Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        Matteo Salvini, Horst Seehofer, Herbert Kickl.

        Bu 3 ismin ortak noktaları:

        Horst Seehofer, Herbert Kickl, Matteo Salvini (soldan sağa)
        Horst Seehofer, Herbert Kickl, Matteo Salvini (soldan sağa)

        1.Üçü de “seçimle” geldi.

        2. Üçü de, sırasıyla İtalya, Almanya, Avusturya’da koalisyon ortağı.

        3. Üçü de koalisyonun küçük ortağı.

        4. Ama üçü de içişleri bakanlıklarını aldı.

        5. Ortadaki isim doğrudan “faşo parti”den değilse de onlara yakın; üçü de aşırı sağcı.

        6. Üçü de ülkelerinin tarihindeki faşizme, Nazizme ve bugünündeki neo faşizme epey yatkın.

        7. Üçü de mülteci, yabancı düşmanı. Bunun bir kolu da “Müslüman düşmanlığı.”

        8. Üçü de iktidarı, devleti ve AB’yi rehin alıyor.

        9. Üçü de Macaristan Başbakanı Orban’ın başını çektiği ve Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya iktidarlarının da bulunduğu “Visegrad Bloğu”nun mülteci nefretiyle, bu arada Trump’ın ve arkasındaki “faşo beyin” Bannon’un Atlantik faşoluğuyla bütünleşiyor

        MOZART’IN KENTİNDE

        Avrupa Birliği’nin 28 üyesi, bu üçlünün, Visegrad Bloğu’nun (ve İsveç, Danimarka, Hollanda, Fransa’da güçlü olan “nefret sağı”nın) gölgesinde, Avusturya’nın Almanya sınırında, Salzburg’da toplanıyor. Mozart’ın şahane kentinde kimileri Wagner çalmak istiyor!

        Mozart'ın evi, Salzburg
        Mozart'ın evi, Salzburg

        Masada “mülteciler ve sığınmacılar.”

        Çünkü şiddetle ayırmak istiyorlar: Siyasi sığınmacılara kapıyı açık tutup ekonomik mültecileri, göçmenleri daha denizde ayıklamak, daha sınırda yakalayıp yollamak, içeri girmiş olanları da avlayıp geri postalamak!

        Yukarıdaki üç ismin temsil ettiği aşırı sağ bu nefret (ve müstakbel şiddet) dalgası üzerinde yükseliyor; yani yok etmek istediği şeyle besleniyor aslında. O yüzden çözümden ziyade, onlara “sıradan insanların endişe, kaygı, korku ve nefreti” lazım malzeme olarak.

        Sıradan insanların sıradan faşizmi!

        “Öteki” olmadan nefret; nefret olmadan da faşizm olamıyor çünkü!

        İtalyan faşizminin, Alman Nazizminin ve şimdiki mirasçılarının “meşruiyeti” için halkın korkusu şart; çünkü “meşru oylar”, öyle geliyor. Bir kez tesis edildi mi iktidar, sonrası başka!

        İÇİŞLERİ

        O yüzden bu “Faşizm, Nazizm” sülalesinden gelme yeni yetmelerin iktidar ortağı olunca ilk kaptıkları yer İçişleri Bakanlığı.

        Polis, iç istihbarat, sınırlar, dosyalar, fişler.

        O yüzden Almanya’daki son siyasi skandal ve gerilim, İç İstihbarat şefi Hans–Georg Maasen’in yaptıkları ve kendisi de sağcı olan ama biz ona “Nazi bıyığı” takarken bile aşırı sağdan, hele eski ülkesi Doğu Almanya’da azan faşizmden nefret eden Başbakan Merkel’in onu görevden alması.

        İlk kez parlamentoya giren “muhalif parti”, neo Nazi AfD’ye bilgi sızdırmaktan, Chemnitz kentinde mültecilere saldıran faşoları kollamaya kadar icraatı birikmiş İstihbarat Şefi’nin.

        Chemnitz
        Chemnitz

        2016 sonunda Berlin’de 12 kişiyi öldüren Anis Amri’nin pek yakınında bir muhbirinin bulunduğunu gizlemesi gibi şüpheli halleri de mevcut.

        TESLİMİYET

        Merkel faşizm sempatizanı istihbarat şefini görevden alıyor ama…

        O noktada bütün bu merkez sağ ve sol iktidarların, Avrupa demokrasilerinin “rehinelik” ruhu da ortaya çıkıyor.

        Çünkü onun iç istihbaratın başından aldığı adamı, yine aşırı sağa sempatiyle bakan, mültecilerden nefret eden, Türklerden hoşlanmayan koalisyon ortağı, Bavyeralı İçişleri Bakanı Hors Seehofer göreve getiriyor: Hem de İçişleri Müsteşarı olarak!

        İşte meselenin özeti bu.

        Faşizmle, ırkçılıkla, yabancı ve mülteci düşmanlığıyla mücadele eden “kimi demokratlar” da onların çizdiği çizgilere rehin düşüyor, onların “halkta sempati bulan” neo faşizmlerine esir oluyor.

        Onlarla mücadele için göçle, mültecilerle mücadele etmek zorundalar!

        Yani onların koyduğu gündeme teslim olmak!

        Onlar daha fazla oy alamasın diye, onlara oy kazandıran politikalara yaklaşmak.

        AYAĞA KALKIN

        O yüzden Almanya solunda “Aufstehen” yani “Hadi Ayağa Kalkın” doğuyor: Mültecilere karşı bir “sol” parti!

        Başında bir kadın, Merkel gibi Doğu Almanya kökenli Sahra Wagenknecht. Alman sosyal demokrasisi ve solunun tarihi isimlerinden (26 yaş büyük) Oskar Lafontaine’in karısı. Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve solda bir umut olarak doğmuş Die Linke’den katılımlar ve bir anda 100 bin kişilik “online destek”le. Yazarlar, sendikacılar, sanatçılarla.

        Sahra Wagenknecht, Oskar Lafontaine
        Sahra Wagenknecht, Oskar Lafontaine

        Varsayımı, hızla yükselen aşırı sağ parti AfD seçmenlerinin hepsinin “Nazi” olmaması; sadece mültecilerden korkmaları.

        “Ayağa Kalkın”ın hedefi onlar; mülteci, yabancı istemeyen bir “sol.”

        Kendileri muhafazakar, milliyetçi, sağcı olduğu halde, oradaki millyetçilerin, sağcıların, muhafazakarların kendilerinden nefreti yüzünden Almanya’da Yeşillere ve sol partilere oy veren “Türkler” için de ne büyük kafa karışıklığı!

        Hele Bayan Sahra’nın babasının İranlı olduğunu da bilince!

        O kendisini “Babam öğrenciymiş, annemle birlikte olmuş. Ama hiç mülteci statüsü kazanmadan İran’a gitmiş. Bir daha görünmemiş. O yüzden benim bir mülteci kökenim yok” diye CV’lese de!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar