Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son altı gün içerisinde kontrol altına alınanların dışında 4 ilde devam eden yangınlar durumun vahametini ortaya koyuyor.

        Cansiparane bir biçimde bu mücadeleyi yürüten görevlilerimiz ve tüm vatandaşlarımıza minnettarız.

        Kısa bir süre sonra karşı karşıya kaldığımız acı gerçekle daha net yüzleşeceğiz.

        Elbette bu noktada hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Hata ve eksiklik var ise bunu kamuoyuyla paylaşmak aynı zamanda kamusal bir sorumluluktur.

        Çünkü bu felaketten ders çıkarmak mecburiyetindeyiz.

        Yüzlerce noktaya ulaşan böylesine büyük bir yangında şüphesiz hız ve etkinlik çok önemli...

        Geçmişte yangına müdahale eden uzman ve yetişmiş ekipten bazı kişilerle görüştüm. Siyasal bir tartışmanın içinde kalmak istemedikleri için isimlerini vermiyorum. Ancak söylenen şu ki; THK’nın elindeki uçaklar da ilk müdahalede yer alsalar daha az bir kayıp yaşanması mümkün olabilirdi. İşten çıkarılan pilot ve teknisyenler çok tecrübeliydi. Sahayı yıllardır iyi tanıyorlardı. Orman çalışanları ile uyumları vardı. Bu avantaj bile kritik bir öneme sahipti.

        Öte yandan açık kaynaklardan ulaşılabilecek bazı bilgi ve veriler katkı sağlayıcı.

        THK’nın elindeki uçaklardan 4’ünün hazır, birinin 150 bin dolar, diğerinin de 750 bin dolarla hazır hale getirilebileceğini bizzat bugünkü kayyım heyeti başkanı Cenap Aşçı, Habertürk Yazarı Güntay Şimşek'le röportajında açıklamıştı. Hatta kontrolü yaptırdıkları Kanada firmasının 7 yıl garanti verdiği belirtiliyordu. Peki uçaklar neden yangın için uçamıyordu. Cenap Bey onu da söyledi aslında... Orman Bakanlığı ile THK arasındaki anlaşmazlık ve/veya husumet sebebiyle...

        Kamuoyunda çok seslendirilen ihale sürecine şimdi tekrar girmek istemiyorum. Ama biliniz ki bu ihaleye o uçakların giremeyişinde Orman Bakanlığı kadar THK’nın o dönemki sorunlu yaklaşımı da var. Tek olma avantajıyla yüksek meblağlar istenmesi ilişkilerin kopuşunu tetiklemiş.

        Yine de bu yönetim sorunu o uçakların hazır olduğunu ve uçabileceği gerçeğini değiştirmiyor. Daha da merak ettiğim Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda tam ve detaylı şekilde bilgilendirildi mi?

        Zira Temmuz 2020'de hazır olan ve 7 yıl garanti alınan 4 uçak gerçekten nasıl bugün kullanılamaz hale geldi?

        Bu sorular uzar gider.

        Önemli gerçek şu ki CL-215 amfibik dedikleri bu uçaklar, yani denize inip kalkabilen uçaklar dünyada en etkili olanlardan ve üretimleri de hayli sınırlı. Dün İspanya’dan gelen yardım uçağı da bundandı. Konuştuğum uzmanlar bu uçakların helikopterlerden çok daha etkili olduğunu basit bir karşılaştırma ile açıklıyorlar.

        Helikopterler 5 bin fit üzerinde müdahalede zorlanıyorlar. Uçaklar için bu geçerli değil. Ayrıca helikopterle ortalama 2 bin litre ile başlarken uçaklar 4 bin ile başlayıp 6 bin litreye kadar su alarak müdahalede bulunabiliyorlar. Burada yakıt tankının dengesi rakamları değiştirebiliyor. Yakıt azaldıkça su alma oranı artabiliyor. Hem uçaklar çok daha uzun süre operasyonda kalarak hızları sebebiyle saatte daha fazla sayıda su boşaltabiliyorlar.

        O halde Orman Bakanlığının yangın konusunda büyük tehdit altında olan ülkemiz için 3 uçak kapasitesinde kalması bir hata değil mi?

        Kaldı ki Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, bakanlığın envanterinde söndürme uçağı ve helikopteri olmadığını, ancak Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla bu yıl içerisinde envantere uçak alımının tamamlanacağını söyledi.

        Yani kiralamak yerine uçak almak şimdi soruna çözüm deniliyor. Öyle de olmalı zaten...

        Bakınız 2011-2020 arasında yıllık ortalama orman yangını sayısı 2631, yanan alan ise ortalama 9096 hektar. Son bir yılda orman yangınlarında %29,19, kaybettiğimiz orman alanında ise %131,55 artış olduğu görülüyor.

        Bu rakamları gören bir yönetici ne yapar? Nasıl bir tedbirler sistemine yönelir?

        Anlaşılan o ki; adeta bir hastalık var ve elimizde ilaç da var ama doktor başka ilaçlar aramış desek yanlış olmaz.

        THK’ya gelince... Geçmişten günümüze büyük hatalar yapılmış, yanlış ve yerinde olmayan kararlar verilmiş. Bu sorunların tümünü kayyım heyetine yüklemek doğru olmaz.

        Ama bakın Dernekler Kanunu 27. maddesine göre bu kurumun malları bir tür kamu malı statüsündedir. Ve Son tüzüğü 2008 yılında Başbakan Sayın Erdoğan’ın onayı ile geçerlilik kazanmıştır 3. Maddesi gereği Cumhurbaşkanı onursal genel başkanıdır ve istediği takdirde genel kurula katılarak konuşma yapabilir.

        Ben olsam THK yönetiminin yerinde, ilk gün o talimatı verir, en hızlı şekilde hazır hale getirir (en azından hazır olduğu söylenen 4 uçak) ve ne pahasına olursa olsun yangına müdahaleye katılırdım.

        Risk mi? Bu ülkenin bir karış toprağı için her riski almaya değer!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar