Yemek bile ağlatır. Bir koku gelir ya adını koyamadığın, küçüklükten... Hemen ağlarım. Ağlamak güzeldir, büyütür insanı.
A.K.: Kolay ağlarım. Her şeye ağlarım. Müziği çok severim.
Güzelliğinize düşkün müsünüz?
M.C.: Süslü müsün diyorsun. Süslü olan Ahmet. Öyle bir derdim olsa Çalgı Çengi'de Çirkin Salih'i oynamazdım. Çirkinle güldürmek daha zordur bu arada. Biz sınırları zorluyoruz. Bundan sonra bir şey yapıldığında bizimle kıyaslayacaklar.
A.K.: Aşırı değil ama bir erkeğin de kendine bakması gerek.
Ne yaparsınız mesela?
Ağda dermişim! İki haftada bir kuaföre giderim, saç bakımı yaptırırım. Cildim hassas o yüzden krem kullanırım, ellerime dikkat ederim.
Siz bu saç kesimine nasıl karar verdiniz?
S.C.C.: Çocukluğumdan beri saçım böyle, berbere gitmeyi pek sevmediğim için kendiliğinden oluşan bir model. Yıllardır imajım bu.
Sizi kim güldürür?
S.C.C.: Eşim Hilal. Kardeşlerime de gülerim.
A.K.: Beni en çok güldüren Burak Satıbol. Filmlerde çok kimseye gülmüyorum, bir elin parmağı kadar.
M.C.: Sette Ahmet'e gülüyorum. Yönetmen Selçuk ne psikolojide olursam olayım güldürür. Şafak Sezer'e gülerim. Beraber eğlenemeyen insanlar beraber bir gelecek kuramaz derler. Bence aynen öyle. Emre Gündüz var, arkadaşım; ona da çok gülerim
Tuttuğunuz takım?
M.C.: Fenerbahçe. Şimdi bir de karşıya taşındım tam Fenerli oldum ama yoğunluktan maçlara gidemedim uzun zamandır. Ekipte Sadi baskın, son bilgileri de ondan alıyoruz. Biz Murat'la uzaktan izleyiciyiz.
A.K.: İyi bir Beşiktaşlı'yım. Çok fanatik değilim, maçlara gidemiyorum ama seviyorum.
S.C.C.: Galatasaraylı'yım. Onların ilgisi çok sınırlı olduğu için pek konuşmuyoruz. Bir de Barcelonalı'yım. Çok isterdim oyuncu olmayı ama maalesef pek yeteneğim olmadığı için... Maçlara gidiyorum her fırsatta, Braga maçına gideceğim.
Aşk meselesi
Dizide üçünüzün süper ilişkisi dışında aşk ilişkileriniz de var. Murat'ın sonunda terk ettiği bir Aşkın'ı var. Sosyal medyada "Helal Murat'a" yorumunda birleşiyor seyirci ama siz ne dersiniz aşk mevzusunda?
M.C.: Bizde genelde idealize karakterler var. Kız çok güzel, oğlan da, biri mutlaka fakir. Bizde öyle bir durum yok, çünkü gerçek değil. Sinemanın seyirciye attığı en büyük kazıktır bu. Alışık olmadıkları bir gerçeklik sununca insanlar şaşırıyor. Türkiye'nin burcu yengeç ya, derdimiz anlatamıyoruz ya başkalarına... Kişisel durum da bu. Ahmet "Diyemedim ya la" diyor, Murat içine atıyor. Seyirci de kendini görüyor, mutlu oluyor.
Dizide Ahmet Feride'yle aşk yaşıyor. Gerçek hayatta nasılsınız, birine takar mısınız kafayı, karşılık almazsanız hemen gider misiniz?
A.K.: Hayatımda bir kere aşık oldum o da şimdiki kız arkadaşım. O yüzden ilişkiye bakışım "nasıl geliyorsa öyle yaşarım" şeklinde. Ahmet'le Feride'ye gelince... Türk dizi tarihinde birkaç çift var ya akıllarda kalan, öyle örnek bir çift olsunlar diye Feride'yle uğraşıp duruyoruz. Gaye'yle yani... Yani gayemiz bu.
Sizin payınıza düşen de bir sapık...
S.C.C.: Stalker deniyor İngilizce'de, tam karşılığı yok.
Başınıza geldi mi?
S.C.C.: Yok gelmedi. Senaristler şöyle düşünmüş: Bir tane stalker bulalım. Hangisine yapışsa komik olur? Sadi'ye...
Doğaçlama meselesi
İzlemeyenler üşenmeden internetten izlesin, izleyen zaten hatırlar. Bir sahne vardı çay kaşığı yuttuğunuz. 80'lerin hit parçası "I'd like to move it"i söylüyorsunuz. O sahneyi nasıl çektiniz; gülme komasına giren insan sayısı kaç? Doğaçlamam mıydı?
M. C.: Önce Mr. Boombastic şarkısıyla çektik o sahneyi. Normalde senaryoda yoktu ama o kaşığın içimde olma hali o kadar etkiledi ve rahatsız etti ki çok affedersiniz yemeğin içinden kıl çıkar ya onun gibi, sesim istemsizce kalınlaştı. O şarkıdaki ses gibi oldu, ağzımdan çıkıverdi. Ahmet devam etti. Yönetmen kendini yere attı. Ondan güç alan herkes kendini yere atmaya başladı. Bomba etkisi yarattım. Yönetmen "Bunu bir daha yapabilir misin abi" dedi. "Yaparız tabii abi" dedik ama yapamadık. Sonra bir saat güldük. İlerleyen bölümlerde kaşığı tekrar hatırlatmak için senin dediğin şarkıyı kullanalım dedik ama o planlıydı. Komedi çok enteresan bir şey. Bazen bize çekerken çok komik gelen ekranda o kadar komik durmuyor. Bazen de tam tersi...
A. K.: "Sahneye şunu ekleyelim mi" diyoruz, Selçuk "tamam" diyor. Sahne sırasında çok nadir Murat'la ikimizin arasında oluyor doğaçlama. Sahne sırasında yapmamaya çalışıyoruz ama, yaparsak da zaten kesmek zorunda kalıyoruz gülmekten.
DİZİDEN UNUTULMAZ REPLİKLER
Oyunculuk takım oyunudur. Kalenin içinden ben topu almasını bilirim de pasın Sabri'ye gitmesinden korkuyorum.
Bugün seni hiç özlemedim. Yolunu da gözlemedim. Gözleme. Olsa da yesek lan. Yanında da ayran.
Sana yakınken sensiz olmaktansa senden uzak sensiz olmak daha az acı veriyor belki.
Elin Amerikalı oyuncusu Tibet'e gidiyor iç huzurunu bulmaya, biz ne yapıyoruz? Ahmet'e geliyoruz. Niye? Kliması var diye.
Ne gada da patron bi o gada işçi...
Ya kalbini kırdığın insanı Allah çok seviyorsa ne yapacaksın?
Niye iki kere beyin tomografini çektiler, ilkinde bulamadılar mı beynini?
Ben horluyorum Murat abi, okey. Ama seninkisi horlama değil ulusa sesleniş.
Gözüne ne oldu senin, yeşerdi!
Bana balık tutmayı öğretme. Bana balık al lan!