Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı Türkiye'nin hassas konumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle Ukrayna Ankara Büyükelçisi Bodnar'ın "Boğazlar Rus savaş gemilerine kapatılsın." sözleri Türkiye'nin süreçteki olası rolü açısından irdelenmeye değerdi.

        Yani Türkiye'nin Montrö'den kaynaklanan hak ve sorumlulukları hem kendi güvenliği hem de dünya barışı için ciddi bir alan haline geldi.

        Bu konuyu dün Kazakistan'da sıcağı sıcağına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na sorduk.

        Öncelikle Türkiye'nin ikili görüşmelerle diplomasiyi ayakta tutmaya ve iki ülkeyi farklı platformlarda bir araya getirmeye çalıştığı anlaşılıyor. En son Antalya Diplomasi Forumu'na iki ülke davet edilmiş. Şöyle dedi Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: "Biz tabii bu askeri harekatın hemen durmasını istiyoruz. Türkiye’nin başından beri bu konudaki tutumu net. Biz her ikisiyle de iyi ilişkileri olan bir devlet olarak tansiyonun düşmesi için elimizden gelen sağduyulu çabayı gösterdik. Dün bu amaçla Cumhurbaşkanımız, Putin ile bir görüşme yaptı. Geçtiğimiz günlerde Lavrov ile görüştük. Kuleba'yla da görüşmüştük, onları Antalya’da bir araya getirebilir miyiz diye konuşmuştuk. Rusya, ‘İkili konuları konuşmak için bir araya geliriz' dedi. Bir ilhaka ya da savaşa karşıyız, tanımaya karşıyız. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Biz savaşın tarafı değiliz. Herhangi bir çatışmanın içinde olacak bir ülke değiliz. Dengeli ama hakkaniyetten yana uluslararası hukuktan yana ilkesel tutumumuzu sürdürmeye devam edeceğiz. Bu askeri harekatın bir an önce bitmesi için elimizden gelen çabayı göstereceğiz.

        REKLAM

        Bakan Çavuşoğlu’yla Montrö konusunda Türkiye'nin yaklaşımını da konuştuk. Ukrayna'nın bu hususta resmi bir talepte bulunduğunu ifade ederken Montrö Antlaşması'nın maddelerinin gayet açık olduğunu ve bugüne kadar olduğu gibi Türkiye’nin Montrö Antlaşması'nı tereddütsüz uygulayacağını vurguladı.

        Çavuşoğlu’nun bu kapsamda dikkat çektiği iki ayrıntı vardı. Birincisi Anlaşma maddelerine bakıldığında karşı kaşıya olunan olayın “savaş” sayılıp sayılmamasına göre durumun farklılaşabileceği… Şöyle dedi Çavuşoğlu: “Yani Türkiye’nin taraf olmadığı bir savaşta, savaşın tarafı olan ülkelerle ilgili alınabilecek tedbirler var. Gerektiğinde Boğazlardan savaş gemilerinin geçişini Türkiye durdurabilir.”

        Peki mevcut durumu bir savaş olarak kabul etmeyecek miyiz, sorusu akla geliyor.

        Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: “Uzmanlarımız bir kere savaş hali var mı onu çalışıyor. Savaş halini hukuken kabul edersek bu süreç başlayacak ve gelişmelere göre savaş gemilerinin geçişini sınırlandırabiliriz."

        Dolayısıyla Türkiye savaş halini ve savaşan tarafları belirleyerek Montrö bağlamında savaş gemilerinin geçişini yasaklayabilir. Bilhassa kendisi böyle bir savaşın içine çekilirse ve hatta savaş tehlikesi tehdidi çerçevesinde tüm savaş gemilerinin geçişini engelleme takdiri Türkiye'nindir.

        Ancak anladığım kadarıyla bu daha çok var olan bir yetkinin ve sorumluluğun altının çizilmesi...

        Zira ikinci ayrıntı da hak ve yetkinin bir istisnası olarak kabul edilebilir. Bakan Bey onu da şu şekilde ifade etti: “Ama Montrö Sözleşmesi'nde ayrıca bir şey var. Burada savaşın tarafı olan ülkelerin gemilerinin kendi üslerine dönme talebi olursa, o zaman ona izin verilmesi gerekiyor. Biz yasaklasak da Rusların böyle bir hakkı var. Sözleşme yapılırken, Rusya kendisine uygun madde koydurmuş. 19, 20 ve 21. Madde bunları düzenliyor. En sonunda diyor ki, kıyıdaş ülkenin gemisi kendi üssüne dönme talebiyle geçmek isterse buna izin verilir."

        Türkiye'nin şu anki yaklaşımı böyle. Sonuçta sadece Türkiye için değil bölgenin kana bulunmaması için Montrö hayati bir güvence, vazgeçilmez uzlaşma zemini...

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Kırım Tatarları ve Kırım Tatar Meclisi yalnız değildir!

        Kırım Tatarları ve Kırım Tatar Meclisi yalnız değildir!
        0:00 / 0:00

        Bu işgal ve saldırının altında azami dikkat göstermemiz gereken Kırım Tatar Türklerinin güvenliği oldukça önemli. Türkiye'nin özellikle soydaşlarına kucak açması en doğal hakkı... Bu hususu da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na sorduk. Kırım Tatar Meclisi'nin bu yönde bir talebi olursa Türkiye ne yapar? Şöyle konuştu Bakan Çavuşoğlu: "Bizim Kırım Tatarlarına kapımız her zaman açık. Kırım’ın illegal ilhakını tanımadığımızı her vesileyle söylediğimiz gibi bu süreçte de ülkemize gelen Kırım Tatarı kardeşlerimize de kucak açtık. Türk soylulara özel bir statü ile vatandaşlık veriyoruz. Kırım Tatarlarını da bu statüye dahil ettik. İlave gelmek isteyen olursa, biz her türlü yardımı yaparız."

        Ezcümle Türkiye her konuda soydaşlarının yanında olmalı ve bu desteği dünyaya her fırsatta duyurmalıdır... Kırım Tatarlarının Milli lideri Abdülcemil Kırımoğlu ve Kırım Tatar Milli Meclisi yalnız değildir.

        Diğer Yazılar