X

Günün gelişmelerini anlık takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Takipte Kalın

ŞEBNEM ABAYGİL / HABERTURK.COM
sabaygil@haberturk.com


Yazılı Basın, Habertürk Gündem ve Akşam Haberleri'nin zihinlere kazınmış yüzü o. Çok çalışıyor, çok okuyor ve ekranın büyüsüne kapılıp kendini geliştirmeyi ihmal etmiyor. 1997'de biraz da tesadüfen adım attığı haber dünyasında saygın bir yer edinen Pelin Çift, ekran önündeki başarısıyla olduğu kadar güzelliğiyle de dikkat çekiyor. Ama ona göre bu, "bir dezavantaj..."

HABERTÜRK'ün sevilen yüzü Pelin Çift, onu bugünlere taşıyan süreci, mesleki hedeflerini ve iş dışındaki 'Pelin'i HABERTURK.COM'a anlattı...


İzleyici sizi çok uzun süredir tanıyor. Ekran maceranız nasıl başladı?

Televizyon ekranında olmak gibi bir hayalim yoktu. Üniversitede okurken, ekranda gördüğüm bir anonsla başladı her şey. Artık iş hayatını yakından tanımak ve para kazanmak istiyordum. Başvurdum ve kabul edildim. Bunu kısa süreli bir iş olarak düşünmüştüm ancak performansım hem benim hem de kanal yöneticilerinin hoşuna gitti ve devam etmemi istediler. Kısa süreli düşünüp başladığım bir sektörde uzun süreli devam kararı aldım. Bir dönem bırakmayı düşündüm, Fransa'ya eğitime gidecektim ancak kariyerim açısından karşıma daha iyi fırsatlar çıktı. Bu süreçte eğitimimi sürdürdüm. Galatasaray Üniversitesi'nde Radyo-Televizyon Gazeteciliği okudum ve master'ımı tamamladım. Okul ve iş paralel devam edebildi.

Mesleğe adım attığınızdan beri hep haber kanallarında çalıştınız. Yoğun bir şekilde haberin içinde olmak nasıl bir sorumluluk getiriyor?

Sürekli yeni konular ve uzman konuklarla muhatap olduğunuz için sizin de kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. “Bugün hangi konuyu ele alacağız”, “Gazetelerde bu konuya dair neler söylenmiş”, “Hangi sorularla konuğumdan daha iyi cevaplar alabilirim” şeklinde düşünerek kendinizi hazırlamalısınız. Sadece siyaset değil; sağlık, edebiyat, bilim gibi aklınıza gelebilecek her konuda uzmanlık derecesinde olmasa da -ki olması da pek mümkün değil- fikir sahibi olmalısınız. Ekranda kalabilmenin yolu sürekli değişen dünyaya, değişime ayak uydurabilmek ve kendinizi yenileyebilmekten geçiyor. Eğer bu değişime ayak uyduramazsanız, bir süre sonra silinirsiniz.

 
"TAM BİR BİLGİ OBURUYUM"

Biliyoruz ki haber sunmak sadece önünüze verilen metni okumak değil. Böyle bir güne nasıl hazırlanıyorsunuz?

Başlangıç gazetelerle oluyor. Hangi gazete ne manşet atmış, konuyu nasıl görmüş bilmek gerekiyor. Köşe yazarlarını bol bol okuyorum. Yazılı Basın'ı yapmaya başladığımdan beri çok daha fazlasını okumam gerekiyor tabii. Sadece gazeteleri taramak en az iki - üç saatimi alıyor. Bilmeyen için dışarıdan baktığında 'makyaj yapıp haber okumak' olarak görünen şey aslında çok büyük bir ön hazırlık gerektiriyor. Sürekli okuyorum, dayanamadığım tek şey bilgi. Tam bir bilgi oburuyum!

Kadın sunucu sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekrandaki erkek hakimiyeti kırılıyor mu?

Medyadaki sistem kadın ve erkeğe eşit oranda şans vermiyor henüz. Çifte standart sürüyor bence. Hâlâ kadının yaşını sorgulayan bir toplumuz biz. Bugün köşebaşlarında oturan erkeklerin hangisini 'Yakışıklı mı değil mi' diye sorguluyoruz? Türkiye ne zaman 60 yaşında bir anchorwoman'a kavuşur, o zaman tamamdır! Bahsettiğim lafta kalan değil, görseli de barındıran 'gerçek bir 60 yaş...'


