Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erkek kadına dedi ki:

        -Seni seviyorum,

        ama nasıl,

        avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp

        parmaklarımı kanatarak

        kırasıya

        çıldırasıya...

        Erkek kadına dedi ki:

        -Seni seviyorum,

        ama nasıl,

        kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,

        yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,

        yüzde hudutsuz kere yüz..”

        Demişti sevgisini anlatırken..

        Adamın birinin sadece değişiklik olsun diye, insanlara iyi davranmanın ne kadar hoş olabileceğini söylediği için bir ağaca çivilenmesinden iki bin on beş yıl sonra, Haziran’ın üçü diye bir günde andık onu..

        ***

        Sonra aşkını anlattı terk edilmişliğin başında..

        O mavi gözlü bir devdi.

        Minnacık bir kadın sevdi.

        Kadının hayali minnacık bir evdi,

        bahçesinde ebruliii

        hanımeli

        açan bir ev.

        Bir dev gibi seviyordu dev.

        Ve elleri öyle büyük işler için

        hazırlanmıştı ki devin..

        yapamazdı yapısını,

        çalamazdı kapısını

        bahçesinde ebruliiii

        hanımeli

        açan evin..”

        Dedi ve kendisini bir cüce fikirli adam için terk eden kadını asaletine zarar vermeden anlattı..

        Biz başka severdik, o sebepten ‘başka’ sevemedik” diyecek kadar dans ettirirdi kelimelere..

        ***

        Memleket sevdası bastığında ise bir başka ustalaşmıştı..

        Dört nala gelip uzak Asyadan

        Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan

        Bu memleket bizim..”

        Ve ardından ‘O’nu tarif eder, daha da kimsenin tarif edemediği gibi..

        Paşalar onun arkasındaydılar.

        O, saati sordu

        Paşalar: ‘Üç’, dediler.

        Sarışın bir kurda benziyordu

        Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

        Yürüdü uçurumun başına kadar,

        eğildi, durdu.

        Bıraksalar

        ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

        ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak

        Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.”

        ***

        Öldüğünde cebinden şu şiir çıkar ve onun çizebildiği son aşk resmi olur bu satırlar:

        Gelsene dedi bana

        Kalsana dedi bana

        Gülsene dedi bana

        Ölsene dedi bana

        Geldim

        Kaldım

        Güldüm

        Öldüm.”

        Nazım Hikmet 3 Haziran 1963 günü memleket hasretiyle ölür. Cüzdanında Vera’ya yazdığı bu şiirle veda eder yaşama..

        Daha doğrusu biz onu öldü sanırız..

        Milyonlarca satır binlerce şiir ile dünyayı dünyalılara anlatmaktan başka derdi olmayan ve kelimelere bir piyano konçertosu titizliğinde melodi yükleyebilen bir ustaydı..

        Usta az; bir maestroydu o..

        Türk şiirinin orkestra şefiydi..

        Geçen Çarşamba günü andık onu..

        Çok güzel okundu kelimelerin efendisinin besteleri..

        Çünkü o şiir yazmazdı, kesin beste yapardı sözcüklerden..

        İzmir Büyükşehir Belediyesi, ünlü şair ve yazar Nazım Hikmet’i ölümünün 52. yılında İzmir Sanat ve Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlediği etkinlikle andı.

        Geçtiğimiz Çarşamba günü saat 18.00’de İzmir Sanat’ın bahçesinde Nazım Hikmet’in heykeline karanfil bırakıldı.

        Sonra İzmir’i Sevenler Platformu Başkanı Sancar Maruflu, 68’liler Platformu Sözcüsü Okan Yüksel ve CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir’in konuşmacı olarak katıldılar anma programına..

        Kıvılcım Erdem Karadayı Nazım Hikmet’in şiirlerini okudu..

        İzmir Büyükşehir Belediyesi Pop Orkestrası Nazım Hikmet şiirlerinden şarkılar seslendirdi..

        Saat 21.00’de ise Fuar Açıkhava Tiyatrosu’nda Hasan Yükselir ve Anatolian Senfoni Orkestrası’nın “Pir Sultan’dan Nazım’a” adlı konseri vardı..

        Fırat Yükselir’in şefliğini yaptığı konserde, besteci ve yorumcu Hasan Yükselir, bestesi kendine ait Nazım Hikmet şiirlerini yorumladı..

        Bendeki Nazım nedense hiç bitmiyor..

        TEVEKKÜL

        Wimbledon’un ilk zenci şampiyonu ünlü Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS’den ölüm döşeğindeydi..

        Hayranlarından biri sordu:

        Allah, böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?”

        Arthur Ashe cevap verdi:

        Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50’si Wimbledon’a kadar gelir, 4’ü yarı finale, 2’si finale kalır.

        Elimde şampiyonluk kupasını tuttuğum zaman Allah’a ‘Neden ben?’ diye hiç sormadım.

        Şimdi sancı çekerken, Allah’a nasıl ‘Neden ben?’ derim..?”

        DÜZ MANTIK

        - Madem ışık sesten daha hızlı, nasıl oluyor da öndeki aracın şoförü yeşil yandığını arkadaki arabanın korna sesinden sonra görüyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar