Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya ile Ukrayna arasındaki görüşmeler korkarım ki henüz bir ateşkes sağlamaktan uzak. Ukrayna’nın, Rusya’nın işgal gerekçelerini ortadan kaldıracak bir tutum sergilemediği ve hatta Kırım’da dahil olmak üzere toprak kayıplarını asgariye indirecek bir müzakere ikliminin arayışında olduğu anlaşılıyor. Ukrayna, önce ateşkes sonra müzakere şeklinde bir eğilimi öne çıkarıyor. Rusların daha da sertleşmesi ve başta Kiev olmak üzere askeri/insani tahribatı artırması Zelenski yönetimini bu yaklaşımdan uzaklaştırmak hedefini taşıyor. Üstelik hala “özel askeri operasyon” diyerek yöneldikleri nihai iki amacın (1) yönetim değişikliğinin sağlanması ve (2) olabildiğince stratejik noktaların ele geçirilmesi olduğu görülüyor.

        Ancak muhtemel bir ateşkes ile Rusya’nın kabul edebileceği ortak bir noktada buluşulsa bile Putin’in hem ülkesi hem de işbirliği içerisinde olduğu ülkeler kuşağında yüzleşmesi gereken önemli gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Elbette savaş öncesine kadar Rusya'da bilhassa Rusların Putin'e ve yönetime olan desteği göz ardı edilmemeli. ABD'nin hedeflerinden biri buysa sonuç alması kolay olmayacak ve yönelimini gelişmeler belirleyecektir.

        Dün bu konuda Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) Genel Müdürü Andrey Kortunov’un da önemli bir analizi vardı. RIAC sıradan bir yer değil, 2010 yılında doğrudan devlet başkanı kararnamesi ile kurulan bir düşünce kuruluşu. Bahsettiğim gerçekleri sıralarken bu analizdeki bazı kısımlardan da yararlandım. Aşağıda sıraladığım maddelerin savaşın seyri, insani boyutları ve ateşkesin zamanlaması nispetinde farklılık gösterebileceği belirtilmeli:

        REKLAM

        1- Beyin ölümü gerçekleşti denilen NATO’yu yeniden canlandırmayı başardı Putin… Özellikle Avrupa’nın doğu kanadında NATO üyeliğinin vazgeçilmez olduğu kanıtlandı. Avrupa Birliği’nde ise beklenmeyen bir ölçüde ekonomik ve askeri yaptırım kararları alındı. Nerdeyse tüm Avrupa uzun zaman sonra benzer değer ve hassasiyetlerle tek renk haline geldi. Finlandiya’nın, İsviçre’nin tarafsızlığını bile güncelleyen bir haldi bu. Dün Lavrov konuşurken salonu terk eden dünya ülkelerinin bu tavrı sıradan bir diplomasi mesajı olarak değerlendirilmemeli.

        2- Putin’in uzun zamandır seslendirdiği “Ukrayna halkıyla bir problemimiz yok” ve dahası “Onlar için geliyoruz” vurgusu yerle bir oldu. Ukrayna halkı büyük ölçüde (tartışmalı bölgeler dışında) Rusya’ya karşı birleşti. Ve bu birliktelik tarihsel ve kültürel bir kopuşu da tetikleyecek nitelikte…

        3- Müdahalede ölçülülük kaybedildiği için meşruluk da kayboldu ve Ukrayna odaklı karşı diplomasi ile öfke sarmalı Rusya’nın peşinde artık… Moskova’nın Batı'da hiçbir müttefikinin veya en azından sempatik bir gözlemcisinin kalmadığı söylenebilir. Daha önce yakın ilişkiler kuran ülke ve kuruluşlar bile kınama açıklamaları yaptılar. ABD’de bu hususta oluşan fikir birliği ise sanırım son 50 yılın zirvesinde olmalı.

        4- Bu gelişmeler devam ettiği takdirde diyalog zemini için Rusya daha fazla çaba harcamak zorunda gözüküyor. Avrupa sahasındaki birkaç ülke dışında (Türkiye bunlardan biri) Putin ile görüşmek için bekleyen bir cumhurbaşkanı, başbakan bulmak pek mümkün görülmüyor. Bu durum büyükelçilerin geri çağrılması ve hatta diplomatik ilişkilerin kesilmesi ile tamamlanacak örnekleri karşımıza çıkarabilir.

        5- Putin’in iş başına geldiğinden bu yana test ettiği ve büyük ölçüde kazandığı askeri operasyonların her koşulda aynı neticeyi vermediği görüldü. Dolayısıyla silahlanma konusunda NATO ve Avrupa ülkelerinde başlayan motivasyon daha belirgin olacak. Almanya bunun en önemli örneği ve Moskova’nın bununla rekabet etmek için yeterli siyasal/ekonomik koşullar için daha fazla çaba sarf etmesi gerekecek. Üstelik artık NATO-Rusya arasında kısa ve orta vadeyi kapsayabilecek bir moratoryum da çok uzak bir ihtimal. Zira NATO ülkeleri, Ukrayna’daki direnişin devamı ile bu korku eşiğini aşacak gibi duruyor.

        6- Rusya, son 10 yıldır Batı'nın ekonomik yaptırımlarının öncelikli hedefi oldu. Bu baskının istikrarlı bir şekilde artması sürpriz olmayacak. Başta hidrokarbonlar olmak üzere Rus kaynaklarına olan mevcut bağımlılıktan kurtulmak uzun zaman alacak olsa da Putin’in birleştirdiği Batı ittifakı bunu aşmak için yollar deneyecek. Kuzey Akımı 2'nin terk edilmesi, diğer boru hatlarından da Rus gazı alımında bir azalma yaşanmasına sebep olabilir. Ayrıca Rusya Federasyonu'nda bulunan diğer hammaddeler de bu riskle karşı karşıya.

        7- Rusya, dünya ekonomisinden koparılırken aynı zamanda küresel tedarik ve teknoloji zincirlerinden de uzaklaştırılma tehlikesiyle yüzleşecek. Dev ortaklıklar, projeler askıya alınacak ve Rusya'dan yüksek teknoloji ihracatı/ithalatı ciddi engellerle karşılaşabilecek. Rus bilim adamlarının yanı sıra uluslararası öğrenciler de bundan etkilenecek. Bu kapsamda Rusya’nın Çin'e bağımlılık alanları artacak. Çin'in bu süreçte ortaya koyduğu pasif taraflılık bu yöndeki zımni kabulün bir işareti sayılabilir. Batı'nın bununla da yetinmeyip izolasyon amacını Orta Asya’da, Güneydoğu Asya'da, Orta Doğu'da, Afrika'da ve Latin Amerika'da yaygınlaştırılmak için bir dizi kampanya yürütmesi de güçlü bir ihtimal.

        8- Eğer bu kapsamlı izolasyon gerçekleşir ve uzun sürerse karşı tedbirlerin belirli bir direnç sağlaması arayışı doğacaktır. İstenen iyileşmeler sağlanamazsa Moskova kendi yakın çevresinde ve Federasyon içerisinde etnik, demografik ve sosyo-ekonomik problemlerle daha fazla meşgul olmak zorunda kalabilir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar