14 yıl sonra gelen SWIFT adımı: Suriye ekonomisi küresel sisteme geri dönüşün eşiğinde
Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Hısri'nin 14 yıl aradan sonra SWIFT üzerinden New York Federal Rezerv Bankası'na ilk mesajı gönderdiğini duyurması, Şam'ın küresel finans sistemine yeniden bağlanma çabasının en somut işareti olarak değerlendiriliyor. El-Hısri, bu adımı "Suriye finans sisteminin yeniden entegrasyonu için dönüm noktası" olarak nitelerken, geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şer', Dışişleri Bakanı Esad el-Şibani ve Suriye diplomasisine teşekkür ederek, atılan adımın siyasi bir mesaj içerdiğini de vurguladı
Suriye’nin SWIFT’e dönüşü, teknik olarak uluslararası bankacılık sistemiyle doğrudan iletişimin yeniden kurulması, dış ticaret ödemelerinin daha şeffaf kanallardan yapılması ve yıllardır gayriresmî havale ağlarına mahkûm olan ekonominin mali altyapısının normalleşmesi anlamına geliyor. Ancak bunun pratikte işe yarayabilmesi; yaptırımların gölgesi, büyük bankaların “ikincil yaptırım” korkusu, ülkenin sınırlı kurumsal kapasitesi ve güvenlik ortamıyla yakından ilişkili.
Suriye ekonomisi, 2011 öncesinde orta gelirli bir ülke iken savaş, yaptırımlar ve ağır altyapı tahribatı nedeniyle son 14 yılda tarihi ölçekte bir çöküş yaşadı. Uluslararası kuruluşların analizlerine göre ekonomi savaş başlamadan önceki seviyesine kıyasla yüzde 80’den fazla daraldı. Birleşmiş Milletler ve UNDP, savaşın toplam ekonomik kaybını 800 milyar dolar civarında hesaplıyor; nüfusun yüzde 90’dan fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı, aşırı yoksulluğun yüzde 60’ların üzerine çıktığı belirtiliyor. Dünya Bankası’nın verileri, ihracatın yüzde 90 oranında çöktüğünü, ekonominin giderek kayıt dışı ve nakit temelli yapılar tarafından çevrelendiğini gösteriyor. IMF ise kapsamlı dış destek, mali disiplin, bankacılık reformu ve kur istikrarı olmadan kalıcı toparlanmanın imkânsız olduğunu vurguluyor.
AB ve BM fonları, Suriye’nin hem içindeki nüfusa hem de komşu ülkelerdeki mültecilere yönelik devasa bir insani operasyon yürütüyor. Avrupa Birliği, savaşın başından bu yana yaklaşık 37 milyar avroluk destek sağladı. Suriye’nin yeniden inşa maliyetini Dünya Bankası 140 ila 345 milyar dolar arasında hesaplıyor; bu rakam ülkenin mevcut GSYH’sinin neredeyse on katı. Körfez ülkeleri de enerji ve altyapı alanında desteklerini yeniden artırırken, Suudi Arabistan’ın rafineri ve enerji tesislerinin rehabilitasyonuna yönelik adımları dikkat çekiyor.
Suriye’nin 14 yıl sonra SWIFT’e dönmesi, savaş ekonomisinin belirleyici unsurlarından biri hâline gelen gayriresmî para yollarından kademeli çıkış için kapı aralıyor. Ancak bu kapının sonuna kadar açılabilmesi; yaptırımların hafiflemesi, bankacılık sisteminde şeffaflığın artırılması, yolsuzlukla mücadele, siyasi geçiş sürecinin güvenlik üreten bir çerçeveye kavuşması ve uluslararası finans dünyasında Suriye’ye yönelik risk algısının düşmesiyle mümkün olacak.
Uluslararası kurumların son raporlarında ortak bir uyarı öne çıkıyor: SWIFT dönüşü bir “fırsat penceresi” yaratıyor ancak bu pencerenin ne kadar açık kalacağı, Suriye’nin kurumsal ve siyasi adımlarının hızına ve kapsamına bağlı olacak. Ülke, devasa yıkımın ardından yeni bir ekonomik rotaya girebilir; ancak mevcut kırılganlıklar ve belirsizlikler, bu sürecin kolay olmayacağını gösteriyor.
Suriye’nin küresel finans sistemine yeniden bağlanma hamlesi, tek başına ekonomik mucize yaratmasa da uzun süredir kapalı olan bir sayfanın yeniden açıldığına işaret ediyor. Yıllardır savaşın, yaptırımların ve izolasyonun kıskacındaki ekonomi için bu adım, yeni bir başlangıcın ilk cümlesi olabilir. Ancak bu cümlenin nasıl bir hikâyeye dönüşeceği, Şam yönetiminin iç reform iradesi, uluslararası finans mimarisinin tutumu ve bölgedeki siyasi denklemin evrimi tarafından belirlenecek.