“GÜZELLİK DEZAVANTAJA DÖNÜŞÜYOR”

Güzellik bir avantaj sağlıyor mu?

Bizde kadın hep fiziksel özelliklerine göre değerlendiriliyor. İşin başında avantajmış gibi gözüken cinsiyet, güzellik daha sonra bir dezavantaja dönüşüyor. Eğer birileri sizi güzel olarak değerlendiriyorsa, siz her seferinde bunun aslında güzellik işi olmadığını daha da fazla kanıtlamak zorundasınız. Bana gelecek olursak; kendimi tanımlayacağım zaman kuracağım cümlelerin arasında 'Ben güzelim' ifadesi geçmez. Seyircilerin bu konudaki övgüsünü duymak tabii ki beni mutlu ediyor. Ekran görsel bir mecra olduğundan, insanların nasıl göründüğünüzle ilgili kaygıları olabilir. Burada güzellikten ziyade belli bir karizmaya sahip olmanız; inandırıcı ve her şeyden önce bakışınızla, duruşunuzla samimi olmanız gerekiyor.

Canlı yayınlar zordur. Son dakikalar ise bir sunucunun kariyerinin kilit anlarıdır diyebiliriz herhalde...

Son dakikalar zamansız gelen çocuk gibidir, bir anda kucağına düşer habercinin. Haber merkezini çığlık atan kadın, sunucuyu da doktor gibi düşünürsek; doktor yani sunucu orada sakin olup işini bildiği gibi yapmalı.O kargaşayı izleyici anlamamalı. Bazen, eldeki iki - üç cümleyle yarım saat yayını götürmek durumunda kalıyoruz. O anda yapılacak küçücük bir hata yayını rezil edebilir ve memnun kalmayan seyirci kanalı değiştirir.

Şimdiye kadar sizi en çok zorlayan son dakika haberi ne oldu?

Ekip arkadaşlarımız Kuzey Irak'ta saldırıya uğramışlardı ve yayın anında kameraman arkadaşımıza kurşun isabet etmişti. Yanındaki muhabir de çığlık çığlığa “Vurulduk!” diye bağırıyordu ve yayın kesilmişti. O, benim için en zor yayındı. Aynı şekilde, Beyhan Mutlu arkadaşımız bildiğiniz gibi yakın zamanda aramızdan ayrıldı. Haberi hem ekran önünde hem de arkasında paylaştığımız kıymetli arkadaşımızın kaybı, Habertürk ailesini derinden yaraladı. Bu işin en kötü anları, bir ölüm ya da felâket haberi verdiğiniz zamanlar. Çok bıçak sırtı bir durum. Sözcüklere çok dikkat etmeniz gerekiyor. Orada bahsettiğiniz rakamlar insan hayatı! Kimseyi incitmemelisiniz. Sunan insanın karakteristik yapısı çok önemli ve o anda devreye giriyor. Sonuçta seyirci haberi bir makinadan almıyor. Duyguyu da geçirmek zorundayız.

 
“FACEBOOK'TA YOKUM!”

İş dışındaki Pelin Çift neler yapıyor?

Son zamanlarda başka şeylerle ilgilenmeye pek vakit kalmıyor. Yol çok zamanımı alıyor ama bunu da bir avatanja çevirdim. Kitap okuyorum yol boyunca. İlgi alanım çok geniş. Okumak zihnimi çok dinlendiriyor ve kendimi iyi hissettiriyor. Gerçi bazen arkadaşlarımın esprilerine maruz kalmıyor da değilim..Haftasonu da boş vaktim olduğunda yürüyüş yapıyorum, kendimi dinlemek istiyorum. Sessizlik arıyorum. Tabii bir mesleki deformasyon olarak, sürekli haberleri takip halindeyim. Evdeysem her saat başı televizyonun karşısına geçerim. Yoldaysam arabanın teybini açarım. Yürüyorsam kulağımda kulaklıkla radyodan dinlerim... Yurtdışındaki yayınları, yenilikleri, sunumları takip ederim, beni bir ileri noktaya taşıdığı inancındayım.

“Bu haberi ben sunmalıydım” hissine kapılır mısınız?

