Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlangıcı ilk çağdaş Esma-ül Hüsna sergisiyle yaptı. İlk kez Allah’ın isimleri tuvallere resmedildi. Bir “Vav” harfine dudak ve göz çizdi. Ufak çapta bir kıyamet koptu. Pek oralı olmadı. Devam etti. Hat ve tezhibi grafitiyle birleştirip Kadıköy sokaklarında duvarlara geleneksel motifler çizdi. Aynı zamanda psikolog. “Dali ve Freud ilham kaynaklarım” diyor. Kurtlar Vadisi’nde oynamışlığı bile var. Tüm bunları alt alta dizdim ki; ne denli nev-i şahsına münhasır bir kadının röportajını okuyacağınızı bilin. İşte başlıyoruz...

        Nasıl bir hayatın var?

        Dönem dönem yoğun çalışırım. Kimseyle görüşmem. Bazen de hiçbir şey yapmam.

        Hiçbir şey yapmazken n’aparsın?

        Tüm gün oyun oynayabilirim ya da kitap, yabancı diziyle vakit geçiririm. Bir koleksiyon oluşturmak için fikir gelmesi lazım. Ben de en iyi bambaşka şeylerle meşgulken odaklanabiliyorum. Ve genelde sanata kıyısından köşesinden bir şekilde bulaşmış insanlarla vakit geçiriyorum. Başka türlü sıkılıyorum.

        Neden? Bilmem. Zihnimde sürekli bana ilham verecek bir şey aradığım için olabilir. Sohbet muhakkak bir yerde sanata bağlanmalı. O masadan kalktığımda bir şey öğrenmiş olmalıyım.

        ‘KÖKLERİNE BAĞLIYIM’

        Geleneksel sanatların en büyük sıkıntısı ne sence?

        Çağı yakalayamadılar.

        Neden?

        Yapan arkadaşların biraz daha vizyon sahibi olması gerekiyor. Bir de sanatı “Doğu-Batı” diye ayırıyorlar. Yanlış. İkisini de harmanlayanlar kazanıyor. Gerçi umut var. Özellikle İranlı sanatçılar tüm dünyada ilgi çekiyor.

        O niye?

        Çünkü modern sanatta pek çok konu irdelendi, çok üzerine gidildi. Ama Ortadoğu, geleneksel sanatlar kapalı kutu. Çağdaş yorumlar, sentezler yapıldıkça Müslüman sanatçıların önü daha da açılacaktır.

        "Bu konuda başı çekiyorum” diyor musun?

        Belki Türkiye adına söyleyebilirim. Çünkü aldığım eğitimlerden gelip de bu arayış içine giren bir sanatçı henüz göremedim.

        Peki nasıl başladı bu arayış?

        İmam hatipte okuyordum. Başörtüsü sorunları patlak verdi. Lisedeydim tam o dönem. Eğitim hakkımız elimizden alınmıştı. Ben de eylemlere gitmek istemedim, çünkü hiç tarzım değildir.

        Neden?

        Hoşlanmıyorum. Eylem yapmakla bir yere varamıyorsun bu ülkede.

        Peki, ne yaptın?

        Sanat eğitimi almaya başladım. Tamamen ailemin yönlendirmesiyle. Babam tarihçi, annem anaokulu öğretmeni ama yağlıboya resimler de yapar. İkisi de eğitime meraklıdır. 6 ay sonra af çıktı, okula geri döndük. Ama o arada gece gündüz sanat çalıştığım için ciddi ilerleme kaydetmiştim.

        Sonra?

        Devam ettim. Bir taraftan da sorgulamalarım başlamıştı. Tezhip ve hat sanatı çalışırken özellikle... “Bu bir sanat mı” diye düşünüyordum. Yorum katmıyorsan kendin için “Sanatçıyım” diyemezsin. Oysa biz sürekli aynı şeyi yapıyorduk. İşin özünü öğrenmek açısından önemli şeyler tabii. Ama bir süre sonra sıkıcı olmaya başlamıştı. Hocalar da gelenekçi bir ekolden geldikleri için geniş sınırlarımız yoktu. Ancak kendini ispat etmeyi başardığında özgün bir şeyler üretmek için fırsatın oluyor.

        Ne zaman ispat ettin?

        Hocaları takmamaya başladığımda. Yaklaşık 5 yıldır da kimseyi takmıyorum.

        Peki “Keşke geleneksel sanatlarla başlamasaydım” diyor musunuz?

        Asla. Köklerine çok bağlı biriyim. Ve bu kökleri bir yüzyıla sıkıştırırsak yazık ederiz. Hat sanatının modernliğe bürünmesini, harflerin benimle nefes almasını seviyorum. Ve bu güzelliği dünyaya tanıtmak ve ne kadar önemli bir kültüre sahip olduğumuzu göstermek istiyorum. O yüzden iyi ki böyle başlamışım. Çünkü geleneksel sanatların bence benim gibi birine ihtiyacı var.

        Sadece modern sanatla uğraşırken görebilir miyiz peki seni?

