Her haneye bir kadın kazandırın!
KADIN olmak savaşçı olmak demek. Hele ki bu ülkede ve koşullarda kadın olmak, kendi varlığını kendine ispatlamak çok zor. Ülke genelinde kadınlar üzerine araştırma yapılmış mıdır acaba? Kaç tanesi güvende, kaç tanesi kendi hayatlarını sürdürebiliyor, merak edilmiş midir? Kadınların yüzde kaçı kendinde tek başına var olabilme gücünü bulabilmiştir?
SEN KADINSIN, NE ANLARSIN!
Her aileye 3 çocuk, 5 çocuk, bilemedin 10 çocuk lafını ortaya atmak, hoş bir tavsiyedir. Evinizde 3 köpeğiniz olsun kadar basit bir tavsiye. Oysa ki o hanelerdeki kadınları bir birey haline dönüştürebilmekte asıl mesele. Kendine güvenen, ayakları yere basan, kendinden emin, geleceğinden umutlu kadınlar yaratmadan çocuklardan medet ummak bana tuhaf geliyor doğrusu. Kendini yetiştiremeyecek, gelişmelerine izin verilmeyecek, bin bir türlü eziyete maruz kalacak 30 çocuk yetiştirsem, kime ne faydası olurdu anlamıyorum. Kadının zorla kazanmış olduğu özgürlüğü kısıtlanınca ağzımı açmadan edemiyorum. Biz kadınlar önce her birey gibi doğuyoruz, sonra erkek çocuklarından ayrıştırılıyoruz. Ayıp olanı erkek çocuklarından daha erken öğreniyoruz. Edebi ezberliyoruz. Hem güzel görünmeye, hem de fazla dikkat çekmemeye çalışıyoruz. Güzel olanlarımız gençliklerini hırpalanarak, bin bir türlü haset hemcinsiyle uğraşarak geçirirken, fazla güzel olmayanlarımız da başka vasıflarını ön plana çıkararak, incinmiş egolarını tamir etmekle uğraşıyor. İşin dış görünüm faslı bittikten sonra zekâmızı ispat etmeye çalışıyoruz. "Sen kadınsın, ne anlarsın!" klişesiyle boğuşuyoruz. Okulu bitiriyoruz, işe giriyoruz. İşimizi erkek rakiplerden daha iyi yapmaya çalışıyoruz. Üstün taraflarımızı ortaya çıkarabilmek adına sürekli kendimizi geliştiriyoruz. Bütün bunların yanında bir de dış görünüşümüzle uğraşıyoruz.
ÇOCUKLARI ANNELER YETİŞTİRİR
Sonra bir gün geliyor ki, evleneceğimiz bir eş bulma çabasına düşüyoruz, bir erkeği adam edene kadar ruhsal işkencelere maruz kalıyoruz. "İşimi de yapayım, adamla da uğraşayım, evi de toparlayayım, çocuğa da bakayım" biri yaratıyoruz. Yük üstüne yük biniyor. Bu bahsettiğim kadın da kadının iyi hali. Yani kadının kadın olmuş, birey olmuş, kendine dönüşebilmiş hali. Yeni ve iyi bir nesil yetiştirebilmek için kürtajı yasaklamak, sezaryenden hoşlanmamak bir çözüm değil. Ortaya atılan lafların ardından akıllıca muhalefet yapmak da çözüm değil. Çözüm, kadın gibi kadınlar yetiştirebilmekte. Bu da sadece adam gibi adamlar olduğu sürece olabilecek bir durum. Çocukları anneler yetiştirir. Onları ne devlet, ne okullar, ne de çevre yetiştirir. Bu unsurlar çocuğun gelişiminde büyük rol oynar elbet. Fakat önemli olan o çocuğun annesidir. Yani kadınlardır. Bir çocuğa sezaryen değil, bilinçsiz, ayakları yere basmayan, korkmuş, kanadı kırık ve mutsuz bir anne kötü gelir. Böyle annelerin çocuklarını bin dereden su getirsen iyi edemezsin. O iyi olmayan çocuklar, yaşadıkları topraklara da iyilik edemez zaten...
ÖNCE BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRELİM
Ortalık cinayete kurban gitmiş, dayak yemiş, ezilmiş, itilmiş, hor görülmüş, küçümsenmiş annelerle dolu iken, iyi bir nesilden bahsetmemiz sadece komik olur. Böyle bakıldığı zaman kürtaj iyidir demek bile bazen yeridir. Çünkü, yaşarken ölmek, doğmadan ölmekten daha korkunçtur. Eğer yapılması gereken bir şey varsa, kadınlar için yapılmalıdır. Atılacak bir adım varsa anneler için atılmalıdır. Koşullar uygun olduğunda hangi kadın doğurmaktan kaçar ki? Hangi kadın anne olmayı tatmak istemez? Ama önce o koşulların yerine getirilmesi gerekir. Kaygı dolu bir hayatın içerisine kaygı yüklü çocuklar bırakmak, sadece daha fazla felakete sebep olur. Önce toplumun kadınlara olan bakış açısını değiştirelim, sonra 3'er 5'er adam gibi adamlar yetiştirelim. Kürtajın sebebi malum beyler, lafı dolandırmayalım.