Kutsal rezalet!
Topkapı Sarayı’ndaki Kutsal Emanetler Dairesi, Kurtlar Vadisi’ne set oldu!
Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Habertürk Gazetecilik A.Ş.
Hz. Muhammed’in hırkası, kılıçları, Sancak-ı Şerif gibi kutsal emanetlerin muhafaza edildiği Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi, müze yönetiminin onayı olmamasına rağmen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle Kurtlar Vadisi Pusu dizisine set oldu.
Serkan AKKOÇ / AHT
Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethinin ardından halifeliği devralması üzerine, Mekke Şerifi ile Mısır’daki Abbasi halifeleri nezdinde ve İskenderiye Hazinesi’nden İstanbul’a getirilen kutsal emanetler, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde set olarak kullanıldı. Topkapı Sarayı Müzesi’nin ziyarete kapalı olduğu geçen salı günü gerçekleşen çekimlerde dizide Polat Alemdar karakterini oynayan Necati Şaşmaz, derin devletin derin adamlarını temsil eden İhtiyarlar Heyeti’nden biriyle yapacağı buluşmaya Kutsal Emanetler Dairesi’ni adres gösterdi. Buluşmada Polat ile derin devlet adamının konuşmalarında Kutsal Emanetler Dairesi görüntüleri fon oluşturdu. Dizinin yapımcı firmasının izin başvurusuna Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yönetimi onay verdi. Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin yapımcı firması Pana Film tarafından basın kuruluşlarına dağıtılan bültenlerde Topkapı Sarayı’ndaki Kutsal Emanetler Dairesi’nin kapılarının ilk defa bir diziye açıldığı duyuruldu. 400 yıl boyunca bizzat padişahın taht odasında muhafaza edilen kutsal emanetlerin bir TV dizisine plato olmasına tarihçiler tepki gösterdi.
FLAŞLI ÇEKİM BİLE YASAK!
Kutsal Emanetler Dairesi ziyarete açık ama flaşlı çekim yasak. Senaryo gereği Polat, bu daireye girip İhtiyarlar Heyeti’nden biriyle buluştu.
DOÇ. DR. HÜLYA TEZCAN (SANAT TARİHÇİSİ):
SINIRLAR ZORLANIYOR
Ben Topkapı Sarayı Müzesi’nde 35 yıl görev yaptım. Hiçbir zaman Kutsal Emanetler Dairesi’nde böyle bir şey olmadı. Böyle bir talep de gelmedi. Şimdi artık her konuda sınırlar zorlanıyor. Kutsal Emanetler Dairesi halkın nezdinde özel olan ve saygı duyduğu bir mekândır. 24 saat Kuran-ı Kerim’in okunduğu, sükûnetin hâkim olduğu bir mekândır. Çekim karmaşası ve koşturmacası mekânın ruhuyla da tezat oluşturuyor.
MURAT BARDAKÇI (GAZETECİ):
DÜŞÜNENE BİLE ‘ÇATLAK’ DERLER
Dünyanın hiçbir ülkesinde dini bakımdan önemli hatıra kabul edilen mekânlarda bu şekilde çekim izni verilmesi mümkün değildir. İzin verilmesini bir yana bırakın filmciler böyle bir mekânda çekim yapabileceklerini akıllarına bile getirmezler. Bu zavallılık Türkiye’de ilk defa oluyor. Hristiyan dünyası için Torino’daki kilisede muhafaza edilen ve Hz. İsa’ya ait olduğu söylenen kefen neyse Hz. Muhammed’in hırkası başta olmak üzere diğer kutsal emanetleri de bizim için odur. Kefenin muhafaza edildiği mekânda film çekmeyi düşünene bile ‘Çatlak’ derler. Ciddi yapım şirketleri böyle bir mekâna ihtiyaç duydukları anda mekânın aynını yaparlar ve çekimi orada gerçekleştirirler. Ama bizde o ciddiyet nerede?
DOÇ. DR. ERHAN AFYONCU:
TEDBİR ALINDIYSA ÇEKİM YAPILABİLİR
Tarihi mekânlar Türkiye’de film çekimlerinde kullanılamıyor. Yani Avrupa’da bu çok iyi kullanılıyor. Tabii bizde bu tip mekânlar daha az. Tedbir almak ve koruması yapılmak şartıyla kullanılabilir. Kullanılması lazım. Çünkü ne kadar dekor yapsanız da tarihi mekânın orijinal özelliklerine uyduramıyorsunuz. Bana göre burada hassas olunması gereken nokta her türlü koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığı. Kutsal emanetlerin tarihi mekânlar arasında özel bir yeri vardır elbette ama bilindiği gibi camiler de film ve benzeri çekimlerde kullanılan mekânlardır.