Lezzet durakları
SEVGİLİ ağabeyim Mehmet Yaşin’le özdeşleşmiş bir başlık attığımın farkındayım. Ancak konular Ürgüp’ten Çengelköy’e, Esenboğa’dan Kalamış’a uzanan “lezzet durakları” olunca üstadın affına sığınarak bu başlığı attım.
İşte size uzun zamandır yazmayı düşündüğüm ama bir türlü fırsatını bulamadığım mekânlar.
Muti-Ürgüp
ARALARINDA İstanbul’un ünlü mekânlarından Downtown’ın, Mikla’nın ve Nuteras’ın da bulunduğu pek çok restoranın işletmesini üstlenmiş Muhittin Ülkü artık Kapadokya’da.
Muhittin Ülkü geçen sene Muti by Prokopia adında bir restoran açtı Ürgüp’ün merkezinde.
Kendini “Keten örtüsü ve yemek takımları ile güzel bir sofrada iyi yemek yemeyi, iyi yemek yapmayı, şıklığı, çevresi ile bu değerleri paylaşmayı, caz müziği dinlemeyi seven huzurlu biri” diye ifade eden Muti’nin mekânına sevgili gazeteci dostum Fatoş Karahasan götürdü beni.
250 yıllık bir handa mekân. Daha peri bacalarına sırtını dayamış avlusundan geçerken bile büyüleniyor insan. Kapadokya’nın genelinde kapıldığım o huşu ortamı, enfes yemekler ve müziklerle zirve yaptı resmen.
Bütün deneyimini 16 yıllık mutfak ekibinin meziyetiyle harmanlamış Muti. Ortaya tabuleli jumbo karides, kaz etli perde pilavı dana kuyruğu ve lavantalı puding gibi nefis şeyler çıkmış. Eğer yolunuz Kapadokya’ya düşerse özellikle yabancı turistlerin gözdesi haline gelmiş mekâna bir uğrayın derim.
Del Mare-Çengelköy
ÇENGELKÖY’DE yaşamama rağmen hiçbir zaman favori mekânlarım arasına giremeyen bir balıkçıydı Del Mare.
Geçenlerde hem damağına hem de gustosuna çok güvendiğim gazeteci dostlarımdan mekânın baştan aşağı yenilendiğini duydum. Mönünün de!
Akşamında tuttum Çengelköy’ün yeni Del Mare’sinin yolunu. Bizim mahallenin o köhne Del Mare’si gitmiş yerine Ege’den fırlamış bir restoran gelmiş.
Öyle alıştığımız balıkçı muhabbeti yok burada. Mesela ahşap ağırlıklı bir dekorasyonu, upuzun bir barı, iyi bir ses sistemi ve samimi bir personeli var. Masanızın başında anlatılan hikâyelerin, fıkraların, sergilenen hünerlerin bütün ekibe yayılmış olmasının arkasında hiç şüphesi şef Mehmet Yorulmaz var.
Buna şaşmamak lazım çünkü Mehmet Yorulmaz, Cunda’dan İstanbul’a gelen Ege sıcakkanlığında bir şef. Mutfağında elinden geldiğince Egeli malzemelere ve tariflere yer veriyor. Bakla salatası ile şeker yerine pekmez ve bal kullanarak yaptığı tatlısı benim aklımda kalan lezzetlerinden sadece birkaçı.
Kavaklı-Esenboğa
ANKARA’DAN her dönüşümde vakit yaratmak için özel bir çaba sarf ettiğim mekânlardan biridir Esenboğa Havalimanı’nın hemen yanındaki Kavaklı Restaurant.
Geçenlerde bir pazar günü yine uğradım uçağa binmeden evvel. Öğle saatleri olduğundan pek çok masa hâlâ kahvaltı ediyor olsa da ben tercihimi her zaman olduğu gibi Kavaklı’nın Adana kebabından yana kullandım.
O gün yaşıtları hafta sonu keyfi yaparken koşuşturan, hatta servise giren genç dikkatimi çekti. Bu genç tahmin ettiğim gibi ikinci nesilden Can Pektaş çıktı.
Belki bana öyle geldi ama Can uzun zamandır gitmediğim Kavaklı Resturant’a genç bir soluk getirmiş. İkinci neslin birincinin işini gücünü benimseyip sahip çıkması çok hoşuma gidiyor. Umarım bu yılların mekânını daha da iyi yerlere taşır.
Bu arada eğer uçağa binmeden evvel vaktiniz olursa mutlaka uğramanızı ve kebabını tatmanızı öneririm.
By Esad-Kalamış
HENÜZ çiçeği burnunda olmasına rağmen sanki yıllardır hizmetteymiş gibi oturaklı bir balıkçı By Esat. Bunun sebebi ise Esat Çek’in yıllardır yaptığı işin patron koltuğuna geçmiş olması.
Kalamış Marina’nın tam karşısındaki By Esat’ta inanın bu kadar iyi yemekle karşılaşmayı ummuyordum. Mutfağının başında her reçeteye sıra dışı bir dokunuşta bulunmayı prensip haline getirmiş şef Fevzi Dömbek var. Kum midyesi, karides ve deniztarağı ile yaptığı bir nevi midye yemeği olan Moule Mariniere’i mutlaka denemeli.