KIZILELMA Avrupa hava savunma doktrinini değiştiriyor
KIZILELMA, Sinop'taki son testinde jet motorlu bir hava hedefini görüş ötesi füzeyle vurarak dünya literatürüne girdi. Beş F-16 ile birlikte yürütülen operasyon, insanlı–insansız savaş uçaklarının ortak görev icra ettiği ilk doğrulanmış denemelerden biri olarak NATO ve Avrupa hava savunma doktrinlerinde yeni bir dönemin kapısını araladı.
Baykar'ın öz kaynaklarıyla milli ve özgün olarak geliştirdiği Bayraktar Kızılelma insansız savaş jetinin Sinop atış alanında gerçekleştirdiği son test operasyonu dünya savunma literatürüne girdi. Kızılelma, jet motorlu bir hava hedefini görüş ötesi (BVR) şekilde ateşlediği Gökdoğan füzesiyle vurdu. Kızılelma’ya bu operasyonda 5 F-16 eşlik etti. İnsanlı jetlerle insansız jetlerin beraber kullanıldığı bu operasyon de bir ilk olarak tarihe geçti. ABD de bu tür denemeler yapıyor.
Kızılelma’nın yaptığı bu deneme operasyonu dünya hava savunma doktrinleri açısından ne anlama geliyor? Bakalım…
ÖNEMLİ BİR KIRILMA
Geliştirilen bu yetenek, hem Türkiye açısından hem de global seviyede havacılık ve hava savunması açısından önemli bir kırılma anlamına geliyor. Bayraktar KIZILELMA milli insansız savaş uçağı, 30 Kasım’da Sinop açıklarında yapılan testte, bir jet-motorlu hava hedefini; bir uçağı; havadan havaya füzeyle vurdu. Bu aynı zamanda insanlı ve insansız savaş uçaklarının birlikte gerçekleştirdiği bir operasyondu. Kızılelma’nın böyle bir hedefi de bulunuyor.
Bu operasyonda Gökdoğan adlı görüş ötesi (BVR) havadan havaya füze kullanıldı. Hedef tespit ve kilitleme için radar olarak Murad AESA radar kullanıldı. Bu hava testi, bir insansız hava uçağının havadan havaya görüş ötesi bir hedefi insanlı jet uçaklarıyla birlikte düzenlenen harekâtta başarılı bir şekilde vurduğu bir operasyon olarak tarihe geçti. F-16’lar ile birlikte “insansız - insanlı ortak operasyon” (manned–unmanned teaming) gerçekleştirildi.
PARADİGMANIN DEĞİŞİMİ
Eskiden insansız araçlar (İHA/UCAV’ler) daha çok “yere karşı silahlı görevler” (hava-zemin, keşif gibi) için düşünülürdü. KIZILELMA ile birlikte, insansız uçakların “hava-hava” yani hava muharebesi (dogfight / hedef vurma) yeteneği kazandığı görülüyor. Bu, hava hâkimiyeti anlayışında ciddi bir değişim anlamına geliyor. Uçak, pilotu riske atmadan, insansız platformlarla düşman hava araçlarına karşı mücadele edebiliyor. Bu, hava savaşlarının risk haritasını yeniden yazma potansiyeli taşıyor.
“MANNED-UMMANNED” İŞBİRLİĞİ
Testte insansız uçak ve F-16’ların beraber uçması geleceğin hava savaş konseptlerinde “insansız + insanlı karma kuvvetler” ihtimalini güçlü hale getiriyor. Bu, esneklik, sürpriz, risk azaltma gibi avantajlar sağlıyor.
Platform (uçak), radar, füzelerin hepsi yerli üretim. Bu, dışa bağımlılığı azaltıyor, savunma sanayiinde stratejik bağımsızlık anlamına geliyor. Aynı zamanda, Türkiye’nin “uçak + silah + radar + mühimmat” entegre üretim kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor.
GERÇEK MUHAREBE İLE TEST FARKLI
Bu başarı, potansiyel rakiplere veya savunma dengesi arayan ülkelere şu mesajı veriyor: İnsansız sistemler artık sadece “hava-zemin, dron bombardımanı” sınırlamasında değil, hava-hava çatışmasında da etkin ve ciddi bir unsur haline geldi. Bu, havacılık silahlanmasında yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Bunun bir tatbikat ve test olduğunu da unutmamak gerekir. Gerçek muharebe koşulları, çok daha karmaşık (elektronik savaş, karşı tedbirler, gerçek düşman stratejisi gibi). Bu yüzden “bu anında her şeyi değiştirir” demek abartılı olabilir. İnsansız platform + füze + radar entegrasyonu sağlanmış olsa da süreklilik, güvenilirlik, lojistik desteği, elektronik harp, istihbarat, karşı tedbir gibi faktörler kritik önemde.
İnsanlı uçakların özellikle karma görevlerde, çok yönlü kullanımda avantajları göz önünde bulundurulmalı. İnsansız uçaklar için “her şeyin yerine geçer” demek için erken.
BU OPERASYON NEYİ DEĞİŞTİRİR?