        Neden olmasın. ■■

        Nü bir portreyle de çıkmazsın herhalde karşımıza...

        Söz vermiyorum. Canım ne isterse, neyden esinlenirsem onu çalışırım. ,

        'CESARETİM TAKDİR EDİLDİ’

        Başladığın noktadakinden bambaşka bir çevre içinde misin?

        Geleneksel sanata modernizm kattığında ister istemez farklı bir çevreye geçiyorsun.

        Mesela nereye?

        Nişantaşı’na. Zaten sanatçıların rahatça yaşayabildiği ve anlaşılabildiği yerler kısıtlı.

        Yeni ortama alışmak zor oldu mu peki? Önyargılar var mıydı?

        Hiçbir zaman dışlanmadım. Baştan söyleyeyim. Öyle rahatsız edici boyutta bir durumla da karşılaşmadım. Sonuçta ben kapalı bir ressamım ve alanımda tekim. Bir de biraz isim yapmış bir şekilde geldiğim için çabuk kabullendiler. Hatta hoşlarına bile gitti. “Sizin gibi insanları burada daha çok görmek istiyoruz” dediler. Yaptığım işi de cesaretimi de takdir edenler oldu.

        Kapalı birinin resim yapıyor olması bir cesaret örneği midir ki?

        Kimileri için öyle. Aslında olayı başörtülü ya da açık olarak yorumlamamak lazım. Tamamen cahil-aydın savaşı bu. İki tarafta da sığ insanlar var. Başını örtmüş ya da örtmemiş, cahil cahildir. Oysa entelektüel olan karşısındakinin fikrine saygı duyar, onu anlamaya çalışır. Benim sorunum o sığ zihniyetlerle.

        ‘Yaptığım şey cesaret işi’

        Resimlerinizi kimler satın alıyor?

        Ağırlıklı olarak Yahudi ve Ermeniler... Sanatla daha ilgili oluyorlar.

        Muhafazakâr kesimin sanatçısı gibi gösteriliyorsunuz bir yandan da...

        Aslında sadece mütedeyyin kesime resim satıyorum sanılmasından yoruldum. Farklı pek çok kitlenin öyle ya da böyle ilgi alanına giriyorum.

        Yeterli ilgi var mı?

        Gayet memnunum. Başka bir mesleğim de yok. Kendi kendime yetebiliyorum.

        Doğu motifleriyle bu kadar oynamak, Arap harflerini pop-art tarzında yorumlamak riskli bir yandan da...

        Öyle tabii. Ama risk almak hoşuma gider. Yaptığım şey bir cesaret işi...

        Tabuları kurcalamayı seviyorsun...

        Çoook.

        Ne gibi bir zevk veriyor?

        Zaaflar en zayıf noktamız, üstüne gittikçe güçleniyorsun. Ayrıca hiç de kolay bir iş değil, çünkü karşınızdakinin nasıl bir tepki vereceğini bilemiyorsunuz.

        Kötü bir tepkiyle karşılaştın mı?

        Kötü değil de bazı hattatlardan yazanlar oluyor. “Biz bir harf çizmek için aylarca uğraşıyoruz sen napıyorsun” gibilerine. O gelenekçi düşünce yapısıyla “Ne hale getirdi” diye düşünüyor olabilirler.

        İslam’a göre suret resmetmek haram gibi bir algı var.

        Bu bir yorum, doğru mu değil mi bilmiyoruz. İlgili hadis, ayet varsa ben de öğrenmek isterim.

        Hiç merak edip bakmadın mı?

        Hayır. Çünkü çok saçma geldi.

        Ama bu yorum yüzünden İslam ülkelerinde resim çok gelişemedi...

        O yüzden “İslami sanatta rönesans lazım” diyorum hep. Hristiyanlıkta da yasaktı. Ama sanatçılar bunun için savaş verdi. Osmanlı döneminde Rönesans’ı yaşayamadığımız için Batı sanatlarından geri kaldık. Bizim de yenilikçi düşüncelere ihtiyacımız var.

        ‘Torpille sanatçı olunmaz’

        Recep Tayyip Erdoğan ilk serginize gelen isimler arasındaydı. Bu durum kabul görmenizde kolaylık sağladı mı?

        Torpille sanatçı olunmaz ki, bu tamamen kendi başarım. CHP belediye başkanları da geldi sergilerime. Siyasilerin ilgileriyle alâkalı eserlerimde hiçbir pozitiflik ayrımcılık olmadı. Ayrıca siyaset sanata hiçbir zaman iyi gelmez. O zaman “Sanat evrenseldir” demeyelim. Ben hiçbir partiyi temsil etmiyorum. Sadece sanatçı kimliğimle varım.

        Fatma Zeynep Çilek’in tasavvuf kavramlarıyla dolu “Yaratılış”sergisi 15 Ekim’e kadar Nişantaşı’ndaki Galeri Hermes Trismegistus’ta görülebilir. Sergi 16 Ekim’de Roma’da Roma Le Cinque Lune’de olacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar