Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Avrupa ile Rusya arasındaki mevcut enerji krizinin birbirine karşıt iki sebebi var. AB ülkeleri Rusya’nın petrol ve gaz gelirleriyle birlikte savaşı finanse ettiğini, hatta daha güçlü sürdürdüğünü düşünüyordu. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre Haziran ayında Rusya’nın petrol ihracatı aylık 250.000 varil azalarak günlük 7,4 milyon varil seviyesine geriledi. Yaklaşık son bir yıldaki en düşük seviye bu. Fakat aynı dönemde ihracat gelirleri aylık bazda 700 milyon dolar arttı. Bu artış bir yıl öncesine kıyasla %40’lı bir gelir artışını öngörüyor.

        İşte bu sebeple AB, iki bütünleşik karar aldı birincisi adım adım gaz ithalatının azaltılması –ki %15 oranında sağlanabildi, ikincisi de G-7 ülkelerinin (ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve Japonya) tavan fiyat uygulama kararını açıklamasıydı.

        Tabii Rusya da bu önemli karara karşı boş durmadı. Zaten yaklaşan kış ayları için nihai bir yol olarak planlanan gaz durdurma kararı petrol tavan fiyatı uygulama kararından kısa bir süre sonra duyruldu. Bu aşamaya gelmeden önce Rusya kesintiler yoluyla boru hatlarından arzı oldukça kısıtlamıştı.

        Rus enerji şirketi Gazprom, yaptığı açıklamada Kuzey Akım 1 boru hattından batıya giden gaz akışının arızalar nedeniyle askıya alındığını belirtti. Rusya cephesinden bakıldığında gaz kesintisinin sebebi batıdan gelen yaptırımlardı. Örneğin üretici Siemens firmasının uyguladığı yaptırımlar Kuzey Akımı 1'de kullanılan hasarlı türbinlerin onarılmamasının sebeplerinden biriydi. Kuzey Akımı 1, Rusya'dan Avrupa'ya bağlanan en büyük gaz boru hattı ve yılda 55 milyar metreküp civarında gaz taşıma kapasitesine sahip.

        Şu da bir gerçek ki Rusya, Ukrayna'daki askeri hedeflerine istediği süre ve etkinlikte ulaşamadı, artık belirsiz bir savaş iklimine evrildi. Bu son gaz kesintisi kararı da AB’yi zorlayarak kendi koşullarına uygun şekilde Ukrayna’nın masaya oturtulması için güçlü bir araçsallık taşıyor. Benzer bir açıklama Kremlin sözcüsü Peskov’dan da geldi. Peskov, “Avrupa’da hayat kötüleşecek ve buradaki insanlar mevcut yönetimlere bunu soracaklar.” diyerek hedeflerini ortaya koymuş oldu.

        Peki Avrupa bu durumda ne yapabilir?

        AB ülkeleri bu kararın gelebileceğini öngörüyordu. Aslında 2005 yılından bu yana Rus gazına olan bağımlılık süreci kendi elleriyle inşa edildi! 2014'te Kırım’ın yasadışı ilhakından hemen önce Avrupa’nın Rus doğalgazına bağımlılığı %30 iken savaşın öncesinde %45’e kadar yükseldi. Başta Almanya bu politikada öncü rolü oynadı.

        Tabii diğer açıdan bakıldığında bu aynı zamanda Putin'in stratejik bir başarısıydı...

        Bu sebeple son periyotta bir yandan ithalatlarını azaltmaya bir yandan da gaz depolama tesislerini doldurarak kışa hazırlık yapmaya çalıştılar.

        Tahminlere göre en büyük tedarikçi olan Almanya’da Rusya’dan gaz alımı geçen yıla göre yüzde 60 düştü. Bu düşüşte diğer ülkelerden alımlar da etkili oldu. Norveç, geçen ay Almanya’nın gaz tüketiminin yaklaşık yüzde 38’ni Hollanda da yüzde 24′ünü sağladı.

        Depolamaya bakıldığında AB’nin genel gaz depolama seviyesinin yüzde 80′lerde, Almanya’nın ise kış öncesinde yüzde 84 oranında dolu olduğu belirtiliyor. Eğer kesintiler olmasaydı 1 Kasım itibariyle yüzde 90’a ulaşacaktı. Bu oran Fransa’da yüzde 87, İspanya’da 81 ve İtalya’da %71 düzeyinde.

        Ancak bu tablo yeterli değil. Depolanan gazın kullanıma yetebilmesi için –ki en iyi senaryoda bile 3-4 ay yetebilir gözüküyor ek önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu süreci en az hasarla atlatabilmek, ek gaz ithalat yolları bulmasına ve bununla birlikte ülke içi tüketimde tasarrufa ve elbette kış aylarının ne kadar soğuk geçeceğine de bağlı.

        Rüzgar öyle sert esiyor ki Fransa Almanya'ya doğalgaz göndermekten, Almanya da bu kez Fransa'ya elektrik vermekten bahsediyor! Şimdiden bazı şirketlerin üretimde kesintilere gitmeye başladığı ifade ediliyor.

        Fiyatlardaki artış 2 yıl öncesine kıyasla 20 kata ulaşabilir.

        Enflasyon ve resesyon riski Avrupa kadar ona bağımlı ekonomileri de etkileyecek. Bunlardan biri de Türkiye. Zira üretim ve ihracat sistemi Avrupa’ya bağlı bir ekonomi olan Türkiye ekonomisi bu daralmadan olumsuz etkilenebilecektir.

        Her koşulda Avrupa halkı değişen düzeylerde bu Rus bariyerini atlamak zorunda kalacak.

        Son olarak AB cephesinde şunun da konuşulduğunu eklemek lazım: Eğer bu kış makul bir zararla atlatılabilirse yeni tedarik imkanları, ek depolama tesisleri ve yenilenebilir enerji yatırımları ile bu kez Rusya’ya olan gaz bağımlılığı tersine dönmeye ve Kremlin’in bu silahı işlevini kaybetmeye başlayacak…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar