Asterix Tenten'e karşı!
Habertürk’teki “Spor – Futbol” yazılarında, sık sık “alt yapı, oyuncu yetiştirme” üstüne yazdım.
Okumuş olanlar hatırlar: Özellikle Fransa, bilhassa Belçika. Son yazılardan biri Hırvatistan üstüneydi. Bazı yazılarda da, “büyük, pahalı transferler ligi” Premier’de ve İngiltere’nin ihmal edilmiş altyapısında bir şeylerin değişmekte olduğuna dairdi.
Bu 4 ülkenin milli takımı şimdi yarı finalde!
İngiltere hariç, diğer üçünün ortak özelliği, “yetiştirdikleri çocuklar”ın çoğunun çok genç yaşta Avrupa’nın önemli ligleri ile kulüplerine gitmeleri; altyapı eğitimini erken üst düzey profesyonellikle, özel teknik direktörlerle sürdürmeleri.
Futbol meraklıları, Belçika, Fransa, Hırvatistan kadrolarını bu açıdan biliyor zaten!
***
Fransa – Belçika yarı finali de benim için bir “altyapı” finali.
Belçikalı Tenten ile Fransız (Galli) Asterix’in maçı!
İki komşunun kültürel yakınlıkları dışında, “futbol ve oyuncu devrimi” yapmaktaki benzerlikleri; birbirlerinden ve Belçika’nın “Fransız yarısı” Fransa kadar “Flaman yarısı”nın da Hollanda futbolundan aldığı ilhamlarla.
Keşke Türkiye’de teknik direktörler, Federasyon, kulüpler bu iki ülke altyapılarını özenle inceleyebilseler.
Öyle ya, onca Fransız futbolcu oynuyor bizim “Süper” denen ligimizde; ama bunların, o Afrikalı, Magripli, Bröton, Basklı, Parisli çocukların nereden nasıl yetiştiğini pek merak etmiyoruz.
Kylian, Thorgan, Eden Hazard cocukluklarinda Zidane’in 10 numarali Fransa formasiyla.
Bari Belçikalı Eden Hazard’ı yetiştirip dünyaya armağan eden, o kadroyla Fransa şampiyonu olmuş mütevazı Lille’in İstanbulsporlu Mehmet Zeki Çelik’i neden transfer ettiğini merak edelim!
***
Belçika – Fransa maçının en ilginç yanlarından biri, Belçika kulübesinde, Fransa Milli Takımı’nın, 123 maçta 51 golle “gelmiş geçmiş en iyi forveti” sayılan Monaco ve Arsenalli Thierry Henry’nin Belçika teknik heyetinde oluşu.
Çeşitli olaylar yüzünden ülke futbolunun yöneticileriyle “soğukluk” yaşayan Henry, teknik direktör eğitimini de hızlandırılmış Galler hattı kanalıyla FİFA diploması alarak başlatmıştı.
İşte o süreçte tanıştığı İspanyol Roberto Martinez, çok büyük bir transferle, onu Belçika’da “Forvetlerden sorumlu yardımcı” yaptı.
Belçika’nın o hızlı, kıvrak, oyundan oyuna geçebilen forvetinde artık onun da emeği var; tabii bu kuşağı yöneten eski teknik direktör Wilmots, ama “Devrim”in esas mimarı Michel Sablon’dan ve seferberliğe katılmış onca altyapı teknik direktöründen sonra tabii!
2011´de Hazard, Sow, Chedjou, Rami’li sampiyon Lille. Soldan sağa: Adil Rami, Chedjou, Mousssa Sow, Beria, Cabaye, Gervinho, Eden Hazard, Landreau, Mavuba, Debuchy, Balmont
Fransa Milli Takımı oyuncuları, idolleri Henry’nin rakip kulübede olmasını kabullenemiyor; onu suçlayarak değil, ama yanlarında olmuş olmasını dileyerek.
Fransa Futbol Federasyonu Başkanı da mecburen bir açıklama yaptı: “Bizde boş yer yoktu, yollarımız şimdilik kesişemedi” diye!
Belçika takımı bu kadar parlarken, federasyonu hala “devrim” peşinde. Son olarak, “U21 takımlarının, amatör liglerin çeşitli kademelerinde oynamaları ve genç oyuncuların ciddi lig deneyimi kazanmaları” kararlaştırıldı.
***
Bu yarı finallerin bazı özellikleri var: İlk kez Brezilya, Arjantin, Almanya’dan birinin olmaması; son “Altın Top” ödüllerindeki ilk 4 oyuncunun, Ronaldo, Messi, Neymar, Buffon’un bulunmaması; Belçika ile Hırvatistan finale kalırsa, hiç final oynamamışlarla bir devrim olması; Avrupa’nın 4 kupadır üst üste şampiyonlukla bir rekora imza atması gibi.
Ama bana sorarsanız…
Bu konuda çok yazmış biri olarak, bu yazının başına döneceğim:
Yarı finalin en önemli özelliği, dünyaya oyuncu yetiştiren 3 ülke ile bu oyuncuları kapan ama kendi altyapısının kuruduğunu fark edip yeni kuşaklar yetiştirmeye koyulan dördüncünün varlığı!
