Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Karabağ’daki gelişmeler, Azerbaycan topraklarındaki işgalin son bulmasını sağlayabileceği gibi aynı zamanda Türk Dünyasının geleceği için büyük önem taşımaktadır. Eğer yaşanan süreç tarihsel dayanaklarından koparılmadan ve hakkaniyet içerisinde çözüme ulaştırılabilirse Türk Dünyası işbirliği alanı yeni bir kırılma yaşayacaktır.

        Şöyle ki; 19.yüzyılda Osmanlı’nın Kafkasya hakimiyetini sonlandırmak ve Orta Asya ile bağlarını koparmaya yönelik hamleler, SSCB’nin dağılmasının ardından da benzer bir anlayışla sürmüştür. Rusya, İran, Fransa, İngiltere, ABD farklı ağırlıklarla sürecin parçası olmuşlardır. Boyutları değişse de Ermenistan’ın Karabağ merkezli olaylarda bir araçsallık taşıdığı bilinen bir gerçektir.

        O dönemde en belirgin olanı, Ermenistan’ın kurulduğu toprakları da içerisine alan Zengezur Koridorunun Nahçivan-Azerbaycan ve doğal olarak Türkiye-Azerbaycan kara uzantısına bir bıçak gibi saplanmasıdır.

        Bu kez 1991’de Azerbaycan’ın diğer Türk Cumhuriyetleri gibi yeniden bağımsızlığını elde etmesiyle Türkiye’nin Hazar merkezli yeni aktör olarak belirmesi Dağlık Karabağ ve çevresindeki işgali hızlandırmıştır.

        REKLAM

        Belirtmek gerekir ki bu potansiyel 1991-1994 arasındaki o kısa dönemde Türkiye tarafından yeterince okunamamış ve/veya değerlendirilmemiştir. Türkiye ülkeler bazında büyük katkılar sağlamış olsa da başta enerji kaynaklarının çıkarılması ve transferi olmak üzere stratejik adımlar beklentilerin gerisindedir.

        "Tabiat boşluk kabul etmez" sözü coğrafyaların ruhu için de geçerlidir. Nitekim söz konusu ülkelerin uzak hedef projelerinde gerekli etkileyici pozisyon sağlanamamıştır. Ve nesil değiştikçe de yeni beklentiler ve daha geniş bir ilişki yönetimi zorunlu hale gelmiştir.

        Ancak 2009 yılında tam da Nahçivan’da imzalanan anlaşmayla kurulan Türk Konseyi son dönemde bir genişleme evresi yakaladı. Uzun yıllar Türkiye ile durağan ilişkiler yaşayan Özbekistan, Konseyin daimi üyesi oldu. Macaristan artık gözlemci üye. Ukrayna katılmak istiyor. Sırada bildiğim başka ülkeler de var.

        Bu ülkeler dışında Rusya Federasyonu bünyesinde ve diğer bazı ülkeler içerisindeki Türk dili konuşan toplulukları saymıyorum.

        Küresel salgınla öne çıkan ulus devletlerin avantajlı yönleri bu topluluklar açısından da kıymetli imkanlar sunabilir.

        Karabağ’daki işgalin son bulması durumunda Türk Dünyasının özellikle çoklu projeler geliştirmeye yönelik güçlü bir ivme yakalaması mümkün gözükmektedir. Öncelikle artacak özgüven ve etki gücü algısı bu ülkeleri yeni bir motivasyon alanına taşıyacaktır. Türkiye’nin Hazar’ın gerisi ile kara sınırını kuracak olması Çin'den Avrupa'ya uzanan Orta Koridorda yeni bir fotoğraf ortaya koyacaktır. KKTC'nin Azerbaycan tarafından tanınması yeniden gündeme gelebilir. Bununla birlikte burada ilk kez yazıyorum Türk Konseyi’ne Asya-Pasifik’ten katılımlar her an gündeme gelebilecektir.

        İşte buradan hareketle, Karabağ sadece Dağlık Karabağ demek değildir diyorum.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar