Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz günlerde atanamayan öğretmenler ve ücretli öğretmenlerle ilgili sorunları gündeme taşımıştım. Çok sayıda öğretmen adayından, genç arkadaşlarımdan mesajlar gelmeye devam ediyor.

        Özellikle ücretli öğretmenlerin feryadı büyük! İçerisinde bulundukları çalışma koşullarını anlattıklarında mesleklerini layıkıyla icra etmelerinin güç olduğu bir kez daha anlaşılıyor.

        Önceki gün de 12 maddeden oluşan Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM’de olduğu gibi kabul edildi. Bu kanunla ilgili değerlendirmemden önce Mustafa Kemal Atatürk'e ait bir anektodu hatırlamak faydalı olacaktır.

        1928’de yazı devriminin ardından Atatürk’ün kara tahtadaki resmî görülünce “Başöğretmen” denilmeye başlamıştı. Hatta Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra bir gazetecinin “Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?” sorusuna hiç düşünmeden “Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır.” demişti.

        Bu süreçte Atatürk’ün yine bir gün yolu bir köy okuluna düşer. Tek sınıflı okulda genç bir öğretmen görev yapmaktadır. Atatürk içeri girince öğretmen kürsüden ayrılır ama o sırada Atatürk şöyle söyler: "Hayır yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer müsaadeniz olursa biz de sizden faydalanmak isteriz. Yer sınıf olduğunda Cumhurbaşkanı bile ondan sonra gelir.” demiştir. (Şimşek.N, "Anılarla Atatürk")

        Bu ve benzeri yaklaşımların çıkardığı özet cümle öğretmenlerin ülkedeki tüm insanların üzerinde bir görev icra ettikleri bilinciyle hareket edilmesi ve buna uygun bir yasal/fiili çerçevenin oluşturulması gerektiğidir.

        Cuma günü kabul edilen kanuna dönecek olursak -ki olduğu gibi diyorum zira bu kadar önemli bir kanunun geniş kesimlerin görüş ve önerileri ile şekillendiğini iddia etmek zor. Kimi sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisi biraz da bundan.

        Aslında temel mantığı itibariyla ciddi bir eksikliği gidermek üzere yola çıkılmış... Öyle ki öğretmenlik, Milli Eğitim temel kanununda özel ihtisas mesleği olarak belirtilse de öğretmenlere özgü bir meslek kanunu bugüne kadar yoktu. Bu sebeple onlara ilişkin kariyer basamaklarının da yasal çerçevesi tartışmalıydı.

        Çıkarılan bu kanunun en önemli yanı öğretmenlik artık bir kariyer mesleği sayılacak ve öğretmen, uzman öğretmen ve baş öğretmen şeklinde ilerleyebilecekler. Statü ve ücretlerinde bu kapsamda değişimler olacak. Birinci derece öğretmenler 3600 ek göstergeye kavuşuyor. Fakat ilginçtir şartları tutanlar karardan 15 Ocak 2023 tarihinden sonra faydalanabilecekler. Sözleşmeli öğretmenler için bazı iyileştirmeler de var. Tabii beklenen madde statü farklarının ortadan kaldırılmasıydı.

        Yukarıdaki olumlu maddelerin yanı sıra ciddi eksiklikler bulunduğunu söylemek gerekiyor.

        Birincisi özel okullar ve ücretli öğretmenler hakkında hiçbir detay yer almıyor. Oysa bugün hem mevzuat hem de uygulamada özel okullarda çalışan öğretmenler ile bir statü çarpışmasına uğratılan ücretli öğretmenler eğitim sisteminin parçaları. Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlerle birlikte onların da özlük hakları ve kariyer basamaklarında ilerleyişine yönelik makul düzenlemeler yer almalıydı. Ücretli öğretmenler bırakın en düşük devlet memuru maaşını asgari ücretin dahi altında ücret alıyorlar. Özel okullarda da bu yönde bir ilkesel bütünsellik olmadığı biliniyor

        Türkiye'de halen yaklaşık 1.4 milyon özel okul öğrencisi bulunurken 1.1 milyon öğretmenin %15'e yakını özel okuldakiler ve %7,9'u da ücretli öğretmenlerden oluşuyor.

        İkincisi kanunun 5. maddesinde getirilen aday öğretmenlerin adaylık süreci sonunda "Adaylık Değerlendirme Komisyonu" tarafından yapılan bir değerlendirmeye tabi tutulacak olması. Komisyon neye göre bu değerlendirmeyi yapacak? Gerçekten objektif ve şeffaf bir yöntem belirlenmeli. Değilse zaten halihazırda uygulanan mulakata karşı soru işaretleri varken burada da eleştiriler, kaygılar ve ayrışmalar artacaktır.

        Üçüncüsü kanunda yönetici pozisyonları için liyakati esas alan çerçeve bir düzenleme yer alabilirdi. Böylelikle bakanlığın kurum içi yönetici atamalarındaki uygulama esasları da kimseyi rahatsız etmeyecek adil bir alt sistemi beraberinde getirirdi. Yine buna benzer şekilde bölgeler ve çalışma koşulları dikkate alınarak ödül ve teşvik sistemi böylesine önemli bir kanuna konuşlandırılabilirdi.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar