Babasız ilk babalar Günü
Soma faciasının Soma’daki maden işçilerinin çocuklarının en büyük zenginliği bir babalarının oluşuydu belki de. Onları omuzlarına alıp gezdirecek uyuyakaldıklarında kucaklayıp yataklarına taşıyacak bir babalarının olması. Yaşamlarının en büyük zenginliğini, güvenle tuttukları en güçlü eli kaybeden Somalı çocuklar için Babalar Günü en acı güne döndü...
Soma faciasının üzerinden tam 33 gün geçti. Maden faciasında şehit olan 301 madencinin 432 çocuğu Babalar Günü’nü bu yıl ilk kez babasız geçiriyor. Faciadan sağ kurtulan bir madenci ise babasının en büyük hayalini gerçekleştirdi ve Babalar Günü’nden bir hafta önce dünya evine girdi... Biz de Babalar Günü öncesi faciada en fazla şehit veren Köseler ve Elmadere köylerine gittik. 14 kişinin yaşamını kaybettiği Köseler Köyü’nde 22, 11 madencinin can verdiği Kınık’ın Elmadere Köyü’nde 23 olmak üzere, iki köyde toplam 45 çocuk yetim kaldı. Okul çağına gelen çocuklar yaşadıkları kaybın farkında. Yaşları 3-4 civarında olan çocukların bir kısmı ise felaketten habersiz. Annelerin anlatımlarına göre kimi babasını hâlâ madende sanıyor. Bazıları ise büyüklerin çaresizce söylediği “Sakız almaya gitti” ya da “Oyuncak alıp gelecek” söylemlerine inanıyor. Kafalarını karıştıran şey, babalarının neden bu defa bu kadar uzun süre madende kaldığı ve sakız alıp dönmenin neden bu kadar uzun sürdüğü...
‘BABAM DELİKANLI GİTTİ’
Köseler Köyü’nde çocukların büyük kısmı yatılı bölge ilköğretim okullarında (YİBO) eğitim gördüğünden sokaklar alabildiğine sessiz. Köy yollarında yalnızca bakanlıklar tarafından görevlendirilen rehberlik ve sosyal hizmet uzmanlarını görmek mümkün. Ancak Kınık’ın
Elmadere Köyü sokakta oynayan çocukların sesiyle avunuyor. Bir anlamda çocuklar birbirlerinin yaralarını sarıyor. Elmadere Köyü’nde bizi gezdiren mihmandarımız fısıltıyla bir çocuğu işaret edip, “Sevcan, hem dayısını hem de babasını kaybetti. Dayısı delikanlı gitti” diyor. Çocuğun kulağının arkadaşlarında değil bizde olduğunu söylediği cümlelerden anlıyoruz: “Babam da delikanlı gitti. Daha 30 yaşındaydı, çok gençti, delikanlıydı. O da delikanlı gitti
‘YALVARIRIM KURTARIN ÇOCUKLARIM VAR!’
9 yıllık madenci Bilâl Ay’ın eşi Selma Ay, bundan böyle 5 yaşındaki Yiğit ve 3 yaşındaki Yağmur’la hayata tutunacak. Çocukları için dikdurmaya çalıştığını söyleyen Selma Ay, eşinin madendeki son anlarını gözleri dolarak anlattı: “Onunla aynı yerde çalışan ve sağ kurtulan bir arkadaşı Bilâl’in son anlarında ‘Beni kurtarın’ diye yalvarışlarını anlattı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da, ‘Benim Yiğit’im ve Yağmur’um var; babasız kalmasınlar. Ne olur beni kurtarın’ diye yalvarıyormuş. Ama maalesef oradan çıkamadı.”
BABASININ VASİYETİNİ YERİNE GETİRDİ
Elindeki kırmızı düğün davetiyesi “Bu mutlu günümüzde” diye başlıyor. Faciadan önce basılmış. Ancak bu düğünü en çok isteyen, oğlunun mürüvvetini göreceği için en fazla heyecanlanan baba Bayram Ali Dağlı, o gün yanlarında olamadı. Aynı madende farklı vardiyalarda çalıştığı babası Bayram Ali Dağlı’yı (52) madene kurban veren 22 yaşındaki Muharrem Dağlı geçen pazar, babasının vasiyetini yerine getirip dünya evine girdi. Babasının bu günü iple çektiğini anlatan Muharrem Dağlı, “O gün benim vardiyam bitmişti. Madenden yeni çıkmıştım. Ben farklı bir kapıdan çıktım, babam başka bir kapıdan girdi. Demek ki girerken dumanı fark etmemiş. Bir daha çıkamadı. O gün düğün davetiyemi dağıtmak için yanında götürmüştü. Ne acı ki, o çok istediği düğünümde olamadı” dedi.
DOĞACAK BEBEK BABASININ ADINI YAŞATACAK
Karnında 5 aylık bebeği, kucağında 3 yaşındaki kızıyla eşi Ahmet Şen’in yasını tutuyor Selda Şen. Bir kızı Rukiye’ye sarılıyor, bir karnını okşuyor. “Son hafta evden çıkmak istemedi” diye anlatmaya başlıyor: “Akşamları bir arkadaşı aradığında çıkıp dolaşırdı. Son bir hafta her arayana ‘Ailemle vakit geçirmek istiyorum’ diyordu. Hele son gece sabaha kadar kızıyla uyudu. ‘Kızım sana doyamıyorum’ diye sevdi Rukiye’yi.” Bebeğinin adını Ahmet koyacağını anlatan Selda Şen, “Hamile olduğumu duyunca çok sevinmişti. Bol bol isim düşünüyordu. Sonra karar değiştirdi. ‘Kendi adımı vereceğim oğluma. O benim adımı yaşatıp, soyumu sürdürecek’ dedi. İtiraz ettim önce. ‘Hiç baba-oğlu aynı ismi taşır mı’ dedim. Şimdi doğacak bebeğim babasının adıyla yaşayacak ama maalesef babasını yalnızca bizim anlatıklarımızla tanıyacak ve gününü kutlayacağı bir babası hiç olmayacak” diye anlatıyor.
BİR TABAK DA ONUN İÇİN
Bölgede görev yapan rehberlik ve sosyal hizmet uzmanlarına göre, bazı eşler ve anneler ölümü hâlâ kabullenemedi. Sofra kurulurken bir tabak da oğlu ya da eşi için tabak koyanlar var.
Kızlarına kavuştu
Engin Uslu yeraltındaki 8 saatlik mücadele sonrası madenden sağ çıkmayı başardı. “Ölümle burun burunayken kızlarım için ağladım” diyen Uslu, şöye devam ediyor: “Allah beni 3 yaşındaki Gözde’me ve 1 yaşındaki Özge’me bağışladı. Babamı bir yıl önce kaybetmiştik. Duman bizi yavaş yavaş teslim alırken aklıma çocuklarım ve annem geldi. ‘Allah’ım anneme bir de evlat acısı yaşatmasın’ diye dua ettim. Kendimi kaybetmişim... 2 saat baygın kaldıktan sonra ayıldığımda o cehennemden çıktığıma inanamadım.” Yeraltında yaşadığı korku dakikalarını ömrü boyunca unutamayacağını anlatıyor Uslu: “Ölüme giderken önce dizlerde bir ağırlık başlıyor. Bacaklar bedeni taşımaz oluyor. Sonra kafa ağırlaşıyor, gözler uykuya teslim oluyor. O korkunç dakikalarda madencilerden biri ‘Allah’ım bizi kurtar’ diye göğsünü yumrukluyordu. Ağlayanlar, namaz kılanlar vardı. Birisi tam secdeye giderken son nefesini vermişti.”
“Madende duman bizi yavaş yavaş teslim alırken aklıma çocuklarım ve annem geldi. ‘Allah’ım anneme bir de evlat acısı yaşatmasın’ diye dua ettim. Sonra kendimi kaybetmişim.”
4 kardeş babasız kaldı
Hayatının 9 yılını verdiği madenden çıkamayan 34 yaşındaki Ahmet Güven’in 4 çocuğu kaldı geride. Kapılarını çaldığımızda evin en büyüğü 12 yaşındaki Emre Güven, daha gün kararmadan uykuya çekilmişti. Emre, babasını kaybettiğinden beri kendini uykuyla avutmaya çalışırken, en küçük kardeşi 3 yaşındaki Rüzgâr ise annesine sürekli babasının eve ne zaman döneceğini soruyor. Beklediği yanıtı alamayınca bu kez soruyu kendince çeviriyor: “Babam gelecek değil mi?” Küçük Rüzgâr’ı oyalamaksa diğer kardeşlere, yani 9 yaşındaki Eren’e ve 7 yaşındaki Merdan’a kalıyor... Doğan Yıldırım’ın geride kalan 3 çocuğu Şirin (6), Hüseyin (3) ve henüz sekiz aylık oğlu Ceyhun ise anneleri Bircan Yıldırım’ın kucağında teselli arıyor.
- MELNITZ AMCA'NIN YAHUDİLERİ!...9 yıl önce
- 'Söz uçar normalde bazı sözler bende kaldı'9 yıl önce
- Gölgeler, hayaller ve bir intiharın provası9 yıl önce
- Güzel kadınlardan korkan bir ıssız adam: TANPINAR9 yıl önce
- "Yazar ölür yazdığı kalır geriye"9 yıl önce
- 'Her şey arka koltukta başladı'10 yıl önce
- Çanakkale şehitlerine Türkçe ve İngilizce ağıt10 yıl önce
- 'II. Abdülhamid uçak sarayı da bombalar diye film yasaklattı'10 yıl önce
- 90'lı yıllara nostaljik yolculuk10 yıl önce
- Oğluna 22 yılda duymayı öğretti10 yıl önce