İyi haberi kıskanırım. Doğru kişiye, en merak edileni sormak ve cevabını alabilmek önemlidir. Başarı sahibi kim olursa olsun alkışlarım, bir taraftan da bu durum, azmimi kamçılar.

Sosyal medyayla aranız nasıl?

Twitter'ı takip ediyorum ama twit yazmıyorum. Twitter, başlı başına bir gündem oluşturuyor artık. Çağ iletişim çağı ve internet de en hızlı ilerleyen mecra, ben de yararlanıyorum. Ama Facebook'ta yokum!
 

“AMBALAJ YETMİYOR”

Bu mesleği düşünenlere ne tavsiye edersiniz?

Spiker olmak birçok genç kızın hayali. Yüzlerce CV geliyor. Ben pek önermiyorum açıkçası, çok fazla hayalkırıklığına uğrayabilirler. Bu yol çok zor bir yol. CV'sindeki kariyer hedefi bölümünde kayıtlı olduğu ajans ve “spiker olmak istiyorum” cümlesi yer alan bir genç kıza ne diyebilirim ki? Diyeceğim o ki, tüm zorlukları göze alabilecek ve kendini sürekli gelişime açık tutabilecek kişiler bu mesleği düşünsün. Ekrandan görüldüğü gibi değil hiçbir şey. Sadece ambalaj yetmiyor! Belli bir birikime sahip olmanız ve bence ahlâklı olmanız gerekiyor. Çünkü sizin sesinizin ulaştığı çok fazla insan ve o insanların sizden etkilenme potansiyelleri var. Örnek kişisiniz sonuçta ve örnek davranmalısınız. En önemlisi de hayatın içinde olmak.

Mesleki açıdan bundan sonraki hedefiniz ne?

Kariyer hedefimde, her zaman 'hakkını verebilmek' vardır. Sade tavır, doğru soru, samimiyet... Ekran önü becerisi bence büyük oranda birikimden beslenir. Bunun için kendime yatırım yapıyorum. Hep okuyorum, hep soruyorum, hep çalışıyorum. Sadece entelektüel manada değil... Aynı gayreti, iç huzuru yakalamak adına da gösteriyorum. Yüzümün ya da ismimin geniş kitlelerce bilinmesinin çok anlamı yok ama bilen ve tanıyanların itimat etmesi çok önemli. Bir tarzımın olduğuna inanıyorum. Sadeliğin ve sükunetin içindeki iddia değerli. Bu anlayışı ekrana yansıtıyorum. 1997'den beri bu işi yapıyorum. Kendi değer yargılarıma zarar vermediği ve kendim olmaktan vazgeçmem istenmediği sürece devam etmek arzusundayım. Diğer yandan eğitimimi de sürdürmek istiyorum. Gelecek sene, siyaset bilimi üzerine doktora çalışmasına başlayacağım. Keşke bol vaktim olabilse ve sanat tarihi eğitimi alabilsem.


“HER KESİMDEN İZLEYİCİYLE BULUŞABİLMEK BÜYÜK AVANTAJ”

Üç ayrı programla Habertürk ekranındasınız. Seçim sürecinde de il il gezip halkın nabzını tuttunuz. Bu yoğunlukta sizi en çok ne motive ediyor?

Stüdyonun dışına çıkıp haberi yerinde aramak çok önemli. Bu gezilerle, seçim sürecinde izleyiciye daha net bir tablo çizebildiğimizi düşünüyorum. Yerine gidip görerek insanların algısını anlayıp onlarla karşılıklı iletişim kurabiliyorsunuz ve bazen doğru bildiğiniz şeylerin yanlış olduğunu görebiliyor, bunu da ekrana taşıyabiliyorsunuz.

Haberin her noktasında bulunmak beni mutlu ediyor. Yazılı Basın programıyla, Türkiye'nin fikir dünyasıyla buluşuyorum. Her gün, farklı bir gazetecinin yorumuyla konuşulanları ekrana taşıyorum. Habertürk Gündem programlarında, daha somut, halkın birebir karşılaştığı sorunlara yer veriyoruz ve konuklarla çözüm yollarını arıyoruz. Akşam Haberleri ise ana haber anlayışıyla hazırlanan bir günün özeti. Her skaladan izleyiciyle buluşabilmek benim için büyük avantaj.