1 Mayıs'ta asıl irdelenmesi gerekenler…
Bu yıl 1 Mayıs, salgının gölgesinde ve çalışan kesimlerin ağır koşullarla yüzleştiği bir dönemde gerçekleşiyor. Dünyada göreli olarak artan işsizlik ve özellikle genç işsizlikteki umutsuz tablo insanların hayatını derinden etkiliyor. Türkiye'de de en zengin ile en yoksul arasındaki eşitsizlik düzeyinin 8.3 kata yükseldiği görülüyor.
Aslına Emek ve Dayanışma Günü denildiğinde, muhtevası bakımından bende 3 önemli kavramı çağrıştırıyor.
“Emeğin kutsallığı”, “adil bir paylaşım” ve elbette “işi ehline vermek” yani liyakat. Bu kavramlar siyaset dünyasında çok kullanılsa da sorunların odağında yer almaktan bir türlü kurtulamazlar. Dolayısıyla her 1 Mayıs geldiğinde bu başlıklarda Türkiye’nin nasıl bir değişim gösterdiğine bakmak daha anlamlı ve katkı sağlayıcı olacaktır.
Zira bu başlıkların hepsi birbiriyle sarsılmaz bir ilişki içerisindedir. Emeğe değer verilen yerde adalet duygusu güçlenir, adalet güçlendikçe liyakat ilkesi pekişir. Elbette bu ölçütlerin pratikte hiçbir ülke için sorunsuz ve sınırsız olduğu iddia edilemez. Önemli olan değerlerinizi, kurumlarınızı ve uygulamalarınızı bu doğrultuda ilerletmeyi başarmaktır. Üçünün de olmadığı bir sistem düşünsenize… Zaten orada artık bir sistemden bahsetmek de mümkün değildir. Atalarımız ne demiş “Küfür devleti daim olabilir amma zulüm devleti baki olamaz.”
Her zaman Türk kültüründen verdiğim eşsiz bir örnek var. 13. Yüzyılda Hoca Ahmet Yesevi’nin toplum hayatında en çok üzerinde durduğu hususlardan biri de emeğin kutsallığıdır. Kendi döneminde bulunduğu sosyal statü sebebiyle pek çok şeye muktedir olan Ahmet Yesevi’nin tahta kaşık yapıp satarak geçimini sürdürmesi 1 Mayıs’ta verilebilecek en etkili detaylardan biridir.
Öte yandan gelir dağılımındaki adalet ve iş hayatındaki huzur, toplumsal barış ve huzurla da doğrudan ilişkilidir. Dünya genelinde işçi bayramı olarak kutlanılan 1 Mayıs, Kazakistan’da 1995 yılından bu yana “Halkların Birlik Günü” olarak kutlanıyor. Kutlamalar sırasında Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in önemli bir sözünü hatırlıyorum: “Devletin kök ve çekirdeğini birlik oluşturur. Devlet bu birlikte sayesinde kalkınır ve güçlenir.”
Sanırım bu noktada ideal bir yaşantı içerisinde olduğumuz söylenemez. Her gün yeni bir gerginlik, kutuplaşmayla yüzleşiyoruz. Siyaset bir araç olmak yerine kutsal bir amaç haline dönüşüyor. Böylece toplum yoruluyor, ayrışıyor ve birlikte yaşam iradesinde aşınmalar gerçekleşiyor. İşte bizim esas bu sorunu çözmemiz gerekiyor.