Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yıl UNESCO’nun anma ve kutlama yıl dönümleri içerisinde Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı da yer alıyordu. Konuyla ilgili dün Cumhurbaşkanlığı tarafından bir genelge yayınlanarak 2021 yılının “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak kutlanması kararlaştırıldı. 2021’de pek çok yerde “Bizim Yunus” yazısını göreceğiz. Ayrıca Türkçenin önemini vurgulamak üzere “Dünya Dili Türkçe” adıyla kampanyalar düzenlenecek olması önemlidir. Genelgeye göre Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonu yürütecek, en üst seviyede ise Cumhurbaşkanlığı himaye edecek ki bu da hemen hemen tüm kurumlarda faaliyet olacağı anlamına geliyor.

        İmdi buraya kadar her şey çok güzel, insanı mutlu ediyor ülkemizde böyle hassasiyetlerin altının çizilmesi... Umarım ismine, hedefine yakışır bir etkinlik süreci yaşanır.

        Ancak bu herkese öylesine bir sorumluluk yüklüyor ki, Yunus Emre’nin asırlar öncesinden o güzel Türkçeyle bugünün Türkiye’sine ders çıkarılacak sözleri, öğretileri herkesçe bir kez daha irdelenmelidir.

        Siyasetin dilini ve yaşanan kutuplaşmayı görünce bilhassa da siyasetçiler ve siyaset dünyası…

        Çünkü böylesi konularda toplumda farkındalık yaratmak, gençliğe örnek olmak başta onların doğal bir misyonudur diye düşünüyorum.

        REKLAM

        O halde ne söylüyor Yunus Emre düşüncesi?

        İşte Türkiye Türkçesiyle bir beyit:

        “Söz olur savaşı sona erdirir/Söz olur yarayı iyileştirir/Söz olur zehirli aşı bal ile yağ eder.”

        Bir başkası:

        “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin yüzün yumaz değil.”

        Dahası:

        “Giderdim gönülden kini/Kin tutanın yoktur dini…”

        “Ey sözlerin aslını bilen gel de bu söz nerden gelir/Söz aslını anlamayan sanır bu söz benden gelir.”

        Ve sanırım hepimizin ezbere bildiği o mısralar:

        Gelin tanış olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim sevilelim/Dünya kimseye kalmaz.”

        “Ben gelmedim kavga için/Benim işim sevgi için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim.”

        Sadece bu mısralar bile göstermektedir ki; Yunus Emre’nin dünyasında hakaret, kavga, kutuplaşma yoktur.

        Aksine bunlara karşı tam bir direnç vardır.

        İman, ibadet, ahlak boyutunda insan haklarına saygı esastır. Çünkü insanoğlu Cenab-ı Hakkın bir aynasıdır.

        Yunus Emre’nin düşüncesinde tahammülsüzlük ve hakaret yerine yine yaratandan ötürü engin bir hoşgörü ve empati vardır.

        Yani Yunus Emre’de barış, huzur ve sevgiyle örülmüş bir toplum inşası vardır.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Tesadüf yoktur...

        Tesadüf yoktur...
        0:00 / 0:00

        Fırsat buldukça bana ulaşan yeni kitaplara göz atıyorum. Bugün özellikle iş dünyası ve yönetim katında çalışanlar için katkı sağlayıcı bir kitabı paylaşmak istedim. Çağatay Özdoğru tarafından kaleme alınan "Tesadüf Yoktur: Değerler Temelli Liderlik Hikayesi" adlı kitap, yazarın uzun yıllar sürdürdüğü başarılı iş yaşamının belirgin noktalarını içeriyor. Yönetim sürecine ilişkin pek çok kavramdan örnek olaylarla söz ediliyor.

        Böyle çalışmalar daha çok İşletme, Kamu Yönetimi bölümleri ile anılsa da günümüz koşullarında her düzeyde işgören için önemli ipuçları içermektedir. Kabul etmek gerekir ki sahada edinilmiş birikimler olmadan teorik altyapının sağlamlığı test edilemez.

        Kitabın girişinde "insan ve kurumda değer" irdelenirken şu ifadelere yer veriliyor: "Boşalan kadroya alttaki en kıdemli kişinin getirilmesiyle, yönetici üretilmeye çalışılır. Oysa yöneticilik bir kıdem ve silsile işi değil, ayrı bir uzmanlıktır ve meslektir."

        Aslında biz bu tartışmayı yönetim bilimi derslerinde çokça yaparız. "Yönetim bir sanat mı yoksa bilim midir?" şeklinde... Vardığımız sonuç her ikisinin de bir diğerine tercih edilemeyecek öneme sahip oluşudur. Zira bu yolculukta esas olan liderlik makamına yükselebilmektedir.

        İşte orada ciddi bir yaşam öyküsü başlamaktadır. "İnsan doğuştan lider olur!" yaklaşımı da bu merkezde düşünülebilir.

        Kitabın "Kılavuz değerler" başlıklı ikinci kısmında ise şu ifadeler dikkatimi çekti: "Kendisini çok iyi tanıyan ve ne istediğini bilen insan için sadece yapısı eleştirilerin önemi vardır. Bu tür insanlar denemekten de korkmazlar. Zira onlar kendileriyle yarışırlar."

        Tabii konu yapıcı eleştiri ve bir de bunu dinleyerek deneme olunca başka bir ülkeden mi bahsediliyor diye düşünebilirsiniz!

        Zaten kurumların temel çıkmazlarından biri de içten içe onları yiyen, zamanla tüketen laf salatasıdır.

        Kitabın kapanışında Maturidi'den şu sözler aktarılıyor: "Anne karnında doğum anındaki konumunun tam tersi şekilde duran ama doğum vakti geldiğinde ters dönerek yaşama adım atmaya hazırlanan bir bebeğe bu desteği sağlayan ilahi irade o dokunuşun aynısını bizim yaşamımıza da yapacaktır."

        Sözün kısası başarı tesadüf değildir...

        Diğer Yazılar