Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        Idlib’in kaderi için de “Rusya, Türkiye, İran” zirvesi beklenirken…

        Suriye İç Savaşı’nda ciddi rolü olan “Batı” da sadece bekliyor!

        Tamam, Trump “uyarı” yaptı; tamam, Fransa “Kimyasal silah kırmızı çizgimiz, yine bombalarız” filan dedi ama…

        Beklemekten başka bir alternatif pek kalmadı!

        Daha ötesi, ne kadar suçlarlarsa suçlasınlar, “Esad’ın savaşı kazandığını” kabul ediyor Fransızlar.

        NEREDEN NEREYE

        Cumhurbaşkanı Macron, 250 kadar Fransa büyükelçisiyle toplantısında, “Esad’ın başta kalması büyük yanlış” dedi ama, “Suriye’yi kimin yöneteceğine karar vermek bizim işimiz değil” de dedi: “Her kesimden halk karar vermeli.”

        Dışişleri Bakanı Le Drian ise daha açık konuştu ve “yenilgi”yi tescil etti:

        Meselenin ilk kısmı çabucak unutulacak mı? 300 binden fazla ölü, 6 milyon mülteci?

        Öyle ya, Fransa, bir senelik bu iktidar değilse de Fransa Devleti, Suriye’de “Esad’ın gitmesi” için ciddi, derin bir politika izlemiş hatta Türkiye’ye bile sunduğu “Halef” dahi belirlemeye girişmişti.

        KABULLENDİLER

        Konunun uzmanı Prof. Frederic Pichon da geçenlerde France Info kanalında Fransa’nın (ve Batı’nın) “yenilgisi”ni tescil etti:

        “Herkes Esad’ın savaşı kazandığını kabul ediyor. Macron bile artık gitsin diye ısrar etmiyor.”

        KİLİT DEVLET

        “Herkes” denen herkes sadece “yenilgi”yi kabul etmiyor aynı zamanda Batı’nın, kurduğu çalışma vb. grupların da “savaşı kaybettiğini”, inisiyatifin “Rusya, Türkiye, İran”da olduğunu kabul ediyor.

        Bu üç devletin “yakınlığı”, NATO üyesi Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzeleri almasıyla, Trump’ın İran ambargosuna karşı tavırlarla da tahkim edilen bir yakınlık, onlara göre.

        Sadece şunu anlamakta zorluk çekiyorlar belki: “İran rejimin kankası, Rusya ağabeyi iken Türkiye rejimin ve Esad’ın karşıtı.”

        O yüzden üçlü zirveye sadece “rejimin müttefikleri” diye bakılmıyor, Türkiye’nin varlığı, NATO üyeliği, ABD ile (Suriye üstüne) hala süren diyaloğu, Macron–Erdoğan, Macron–Putin görüşmelerinin yoğunluğu ile daha geniş açılı bir kapının açık olduğu düşünülüyor.

        KOY CEBİME

        ABD bir yana, “Fransa’nın Suriye yenilgisi”ni Macron yönetimi, önceki Hollande yönetiminin tercihleriyle izah edebilir. Önceki Sosyalist Parti yönetimi Suriye üstüne çok oynadı çünkü.

        Macron ise Fransa’nın klasik çizgisinden çok kopmasa da, neredeyse başından beri, “Önceliğin cihatçılar, Deaş olduğunu” söyleyip durdu.

        Hatta Fransa Cumhurbaşkanı zaman zaman, “Bize saldıran rejim değil, DEAŞ” dedi ve Fransa’nın esas savaşının, esas sorununun “Cihatçılar, bilhassa savaştaki Fransa vatandaşı Müslümanlar ve sonradan Müslüman olup Deaş’a katılanlar” olduğunu söylediler.

        Bu durumda, İdlib için de, “Bin tür insani sorun ve endişe” diye getirseler de, Prof, Pichon’un dediği gibi “Heyecan yapsalar” da, bir bakıma “istemem, koy cebime” havası da var derinde. Çünkü, diğer direnişçiler, isyancılar vb. bir yana, El Kaide, El Nusra, DEAŞ varlığının yok edilmesi “yenilgi” değil, kazanç sayılacak muhtemelen.

        En büyük korku, tamam insani kaygılar da elbette var ama, esas mülteci akınının patlaması: Ne kadarı Türkiye’ye girebilecek ne kadarı Avrupa’ya dayanacak yine?

        Ve İdlib’de de Rusya (ve İran) ile Esad kazanırsa, sonra ne olacak? Kuzey Batı’da ABD (ve Fransızların) DEAŞ’a karşı desteklediği PYD ve çok daha ötesi, Suriye’de rejim ne olacak, nasıl olacak?

        O 300 binden fazla ölünün cevabını göremeyeceği…

        6 milyon mültecinin ise neredeyse her türlü cevaptan ürktüğü sorular!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar