Bacadan giren ihtiyarı bir yakalarsam!..
Bir gece salonun ortasında sırtında heybeyle bir ihtiyarı bulursam, her halde Allah yarattı demem girişirim..
İstemiyorum kardeşim..
Adını ‘Nail Baba’ yapsanız da bana ters geliyor..
Beni bozuyor..
Antalya’nın bir dağ köyünde bir papazın kasabaya inip kapıya asılan çoraplara hediye koyması gibi bir şehir efsanesine inanmıyorum..
Yani özetle.. Noel’e karşıyım..
Bırakalım Hristiyan vatandaşlarımız diledikleri gibi kutlasınlar..
Ritüelleri ne gerekiyorsa doya doya yapsınlar ve yaşasınlar inandıkları peygamberin doğumunu.. Bize ne..
Amaa..
Yılbaşı gecesini de kutlarım, hem de büyük bir coşkuyla..
Nasıl yeni bir günü, yeni bir haftayı, yeni bir ayı iyi dilekler yayarak karşılayıp kutluyorsam öyle kutlarım..
Çünkü o gecenin, evime bacadan girmeye çalışan ve bir tüketim canavarı olarak karşımıza dikilmiş olan ihtiyarın bir başka dinin kutsallığıyla hiç ilgisi yok..
Mesele sadece takvim meselesi..
GREGORYEN TAKVİMİ
Biz maaşlarımızı ay başında veya ayın 15’inde aldığımızda hangi takvime göre alıyoruz?
İstanbul’un fethini hangi takvime göre kutluyoruz..
Mesela Kurban Bayramı’nın iki günü hafta sonuna denk geldiğinde, tatili haftalık hale getirenler hangi takvime göre yaşamımızı belirliyor?
O zaman yeni bir yılı de kullandığımız Gregoryen takvime göre kutluyoruz demektir..
Sadece sağlıklı ve bol kazançlı bir yıl dilemenin ve bunu kutlarken de eğlenmenin ne zararı olabilir ki?..
31 Aralık’ın 25 Aralıkla hiçbir ilgisi yok ki?..
İkisini birbirine katarak ‘aforizma’ yapmak; saptırmanın dikalasıdır..
Bel altı vurmaktır..
Eğer bir gece yarısı evin içinde dolaşan sırtı çuvallı ve orta yaşı geçmiş birine rastlarsam hemen vururum ve onu ‘Noel abi’ sanmıştım derim ve nefs-i müdafaanın kralını alırım..
Ama 31 Aralık gecesini de 2016 yazmak üzereyken dibine kadar kutlarım..
Yeni yılın hayırlı ve uğurlu olması için dua ederim..
Eşim ve dostumla paylaşırım bu dileklerimi..
Toz duman sıkıntısı
Tamam; havalar soğudu ve sert bir poyraz estiğinde toz duman dağılıyor ama niye her akşam saçlarımızın arasından toprak çıkıyor?..
Çünkü bir çok yer inşaat alanı ve en denetimsiz biçimde taş ve moloz naklediliyor..
Konuyu ilettim ve cevabını aldım..
Meğer yeni bir uygulamanın eşiğindeymişiz de benim haberim yokmuş.
Kaçak ve gelişigüzel moloz dökümünün önüne geçmek amacıyla hafriyat kamyonlarının uydudan izlenebileceği “araç takip otomasyon sistemi” kuruluyormuş..
Altyapı çalışmaları devam eden sistem sayesinde, uydudan takip edilen kamyonlar izinli alanlar dışına moloz döktükleri an tespit edilip cezai işlem uygulanacakmış..
Adı da “Hafriyat Yazılım Otomasyon Sistemi” olmuş ve bu sayede artık kent içinde gelişigüzel moloz dökümünün önüne geçilecekmiş..
Sistem ile birlikte kentteki tüm hafriyat firmalarına ait kamyonlar, Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’ne uygun hale getirilecek; ayrıca araçlara GPS cihazı takılacak. Böylece kamyonlar uydudan takip edilerek kaçak döküm yapanlar “anında” tespit edileceklermiş..
Sistemle birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınacak yetki devriyle kaçak döküm yapanlara cezai işlem Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulanacak. Sisteme dahil olmayan kamyonlar, İzmir sınırları içerisinde hafriyat taşıma ve dökümü işini yapamayacaklarmış..
Ceza sistemi bile oluşturulmuş..
Ayrıca moloz döküm alanları, kantarlar ile mobil ekiplere gece görüşüne sahip kameralar takılarak kamyonlar denetlenecek.
Oluşturulan kontrol merkezine aktarılan kamera görüntüleri ve uydu takip bilgileri sayesinde, sisteme kayıtlı tüm hafriyat kamyonları canlı olarak izlenecek.
GPS cihazı takılan kamyonların, ilçe belediyelerinden “hafriyatı nereden aldığı ve nereye dökeceğine dair” Atık Taşıma ve Kabul Belgesi alması da zorunlu olacak.
Biraz daha toz toprak, sonra kentin temizliği görülecekmiş..
Az daha beklesek ne olur sanki..
DÜZ MANTIK
- Şöyle bir anons duysam acaba yadırgar mıyım diye düşünüp dururum her yılbaşı..
“Sıradaki yılbaşı, ne kadar eğlenirsek yıl o kadar güzel geçer diye eğlenip, şimdi de ay ne berbat seneydi bitti de kurtulduk” diyenlere gelsin..