Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesinin ardından Azerbaycan’a geçti. Tarihi önemi olan bu ziyaretin ayrıntılarına girmeden ifade etmek isterim ki; Biden’ın 24 Nisan’daki sözde soykırım kararına yönelik bir girişimin/söylemin ortaya konulmaması üzücü olmuştur. Umarım bu tercih başka ülkelerin de bu konuda cesaretlenmesine sebep olmaz.

        Azerbaycan’a gelince gerçekten tarihi bir ziyaretin gerçekleştiğini vurgulamak gerekir. Temel başlıklara halinde sıralayalım.

        - Karabağ zaferi Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının kurtarılmasını sağlamıştır. İşte bu neticenin ardından ilk kez bir devlet başkanı buraya bizzat ayak basmıştır. Sayın Aliyev’in konuşmasında da vurgulandığı üzere bu zafer, Azerbaycan ordusunun kahramanlığı ve Türkiye Cumhuriyetinin askeri/lojistik/manevi desteği ile tarihe yazılmıştır. Türkiye’nin Şuşa’ya üçüncü konsolosluğunu açacak olması da bu anlamda bir ilktir.

        - Açıklamanın Şuşa’da yapılması sadece jeo-stratejik açıdan değil jeo-kültürel olarak da Karabağ’ın vazgeçilmez önemini göstermiştir. Buradaki yüzyıllık eserlerin gün yüzüne çıkarılmasıyla ortak şuur Türkiye-Azerbaycan ve Türk Dünyasında da anlam kazanacaktır. 2022 yılının TÜRKSOY tarafından Türk Dünyası başkenti ilan edildiğini hatırlayalım.

        - Bugün bir uluslararası havalimanı yapılacağı bilinen Fuzuli şehrinden yeni yapılan karayolu ile Şuşa’ya gidilmesi Zengezur Koridoru’na atfedilen hayati önemin altının çizilmesiydi. Zira bu koridor, yani Azerbaycan topraklarını Nahçivan’a, dolayısıyla Türkiye’ye uzanacak hattın en belirgin başlangıç noktası olacaktır.

        REKLAM

        - İmzalanan Şuşa Beyannamesi metinde de atıfta bulunulan Kars Anlaşmasının yüzyıl sonraki yansımasıdır. Öyle ki 1921’de Türkiye (TBMM), Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan arasında imzalanan Kars Anlaşması ile Türkiye’nin doğu sınırları belirlenmiş ve Nahçivan bir özerk bölgeye dönüştürülmüştür. 1992 yılında Karabağ’ın Ermenilerce işgalinin arkasındaki sebeplerden biri de bu anlaşmayı tanımamış olmalarıdır. Dün Şuşa’daki metin bu yönüyle geçmişteki işgalin ve ardındaki eylemler bütününün de yok hükmünde sayılacağını kayıtlara geçirmiştir.

        - İki liderin imzaladığı 14 sayfalık beyannamede ekonomiden enerjiye, eğitimden güvenliğe, çok boyutlu hedefler dikkat çekmektedir. Metnin ana temasını “yüksek düzeyli müttefiklik” kavramı altında buluşturmak mümkün. İki ülkenin karşılıklı egemenlik, toprak bütünlüğü ve içişlerine karışmama ilkesiyle bu müttefikliği geliştirmesi ilkesi vurgulanıyor.

        - Ekonomik boyutta iki ülke arasında serbest mal dolaşımına geçilme hedefinin ortaya konulması 1992’deki Türk Dünyası hedeflerini anımsatıyor. Hatta iki ülke vatandaşlarının kimliksiz seyahat dışında ikamette de benzer bir duruma gelebilmesinden söz ediliyor.

        - En önemli kısım ise güvenlik ve askeri boyutlarda kurulacak birliktelik… Azerbaycan’da ortak SİHA üretimine geçilecek olması ciddi bir adım.

        Taraflardan herhangi birinin kanaatine göre onun bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde tanınmış sınırlarının dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü bir devlet veya devletler tarafından tehdit ve saldırı gerçekleştirildiğinde önce istişare süreci başlatılacak ve gerekli görülürse BM şartı çerçevesinde gerekli yardım sağlanacak. Ayrıca saldırının önlenmesi için silahlı kuvvetlerin ortaklaşa yönetimi devreye konulacak. Bunun sürekliliği için de iki ülkenin Milli Güvenlik Kurulları periyodik toplantılar yapacak.

        Bu mesajın anlamı şu ki; iki ülkeden herhangi birinin toprak bütünlüğüne (anlaşmanın doğası gereği bilhassa Karabağ) yönelik bir saldırı yapılmasına izin verilmeyecek ve her türlü tedbir alınacak. BM şartının metinde yer alması da ilgili 51. ve 52. maddede belirtilen “meşru müdafaa” kuralının hakim kılınacağının vurgulanması. Ancak ilgili maddelere göre tek ya da birlikte yapılacak bir kuvvet kullanımı ancak Güvenlik Konseyi toplanarak bir karar alıncaya kadar geçerli. O konseyde de meseleye müdahil Rusya, ABD ve Fransa'nın olduğu unutulmamalı.

        REKLAM

        Böyle bakıldığında bu yaklaşım bir nihai bütünleşme hedefinin parçası olarak görülse de kısa ve orta vadede caydırıcılık ve kararlılık iradesi olarak hazırlanmış gözüküyor. 5 yıllık Karabağ ateşkes anlaşmasının maddelerinin aksatılmadan işletilmesi ve burada geri atılmamasının kararlılığı…

        Elbette Nahçivan koridorunun açılması bu söylemin odak noktasıdır.

        “Üçüncü ülkeler” ifadesi de sadece Ermenistan değil 6’lı mekanizmaya dahil ülkeler (Ermenistan, Gürcistan, Rusya, İran) ve hatta burada yer almayan AGİT Minsk Grubuna da (ABD, Fransa) verilmiş bir kararlılık mesajı olarak algılanabilir.

        Son olarak bu güvenlik yaklaşımının her ne kadar yakın gelecekte öngörülemese de uzak vadede Türk dünyası açısından bir model teşkil edebileceği ayrıntısını atlamayalım.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar