Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

SİZLERDEN gelen soruların büyük kısmında başlıktaki soru vardı bugün. Kurtulmak isteyip de kurtulamadığınız, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına inandığınız bir durumda olmalısınız. Çok karanlık bir yerdir orası, kalbi ağrıtır. Ne de olsa hayatta var ettiğiniz bütün anlamları tek bir kişi üzerinde toplamışsınızdır. O kişi, o zaman diliminde her şeyden ve herkesten daha önemlidir. Olaya Freud gibi yaklaşmak tarzım değildir normalde ama doğanın böylesine vahşi ve vazgeçilemez bir duyguya ihtiyacı var elbette. Yoksa nasıl üreyecektik, nasıl çoluk çocuğa karışacaktık? Buradan bakınca her şeyi bir mantık içerisine oturtmak ne kadar da büyük haksızlık öyle değil mi?

DELİDEN FARKINIZ KALMAZ

Aşkın hayat içerisinde öyle bir büyük bir işlevi var ki ona 'Dur' demek, ondan vazgeçmek, onun olmadığına inanmak imkânsız. Bütün hayatınızı tek bir şeyin etrafında döndürüp sizi delirtebilir aşk. O zaten hormonların yarattığı bir delilik halidir. Âşık olduğunuzda bir deliden pek bir farkınız kalmaz. Düşünsenize, kendinizi geliştirmek, işinizde başarılı olmak, iyi birer hayat sürmek için onca çaba sarf etmişsiniz ama yine de bütün bunları bırakıp çılgınca tek bir kişinin peşinden fedai gibi gidecek hale gelmişsiniz. Üstelik bazen neredeyse bütün hayatınızı onu bulmak ve onunla yaşamak için geçirdiğinizi zannetmişsiniz. Ve şimdi hiç kimse ya da hiçbir şey sizi ondan sonra daha iyi bir şeyin beklediği fikrine inandıramaz.

ÖNEMLİ OLAN SADECE ODUR

Aşk, mutluluğu beraberinde getireceğini size asla garanti etmez. Genelde bunun tam tersi olur. Aşk hüzünlü bir şeydir ve çok acımasızdır. Beyninizde bütün o hormonlar delirmiş gibi kanınıza karışırken doğru düşünmenizi kimse sizden bekleyemez. Hani nasihat olsun diye "Önce kendini sev" derler ya; o hormonlar bütün bedeninizi ele geçirmişken bunun olması neredeyse imkânsızdır. Siz, o kişi olursunuz, öyle olduğuna inanırsınız. Bu hormonlarla başa çıkmanın bir yolu yoktur; derin nefes alıp, bedeninizdeki o toksik hislerin zamanla dışarı atılmasını beklemekten başka... Belki hızlı bir çözüm olarak ondan nefret etmeyi denersiniz. Çünkü ancak iki toksik duygu birbiriyle yer değiştirebilir. Kimse sizden kendinizi sokağa atıp, daha iyisini bulmanızı isteyemez. Önemli olan daha iyi olan değildir, önemli olan en kötüsü de olsa o kişidir.

HORMONLARINIZIN FİKRİ!

Yaşamak istediğiniz tüm güzellikleri tek bir insan üzerinde toplamak çılgınlığın zaten ta kendisidir. Bunu biliyoruz ve bundan kaçmak istemiyoruz. Çünkü bir yandan bedenimizdeki o hormonlardan çok büyük zevk alıyoruz. Yani aslında âşık olduğumuz kişinin bütün o duygularla pek bir alakası olmuyor. Bu yüzden bana "Bir daha başkasını sevebilir miyim?" diye sorduğunuzda size cevabım "Yüzlercesini" olacaktır. Fakat o denli yüklü hislerin her sene ayrı bir insan için size gelmesini bekleyemezsiniz. Çünkü bu bedensel bir intihar olur, ömrünüz yaklaşık 30 sene kısalır ve 40 yaşınıza varmadan kalp hastası olursunuz. Bedeniniz siz ölmeyesiniz diye çok çalışıyor.

Ne kadar kuvvetli duygular taşıyor olursanız olun, bedeniniz bir süre sonra o hormonları daha az salgılamaya başlayacaktır. Tabii eğer son derece takıntılı biri değilseniz. Biliyorum, o gökten sizin için zembille indirilmiş olan ruh eşiniz... Bir kere bu sizin değil, hormonlarınızın düşüncesi! Ama yine biliyorum, biz bu duyguya bayılıyoruz. Bu yüzden dünyadayız, bütün bunları hissetmek için. Çünkü hayattan duyguları çıkarırsak geriye kalan her şey koskoca bir toz yığını...

SAÇMALAMAYA ÂŞIĞIZ

Kaç kere âşık olacağınız sorusunun cevabını ben bilemem. Buna verilecek tek cevabım, istediğiniz ve ihtiyacınız olduğu kadar olabilir. Bu aralar olaylara böyle mantık çerçevesinde yaklaşıyorum çünkü ben de aklımı yitirmenin eşiğindeyim. "Hormonlar" diyorum kendime, "Evet, hormonlar..." Onların kendi başlarına bir akılları ve bildikleri var. Zamanla insan kendini daha derli toplu tutar diyorum ama saçmalamaya da öylesine âşığız ki..

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar