Geciktikçe önemi artan görüşme
DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yeni atanan ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo ile görüşme tarihi nihayet netleşti. İki bakan 4 Haziran’da görüşecekler. Esasında bu kritik görüşmenin mart ayında yapılması planlanmıştı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump, eski Bakan Rex Tillerson’u görevden alıp yerine CIA’nın savaşsever başkanı Pompeo’yu atayınca iki ülkenin gerilimi aşmasını sağlayacak zirvenin de ertelenmesi gerekmişti.
Bu arada bakanlar görüşemese de diplomat heyetler arası toplantılar devam etti. Çavuşoğlu, mart ortasında yapılan heyetler arası bir görüşmenin ardından ABD’yle Münbiç konusunda anlaşmaya varıldığını bile söyledi. Varıldığı iddia edilen anlaşmaya göre; Münbiç eski demografik yapısına uygun şekilde dizayn edilecek bir yönetime devredilecek, PKK da kasabadan çekilecekti.
Amerikalılar bu açıklama üzerine, “Hayır anlaşma sağlanmadı ama görüşmeler sürüyor” mealinde beyanlarda bulununca Çavuşoğlu da sözlerine açıklık getirme gereği duydu. Neylersin ki sözlerine açıklık getirme iddiasıyla yaptığı, “Anlaştık demedim, anlayış birliğine vardık” mealindeki açıklamadan neyi kastettiği de tam anlaşılamadı.
Kaynaklar bu görüşme trafiğinin bizzat Başkan Trump’ın talimatıyla başladığını vurguluyor. Trump’ın Türkiye’ye verilen sözlerin tutulması ve aradaki sorunların giderilmesi için bu görüşmeleri başlattığını söyleyen yetkililer, ABD’yle özellikle Münbiç meselesinde bir orta yolun bulunabileceğine inanıyor. Genel olarak yansıtılan görüşlere bakıldığında Ankara’nın görüşmeden çok ümitsiz olmadığı anlaşılıyor.
KRİTİK DOSYALAR
Doğrusu, Amerikalıların son dönemde verdikleri mesajlar da Münbiç meselesinde çözümün uzak olmayabileceğini gösteriyor. Mesela Amerikalıların, “YPG veya SDG, Münbiç’ten çıkmayacak” demiyor olmaları Ankara’da memnuniyetle karşılanan önemli bir ayrıntı. Washington sadece kendi güçlerinin stratejik önemde olması nedeniyle kasabada kalması gerektiğinde ısrar ediyor. Bununla birlikte Türkiye ile ABD arasındaki krizin Münbiç için anlaşma sağlanmasıyla çözülecek türden olmadığı da görülüyor olmalı. Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı’yla planlanan tarihte, yani martta görüşmüş olsaydı kuvvetle muhtemel masadaki tek mesele Münbiç olacaktı. Oysa 20 gün sonra yapılacak görüşmenin rengi daha şimdiden muğlak bir hal almış durumda.
Münbiç’in hâlâ önemli olduğuna şüphe yok; ama başka kritik dosyalar da sırada bekliyor. Hakan Atilla, Rahip Brunson davaları ve FETÖ elebaşının iadesi kaçınılmaz şekilde gündeme gelecek. Bölgesel boyuttaysa İran’la yapılan nükleer anlaşma var. ABD iki yıl önce yaptığı anlaşmadan çekilip İran’a yeni yaptırımlar getirirken Türkiye bundan nasıl etkilenecek?
Böyle giderse Kudüs de en acil konulardan biri olacak gibi duruyor. Daha da önemlisi Kudüs ve İran meseleleri tehlikeli bir gerçeği işaret ediyor: Trump ve ekibi, Ankara’nın ve Avrupalı müttefiklerinin uyarılarına rağmen bölgeyi kaosa sürüklemekte kararlı. Bu stratejik delilik planının üç dayanağı var: ABD’deki Evanjelikler, bölgedeki Arap müttefikleri ve İsrail.
Tabii bir de Türkiye’nin filosuna dahil etmek için siparişini verdiği 116 adet F-35 dosyası var. Malumunuz Türkiye 16 yıldır bu uçağın proje ortaklarından. Bazı parçaları da Türkiye’de üretilen F-35’lerin ilk teslim tarihi 21 Haziran. Ama iddia o ki ABD hiç de bu teslimata başlama niyetinde değil. Sebep olarak da Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi gösteriliyor. ABD Kongresi’nde de bu büyük haksızlığı kitabına uydurmaya yönelik iki tasarı hazırlanıyor. Anlayacağınız yaklaşık 2.5 ay ertelenmiş olsa da ABD ve Türkiye dışişleri bakanlarının 20 gün sonra yapacakları toplantı şimdilik tüm bu krizlere umut ışığı olabilecek en olumlu işaret olma potansiyeli taşıyor.