Türkiye'de bir siyaset açmazı: Partiler üstü kalmayı başarmak nerede ve nasıl mümkün?
Siyasette en çok kullanılan ifadelerden biridir “siyaset üstü kalmak”, “partiler üstü yaklaşmak”...
Ve sadece liderler, siyasi parti temsilcileri değil siyasete yön veren uzmanlar, gazeteciler de bu kavramı zaman zaman kullanıyorlar.
Pek muhtemel ki ben de bu kesimin içinde yer alıyorum.
Çünkü her şeye rağmen bu yaklaşımı ayakta tutmamız gereken bir geminin içerisindeyiz.
Öyle ki ülke adeta fırtınalı bir küresel denizde yüzüyor. Yüzleştiğimiz tehditler çok büyük. Mürettebat yorgun ve endişeli. İçindeki yolcular ise ikiye bölünüp birbirleriyle konuşmak bile istemiyor. Böylesi bir yolculukta en çok ihtiyaç duyulan kaptanlık katında sorunlar var! Gerçeklerle, hedefler uyuşmuyor ve sakin sulara yakınlaştıracak rota bilgisi de yanlış veriliyor. Bir de filikasında hazır bekleyenler var. Durumun vahametine göre gemiyi terk etme imkanına kavuştuklarını düşünüyorlar! Tabii gemi onları da alabora etmezse...
Bu tablo karşısında ortak hedef, gemiyi tehlikeden uzaklaştırmak ise siyaset/partiler üstü amaç ve eylemleri hatırlatmak bir tür turnusol görevi görebilir.
Ancak bu çok önemli söylemin sulandırılmaması ve en azından makul dayanaklarının olması gereklidir. Değilse en üst meseleler bile toplumda birlik duygusundan yoksun kalabilir.
İşte bu dayanakların birincisi söz konusu yaklaşımın yapısal zemininde yer edinmeli, ikincisi de odaklandığımız olay ve olgular nezdinde tutunabilmesidir.
Birinci kısma baktığımızda siyaset üstü kalmaya veya böyle düşünebilmeye imkan tanıyan bir sistem var mıdır Türkiye’de? Hükümetler geçici devlet aygıtı kalıcıdır. Hiçbir hükümet devletin sürekliliği karşısında kalıcı değildir.
Eğer kastımız hükümet sistemi ise parlamenter sistem ile mevcut Cumhurbaşkanlığı sistemini (birileri Türk tipi başkanlık diyor) irdelemek mümkündür.
Örneğin Parlamenter sistemde Meclis içerisindeki siyasi partilerin gösterdiği adaylar arasından yine milletvekilleri tarafından seçilmektedir Cumhurbaşkanı… Anayasaya göre cumhurbaşkanının tarafsız kalacağı ve bir siyasi partiye üye olamayacağı hükme bağlanmıştır. Temel yürütme erki Başbakan ve bakanlar kuruludur. Geçen yıllara bakıldığında Türkiye’de bunun saf bir biçimde uygulanması mümkün olmamıştır. Zira siyasi partiler yasası ve seçim sistemleri buna uygun olmadıkça buradan azami hazzı almak güçtür.
2018’de uygulamaya konulan sistemde ise cumhurbaşkanının partili olacağı belirlenmiş ve siyasi partiler ya da partilerle resmî bağı kurulmuştur. Bu sistemde güçlü yetkilerle donatılan Cumhurbaşkanı haliyle kendisinden beklenen tarafsızlığı sağlayamamaktadır. 50+1 ile seçilme sorumluluğu da ittifak içi mekanizma açısından “hep kazanan” söylemini işaret etmektedir. Yani bir taraf hep kazanırken diğer taraf hep kaybetmektedir. Bu algının yerleşmesi bile bir ülke için acı bir durumdur. Böylece görece siyaset üstü kalması planlanan Cumhurbaşkanı aslında yapısal olarak daha fazla siyasallaşmaktadır.
İkinci boyutta ise siyaset üstü sayılan konularda karar ya da olaya imza atan mekanizmanın doğru ve yerinde karar alabilme sorumluluğuna ne kadar varabildiğidir. Sürekli yanlış karar alan sürekli aynı hatalara yönelen bir siyasal erkin sürekli siyaset/partiler üstü kalmasını beklemek yanıltıcı olur.
O halde ne yapmak gerekir?
Siyasi iktidar ve paydaşları siyaset üstü gördükleri konu ve olaylar karşısında siyasal partilerin makul birlikteliğinde hareket etmeyi de göz aradı etmemelidirler. Bunun kendisi göstereceği temel zemin de parlamento olacaktır. Buna karşın bugün parlamentonun bahsedilen makulü arama anlayışının çok uzağında bir yapı ve algıya sahip olduğu görülmektedir.
Bilhassa Türkiye’nin ve milletin asgari yaşamıyla alakalı ve güvenliğini ilgilendiren veya ülkeyi bir bütün olarak dışarda resmeden karar ve süreçlerde yukarıdaki temel ilkelere uygun hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Kabul etmek gerekir ki yalnızca bugünün Türkiye’si için değil yarınlarda da buna büyük ihtiyaç duyacağız.
Halihazırda sistemde bir değişim yapılamıyorsa (ki sistemde tadilat uzun sürmeyecektir) en azından uygulamada buna yönelmek durumundayız.