Durumdan vazife çıkarmak..
Amiri yeni mezun bir genç polisi denemek için ona “izinsiz gösteri yapan bir topluluk bul, kalabalığı dağıt bir görelim” demiş... Genç polis adayı epeyce aradıktan sonra yol kenarında bir kalabalığı tespit edince hemen megafonu eline alıp, “Dağılın.. Size söylüyorum dağılın” diye bağırmaya başlamış.. Birkaç kişi hareketlenmiş, “Oradan çekilin diyorum size” diye sert bir komutla yinelemiş bizimki...
Oradakiler şaşkın şaşkın bakar ama kımıldamazlar ve bizimki başlar kalkanıyla itelemeye. Sonra copunu kullanmaya ve sonunda kalabalığı dağıtmayı başarır.
Döner amirine ve sorar:
‘Nasıldım amirim?’
‘Çok iyiydin, harikaydın ama otobüs durağını niye dağıttın salak..’
Bu bir hikaye..
Ama 10 Kasım sabahı saat dokuzu beş geçe iki üç dakika için arabasından inip saygı duruşuna geçmek ritüelini uygulayan ahaliyi ‘izinsiz eylem yapıyor’ sanmak ise güvenlik güçlerimizin ne kadar güvenli olduğunu sorgulamamıza yetiyor da artıyor..
Güvenliğe güvenmek istiyorum..
Onlar da yorgun..
Kimyaları bozuk..
Emir kulu onlar..
Tamam da; insanlığın emrettiği bir şeyi de markaja alacak kadar ‘selahiyet kanunu’ uygulamanın bir anlamı da yok..
Ortada ‘durum’ bile yok iken ‘vazife’ anlayışları bir saniyede depreşiveren resmi elbiseli, düdüklü, beli tabancalı, hele hele kasklı kimi görünce oradan hemen sıvışır olduk..
Bir ay önce aynı köy kahvesine gittiği ve elinden sızma zeytinyağı aldığı köylüsünü sopadan geçirmek nasıl bir duygu olsa gerek. 750 lira düzenli para ve sigorta karşılığı deyip kapının önüne konduğunda, kafasını gözünü yardığı komşusunun yüzüne nasıl bakacak şimdi Yırca köyünde..
Ayrıca ne maaş var, ne de sigorta..
Başımıza bir şey gelmesin diye yakın durmaya çalıştığımız üniforma, artık başıma bir şey gelir diye uzak durmaya çalıştığımız bir üniformaya dönüştü..
Eskiden yanlarına sığınırdık oysa..
Kendimizi emniyette hissederdik, şimdi kendimizi emniyette buluveriyoruz anında..
Bir aşk hikayesi
Kadın çok seviyordu.
Adamsa o sevgiden habersizdi.
Belki de haketmiyordu o sevgiyi..
Bir rakı masası geleneği olarak o gecenin şerefine kalktı bardaklar havaya. “Yarasın” dedi adam. Kadın baktı.
“Haklısın” dedi içinden. “Sen gerçekten bir ‘Yara’sın”..
Bu da iyi bir şey!
Fransız Kalkınma Ajansı’nın öncülüğünde finanse edilen CODATU (Kentsel Ulaşımı Geliştirme ve İyileştirme Kooperasyonu), Akdeniz Marsilya Entegrasyon Merkezi (CMI) ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile gerçekleştirilecek “Akdeniz Şehirlerinde Kent İçi Hareketlilik” konulu seminer düzenledi.
Tarih 12 Kasım Çarşamba..
Yer Tarihi Havagazı Fabrikası..
Seminer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun açılış konuşması ile başladı..
İşlevi kadar prestiji de önemliydi..
Seminer 2010 yılında Suriye’nin başkenti Şam’daki açılış konferansıyla başlayan ve ardından sırasıyla Marsilya, Barselona, Tunus ve Fas’ta düzenlenen seminerin kapanışı İzmir’de gerçekleştirilmiş oldu böylece.
“Ulaşımda İzmir Modeli’nin de sunulduğu seminerde, kent içi ulaşım sorunları, yerel çözümler ve sürdürülebilir kentsel hareketlilik stratejileri masaya yatırıldı.
Umarım iş olsun diye değil, tedavi amaçlı katılım çok olmuştur..
Nerem doğru ki..
Bu milli takım bu ülkede oynanan futbolun içinden çıkmıyor mu?..
Evet..
Pekiii..
Bu ülkede hangi kalitede futbol oynanıyor?
Bu ülkenin en önemli maçının üç dakikalık özetini Afganistan televizyonu bile vermiyor. Bedava versek yayınlayan yok..
Bi ligin içinden çıkan bir takımın nasıl olup da; uçup kaçmasını, yakalayıp ısırmasını, atıp tutmasını, bekliyoruz..
Bunlar olmayınca da niye dövüyoruz onları..
Bu oyuncuları kendi takımlarında bir şey oynayamadıkları zaman ıslıklamamız gerekmiyor mu?..
‘Kötü oynamış olabiliriz, yeter ki kazanalım’ diye bağrımıza bastığımız adamlar bir araya gelip bir yabancı kalite karşısında başarısız olunca vuralım bellerine kazmayı..
O kadar da değil..
Düz mantık
-Ben çocukken Medrano sirki gelirdi İstanbul’a.. O zamanlar sirk kurulabilecek boş arsa vardı tabii ki. Ağlardım tepinirdim babam beni götürsün diye.. Götürürdü..
Bir daha gitmek isterdim..
İpte nasıl yürüdüklerine, nasıl iki takla atıp ayak üstü düştüklerine, koşan atın üstünde nasıl olup ta ayakta durabildiklerine şaşar kalırdım..
Brezilya Devlet Sirki geldi Çarşamba gecesi..
Gittik, gördük ve artık bizim sokak cambazlarına ilgi duymaz olduk..