DÜNYADA GENİŞ YANKI BULDU
YUNANİSTAN’DA NASIL KARŞILANDI?
Savunma sanayiine ve silahlanmaya geniş yatırım yapan Yunanistan’da da bu test tepkili ve endişeli şekilde değerlendirildi. Bazı Yunan medya organları özellikle Pentapostagma, KIZILELMA’nın testlerini “alarm verici” olarak nitelendirdi.
Pentapostagma’nın yorumlarına göre, KIZILELMA’nın milli radar + hava-hava füzesi ile potansiyel “F-16 ve benzeri jet hedeflerini vurabilme” kapasitesi, Yunanistan’da güvenlik dengeleri açısından ciddi rahatsızlık yarattı.
Bazı yorumlarda, “Atina’nın acilen ilave savunma sistemleri; örneğin F-35 Lightning II ya da Rafale gibi modern savaş uçakları edinmesi gerektiği” dile getirildi. KIZILELMA testlerinin Yunan savunma planlamasında doğrudan bir tetikleyici olduğu anlamına geliyor. Bazı haberlerde “Atina alarm zillerini çaldırdı”, “2026 (ve sonrası) için savunma dengesi Yunanistan açısından çok zor olacak” gibi ifadeler kullanıldı.
KIZILELMA insansız bir savaş uçağı olarak; milli radar + füze + sensör sistemiyle geleneksel jetlere rakip olabilecek seviyeye geldiğini testle ispatladı. Bu, Ege bölgesi ve Türkiye-Yunanistan yakın deniz/hava dengesi bağlamında, Yunan tarafı için stratejik bir tehdit algısı doğuruyor.
Yunanistan, eski/yaşlanan savunma altyapısıyla bu yeni tehdide karşı hassas. Bu nedenle savunma sistemleri modernizasyonu, silah alımları gibi adımlar gündeme gelebilir.
Türkiye’nin bu adımı yalnızca teknik bir test değil, aynı zamanda bir güç ve caydırıcılık göstergesi. Bu durum, Yunan kamuoyunda ve karar mercilerinde “havada üstünlük” algısının yeniden değerlendirilmesini gerektirecek bir unsur olarak görülüyor.
AVRUPA HAVA DOKTRİNİ DEĞİŞEBİLİR
Avrupa ülkeleri; Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, hava üstünlüğünü şimdiye kadar insanlı jetlere dayanarak kuruyordu. Eurofighter, Rafale, F-35’ler...
KIZILELMA platformu şimdi şu mesajı veriyor: “Artık hava üstünlüğü sadece pilotlu jetlerle sağlanmayabilir.”
Avrupa için bu çok kritik çünkü Avrupa’da henüz insanlı savaş uçağı seviyesinde hava-hava yapabilen bir insansız savaş uçağı geliştirilmedi. FCAS ve Tempest 2035–2040’lardan önce operasyonel olmayacak. Bu test, Avrupa’nın gelecekteki planlarını hızlandırma baskısı yaratıyor.
Avrupa, insansız savaş uçaklarını yeniden konumlandırmak zorunda kalabilir. Avrupa’daki mevcut İHA konsepti genel olarak; keşif, gözetleme, hafif mühimmat taşıma, terörle mücadele görevleri olarak yürüyor. Ancak Kızılelma’nın gösterdiği konsept; yüksek hız + radar + hava-hava füzesi + otonom görevi tarif ediyor. Bu, Avrupa’nın İHA felsefesi için bir paradigma değişimi.
Avrupa’da özellikle “Loyal Wingman (sadık kanat adamı) projeleri yavaş ilerliyor. Türkiye’nin testleri, Avrupa’yı insansız muharip hava araçlarına daha agresif yatırım yapma yönünde zorlayabilir.
Şu anda Avrupa’nın elinde Türkiye’ye denk bir insansız jet programı yok. Türkiye’nin; radarları, füzeleri, uçuş kontrol yazılımları, platformunun yerli olması da önemli.
Avrupa ilk defa; düşük maliyetli, yüksek saldırı kabiliyeti olan, ihracat potansiyeli yüksek bir rakip hava gücü ile karşılaşıyor. Bu da rekabeti tetikleyebilir. Fransa (Dassault), Almanya (Airbus), İngiltere (BAE Systems) kendi projelerini hızlandırmak veya Türkiye ile ilişki stratejilerini değiştirmek zorunda kalabilir.
NATO içinde güç dengesi yeniden şekillenebilir. Bu test, NATO’nun içindeki teknoloji haritasını da etkileyebilir. Türkiye artık sadece insansız hava araçlarında değil, hava-hava angajmanı yapabilen insansız jetler alanında da önemli bir konumda. Avrupa’nın çoğu NATO üyesi, şu anda bu yeteneğe sahip değil.
NATO’nun gelecekteki operasyon planlarında Türkiye’nin rolü artabilir:
(Geleceğin savaşlarında pilotu riske atmayan ülkeler avantaj sağlayacak).
KIZILELMA’nın Sinop’taki testi, Avrupa’nın savunma doktrininde 10 yıl sonra beklenen değişimi bugüne çekmiş gibi görünüyor…