Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Başkanı Biden’ın 23 Nisan telefonundan sonra NATO zirvesinde yapılacak yüz yüze görüşme kritik bir önem taşıyor. Sadece sözde soykırım yalanından dolayı değil; Haziran ayında gerçekleşecek muhtemel diplomasi trafiği dikkate alındığında Türkiye-Rusya-Ukrayna eksenindeki gelişmelerin seyrini de belirleyecek bir dönemeç olacak. Öyle ki, Türkiye’nin ABD ile biriken sorunlarının yanına bir de Ukrayna'yla ilgili hızlı karar vermesini gerektirecek bir kaos senaryosu eklenebilir. Bu konuda hem Biden’ın hem de Putin’in Türkiye’den farklı beklentileri olduğu sır değil..

        Yaklaşan görüşmeler öncesi Ukrayna’nın NATO üyeliği gündemdeyken, bir yandan da Putin’in sürdürülebilir diplomasi alanına çekilmesine yönelik heyetler arası görüşmeler devam ediyor. ABD Başkanı Biden Salı günü gazetecilere verdiği demeçte, Haziran ayında planlanan Avrupa ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşme olup olmayacağı sorusu üzerine “Bu benim umudum ve beklentim. Bunun üzerinde çalışıyoruz," cevabını verdi.

        Bir süredir ABD Dışişleri Bakanı Blinken olası bir görüşme için ilkeleri oluşturmaya çalışıyor. Özetle “diplomasi ve uzlaşı arıyoruz ancak Moskova çatışmacı tarzından uzaklaşırsa…” yaklaşımını açıkça seslendiriyor. Biden 11-13 Haziran'da İngiltere'de G7 zirvesine ve 14 Haziran'da Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılacak NATO zirvesine katılmak için önümüzdeki ay Avrupa'yı ziyaret edecek.

        Buna karşın Kremlin sözcüsü Peskov, 30 Nisan'da yaptığı açıklamada Biden’ın 11-14 Haziran’daki temaslarının liderler görüşmesi için bir seçenek olarak görülmediğini belirtti. Yine de Biden-Putin görüşmesinin 13 Nisan’daki telefondan sonra üçüncü bir Avrupa ülkesinde gerçekleşeceği neredeyse kesinleşti.

        Bu arada Rusya, Ukrayna ve özellikle Donetsk bölgesinde geri adım atmıyor. Bir yandan askeri tahkimatı güçlendiriyor bir yandan da yerel halkın kopuşunu hızlandırıyor. Rusya İçişleri Bakanlığı Pazar günü çok önemli bir veri açıkladı. Buna göre son iki yılda Donetsk ve Lugansk’ta yaklaşık 530.000 insana Rusya pasaportu verilmiş. Yalnızca iki bin kişinin başvurusu reddedilmiş.

        Bu hızlanmanın zemini ise Putin’in 24 Nisan 2019'da çıkardığı kolaylaştırıcı kararname. Öyle anlaşılıyor ki süreç uzadıkça Ukrayna’nın bu toprak parçasını elinde tutmak adına alanı daha da sınırlanacak. Bu noktada belki de en önemlisi ABD’nin problemin nihai çözümü konusunda beklentilerin gerisinde kalıyor algısı…

        Böyle bir fotoğraf ABD'de sorgulanıyor. Belirli bir kesim Putin’i bu politikalarından caydırabilmek için mevcut yaptırımların yeterli olmadığı, artık Batı’nın bir araya gelerek daha ciddi ve harekete geçirici tedbirler üzerinde konuşması gerektiği yönünde… Hedefine ulaşmayan yaptırım stratejisinin hem Putin’i güçlendirdiğini hem de Rusya-Çin yakınlaşmasını artırdığı ifade ediliyor. Foreign Policiy'de yazan Daniel Fried ve Adrian Karatnycky'in makalesinde belirtildiğine göre 2014 yılından bu yana getirilen ekonomik yaptırımların Rusya’nın ortalama GSYİH büyümesini her yıl 2,5 puandan fazla azaltmış olabilir.

        Sonuç olarak yaklaşan bu önemli diplomasi trafiği öncesinde Türkiye’nin atması gereken stratejik bir adım, Mısır, İsrail gibi sorunlu olduğu ülkelerle bagajı hafifletecek hamleler yapmak olacaktır. Nitekim bu ağır yükün Türkiye açısından sürdürülebilirliği tartışmalıdır.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar