Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği başvurusunun ardından Türkiye’nin veto kartını masaya getirmesi bir süredir iç ve dış politikanın gündeminde…

        Türkiye'nin tutumunun haklılığı ve sürdürülebilirliği açısından bazı detayların hatırlanması gerekiyor.

        Bir defa Türkiye’deki her siyasi oluşum şu gerçeği görmeli ve/veya kabul etmelidir.

        PKK=YPG’dir!

        Bu iki örgütün isim ve mekan farklılığından yola çıkarak birbirinden ayrı yapılar olduğu ya da nihai anlamda farklı hedeflere yürüdüğü düşünülüyorsa (ki düşünenler var) sert bir duvara doğru sürükleniyorlar demektir…

        PKK-YPG etkileşimi irdelenirken kimi çevreler Suriye’nin toprak bütünlüğünden yola çıkarak PYD-YPG tehdidini görmezden gelmektedir. Bu noktada emin olun Türkiye’nin toprak bütünlüğü tehlikesi daha az bir seviyede değildir.

        Bunları tekrarlamak artık insanlarımızı da yoruyor ancak kimileri hala bu gerçeği kabul etmek istemiyor. Geçmişte sözde çözüm sürecinden ve o dönemde yapılan hatalardan da yararlanan Demokratik Birlik Partisi (PYD), PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu olarak kendisini meşru bir aktör gibi göstermek ve Suriye’de yaşanan iç karışıklığı fırsata çevirme hedefinde kazanımlar elde etmiştir. PYD’nin, PKK terör örgütüyle olan organik bağına dönük pek çok kanıt ortadadır.

        PYD, 17 Ekim 2003’te teröristbaşı Öcalan’ın İmralı’dan verdiği talimatlar ve PKK 8. Kongresi’nde; ‘Türkiye’nin yanı sıra İran, Irak ve Suriye’de de yeni örgütlenmelere gidilmesi’ yönünde alınan kararlar doğrultusunda kurulmuştur. PKK/KCK terör örgütünün nihai amacı Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarında sözde özerk yönetimlerle KCK altında birleştirmektir.

        Gelinen aşamada Fırat’ın doğusundaki YPG-PKK varlığı Sığınmacıların geri dönüşünün de önünde bir engel niteliği kazanmıştır.

        "Esad rejimi ile birlikte sorunun en aza indirgenmesi sağlanabilir mi?" derseniz bunu da irdelemek, tartışmak mümkündür, fakat vaktiyle DEAŞ’ı çıkarma bahanesiyle söz konusu alanların nasıl ve hangi gerekçelerle terör örgütlerine terk edildiğini unutmamalıyız!

        Hatırlarsanız ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral Joseph Votel, SDG ismini ve şemsiyesini YPG’yi kamufle etmek için kurduklarını itiraf etmişti.

        Aslında bir süredir YPG’nin terör dışında bir konumla kimi Avrupa ülkelerinde kabul görmesi, meşruiyet kazanması o ülkelerde sadece kendi örgütsel faaliyetleri için değil PKK’nın da bu alanda kimliksel bir geçiş hattı sağlamasına imkan tanımaktadır. Bir yönüyle PKK, söz konusu Avrupa ülkelerinde terör örgütü olarak tanınmış olsa bile YPG görünümüyle eklektik faaliyetlerini sürdürmek avantajı yakalamaktadır. Bu bağlantıya ilişkin geçmişte İspanya ve İngiltere gibi kimi ülkelerde mahkeme kararları olmasına rağmen PKK-YPG yaşam alanının Fırat’ın doğusundaki yapılanmanın giderek tahkim edilmesiyle güçlendiği söylenebilir.

        İşte İsveç ve Finlandiya üzerinden bugün Türkiye’nin ortaya koyduğu veto kartı bu bütünleşik halin en azından hak ettiği darbeyi alabilmesi için bir fırsattır. Bu bağlantıları ve PKK’nın YPG üzerinden nasıl vücut bulduğunu kanıtlarıyla daha fazla dünyaya anlatma zamanıdır.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        2020 KPSS'lilerin atama mağduriyeti…

        2020 KPSS'lilerin atama mağduriyeti…
        0:00 / 0:00

        Her yıl yeni mezunlarla sayıları artan öğretmenlerin kadro sıkıntılarına dikkat çekmeye çalışıyorum. "Konunun kesin ve kısa vadede bir çözümü var mı?" derseniz yok... Eğitim yapısından tercih sistemine kadar pek çok kalıcı önlem gerekiyor.

        Ancak belirgin hata ya da adaletsizliklerin de altını çizmek lazım. Kendilerinden çok mesaj aldığım 2020 KPSS'li adaylar da bunlardan biri olarak gözüküyor.

        Öyle ki 2017 KPSS grubu ek atama alarak 40 bin atama almış hem de 3 atamaya dahil olmuş. 2018 KPSS grubu ek atama alarak hem 40 bin atama almış ve 4 atamaya dahil olmuş. 2019 KPSS grubu da benzer bir durumda.

        Fakat bu kapsamda 2020 KPSS grubu ek atama almayarak "17 bin atamayla" son 17 yılın en düşük atamasını elde edebilmişler.

        Bu konuda çok mesaj geldiği için Milli Eğitim Bakanlığına bu detayı hatırlatmak faydalı olacaktır. Adayların beklediği çözüm ise 2020 yılı KPSS puanlarının en azından bir atamada daha geçerli olması...Tabii gönlümüz ister ki tüm atama dönemlerindeki hal eden adayların mağduriyeti giderilsin.

        (İster kamu ister özel sektör için olsun tüm öğretmen adaylarımızın sorunlarına bu köşe açıktır.)

        Diğer Yazılar