Türkiye ve Azerbaycan şu iki alternatifi gündeme getirmeli
Moskova’da mutabık kalındığı açıklanan ateşkes çağrısına Ermenistan’ın uymayacağı belliydi. Sivilleri hedef alan son saldırılar ise masa için saha koşullarını değiştirmeye ve öngörülen bağlamından koparmaya dönük alçakça bir senaryo...
Karabağ’daki çatışmalar 1994’te Bişkek’te sağlanan ateşkesten bugüne kadar ilk kez bu kadar yoğunluk kazanmış durumda.
Bakın tıpkı bugün olduğu gibi o tarihlerde ateşkesler nasıl adım adım işgale dönüşmüş:
İlk kez 23 Eylül 1991'de Boris Yeltsin ve Nazarbayev bölgeyi ziyaret ediyorlar. Rusya’nın güneyindeki Jeleznovodsk kentinde barış görüşmeleri başlıyor. Yeltsin ve Nazarbayev’in garantörlüğünde ilk ateşkes anlaşmasına varılıyor. Ermenistan gerekli adımları atmıyor ve Azerbaycan tarafı bölgeye gözlemciler davet ediyor. Ermenistan bu amaçla gelen helikopteri düşürüyor ve kimse sağ kurtulamıyor.
Şubat 1992’de İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti, taraflar arasında arabuluculuk yapmak amacıyla bölgeyi ziyaret ediyor. Ateşkes uzlaşma çalışmaları sırasında Hocalı Soykırımı’nı gerçekleştiriyorlar.
3-8 Mayıs 1992’de bu kez Tahran’da 8 maddeden oluşan bir anlaşma imzalanıyor. Ama aynı gün Ermenistan ordusu Şuşa’yı, 17 Mayıs 1992’de de Laçın’ı işgal ediyor.
26 Ağustos 1992’de Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev ateşkes için yeni bir girişimde bulunuyor. Azerbaycan, Ermenistan ve Kazakistan Dışişleri Bakanları arasında 27 Ağustos 1992’de Almatı Bildirisi imzalanıyor. Ancak Ermenistan kısa bir süre sonra bildiriyi tanımadığını açıklıyor.
Bugün de asıl yapmak istedikleri önce Azerbaycan’ın ilerleyişini durdurmak sonra da yeni oldubittilerle en az toprak kaybını başarmaktı. Zira daha önce Yukarı Karabağ’ın statüsünün ayrıca değerlendirileceği ve onu çevreleyen rayonlardan çekileceklerine yönelik anlaşma taslağını birkaç kez reddederek test etmişlerdi. Hedefleri işgaldeki Yukarı Karabağ’ın tanınmasını sağlamak. Ateşkesin hemen öncesinde ABD’de kimi milletvekilleri aracılığıyla kongreye tanıma çağrısında bulunmuşlardı.
Bugün için AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanlık sistemi mevcut haliyle işlevini ve güvenilirliğini büyük ölçüde sarsmıştır. Dün detaylarını yazmıştık. Eşbaşkanlık oluşturulması grubun diğer üye devletlerini etkisizleştirmekti.
Şimdi eğer gerçekten bir müzakere başlatılmak isteniyorsa Türkiye ve Azerbaycan’ın iki alternatifi öne çıkarması gereklidir. Ya grubu oluşturan tüm üyeler eşit koşullarda sürece dahil edilmeli ya da Türkiye ile yeni bir ülke (Finlandiya önerilebilir) daha eşbaşkanlar olarak eklenmelidir. İkincisi Minsk Grubu dışında daha güvenilir bir arabuluculuk mekanizması kurulmasıdır. Değilse mevcut yönelim bölgeyi uçurumun kenarına götürecektir.