Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin yüzde 20’lere hapsolmuş oy oranıyla basında kapladığı alan arasında bir dengesizlik yok mu? Mesela, benzer bir şekilde kurultaya giden ve çeşitli istifalarla sarsılan İYİ Parti haberleri çok daha az ve önemsiz sunuluyor medyada. Eğer sandık potansiyeli söz konusuysa daha girdiği ilk seçimde yüzde 10’u aşan birkaç aylık İYİ Parti’ye daha fazla yer verilmesi mantığa uygun. Aynı hesap HDP için de geçerli.

        Ama yüzde 20 küsurluk CHP, medyanın neredeyse yüzde 80’ini işgal ediyor. Bu aşırı ilgiden dolayı başka partilerde yaşansa haber dahi olmayacak sıradan gelişmeler haddinden fazla şişirilerek önümüze getiriliyor.

        Medya CHP’yi seviyor, CHP de medyayı.

        Öyle ki, geçenlerde Engin Ardıç bile “Hadi muhalifler tamam da yandaşlar neden CHP’yle bu kadar ilgili” diye soruyordu. Aslında yanıtı ortada: Medyada hala CHP’li gazetecilerin ağırlığı var. Hatta kimileri CHP’li olduklarını bilmeden bile CHP’li.

        GAZETECİLER İÇİN SON DURAK

        Bülent Ecevit, Metin Toker, Uluç Gürkan, Ahmet Tan gibi örneklerden de anlaşılacağı gibi partinin geleneğinde gazetecilerle yakın ilişki var. Son seçimden sonra bile CHP’de arabulucu ağabey olarak Altan Öymen devreye girdi.

        Ama CHP son yıllarda dozu artan bir biçimde gazeteciler için bir hayır kurumuna dönüştü. Kim başvursa reddetmeden kabul ediyorlar, partinin işine gelir mi gelmez diye bakmadan milletvekili yapıyorlar. Bir dönem milletvekili yapıp ömür boyu emekli maaşını garanti altına almak da gazetecilerin işine geliyor. Bugüne kadar milletvekillerinin emekli maaşlarına dair bir düzenleme getirilmesi gerektiğini herhangi bir CHP’liden duydunuz mu?

        Önceki gün Posta’daki yazılarına son verilen meslekteki ilk ustalarımdan Yazgülü Aldoğan’ın da doğal durağı CHP olacak. Böyle bir niyeti olmasa bile… Vekilliği pek çoklarından daha iyi yapar kuşkum yok. Ama değersiz biri olsaydı bile CHP’deki gazeteci-vekil kontenjanından faydalanırdı.

        Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay gibi gazetecilik yaptıklarında da daha çok bir toplum önderi gibi davranan, o yüzden siyasette yer almaları doğal isimler bir yana… Herhangi bir mesleki kıdemi olmayan Eren Erdem, Barış Yarkadaş gibi isimler de aynı gazeteci kontenjanından partiye seçildi.

        Başka partilerde de zaman zaman gazeteciler milletvekili seçiliyor ama sayıları nispeten sınırlı. Ama CHP sayesinde medyadan vekil devşirme alışkanlığı virüs gibi hızla yayılıyor.

        Hepimiz tanıyoruz, Ahmet Şık’tan milletvekili olur mu hiç? Hatta HDP’de çıta Twitter’dan Meclis transferi yapmaya kadar düştü: Barış Atay hepimize hayatta hiçbir iş yapmayıp sadece birkaç yıl boyunca istikrarlı tweet atarak Meclis’e girilebileceğini kanıtladı.

        HERKES CHP’DE VEKİL OLABİLİR

        Hala anlamadığım bunca sene siyasi analiz yaparak hayatını kazanan Mehmet Tezkan’ın nasıl medya-Meclis geçişinin işleyişini göremeyip CHP yerine İYİ Parti’den aday olduğu… Seçilemeyince hem gazetecilikten, hem Meclis’ten oldu. Abdülkadir Selvi gibi gizli CHP’liler daha uyanık kuşkusuz. Bir gün medyadaki görev süresi dolduğunda Yozgat’tan CHP vekili seçilebilir. Boşuna mı her gün Kemal Kılıçdaroğlu’yla konuşuyor?

        İstese hayatı boyunca sosyal demokratlara kimi haklı kimi haksız küfürler etmiş Engin Ardıç bile bugün kolaylıkla CHP milletvekili olabilir. Mehmet Bekaroğlu partide üst görevlere atanıyor, ailesi Atatürk’le düşman Ekmeleddin İhsanoğlu’na Cumhurbaşkanlığı adaylığı sunuluyor da Engin Ardıç’tan mı esirgenecek bir koltuk?

        Doğrusu, bir sonraki seçimde İsmail Saymaz’a da CHP’den vekillik teklifi geleceğini tahmin ediyorum. Kabul eder etmez, ayrı konu.

        Uzun ya da kısa vadede CHP yeni genel başkanını da yine medyadan bulacak. Kendisinin bile haberi yok, aklından bile geçmiyor olabilir. CHP’den de bu yönde bir girişim olmayabilir şimdi. Ama her iddiasına girerim ki bir gün uygun zaman ve şartlar oluşacak, her şey öyle arka arkaya denk gelecek ve İsmail Küçükkaya’yı CHP Genel Başkanı olarak göreceğiz.

        **********

        POPÜLER KÜLTÜR BÜLTENİ

        Çoktandır kitap, dizi, film önerileri paylaşmadığımın farkındayım. Dizi konusunda yaz mevsimi dolayısıyla zayıf bir sezon yaşıyor televizyonlar, o yüzden ben de bir şey izlemiyorum. Ama kitap, film, albüm tüketimim had safhada…

        Aklımda bütün bunları haftalık bir bültene dönüştürme fikri var… Yazıların sonlarına serpiştirmektense haftalık 'popüler kültür diyeti'mi paylaşmak. Açıkçası, bu konularda yazmanın kendime de bir faydası olacak. Bazen tembellik etmek yerine en azından yazmak zorunda olacağım için her hafta daha da fazla okuyacağım, izleyeceğim ve sonunda paylaşacağım. Özellikle daha fazla kitap okumak için bunu hayata geçirmek istiyorum.

        Ne dersiniz?

        **********

        MİAMİ’DEN VEGANLARA DUYURULUR

        Sadece sağlıklı yaşamak veya hayvan hakları için değil, çevre duyarlılığı adına da et tüketimini azaltmamız gerekiyor. Buna hiçbir itirazım yok, zaten bilim de bunu doğruluyor. Bir dananın yetişmesine harcanan su miktarı o kadar fazla ki, bunun dünyamıza bedeli de ağır. İlla vegan olmak da gerekmiyor, evlerdeki yanan ışıkları kapatmak nasıl karbon ayak izimizi küçültmeye yarayan bireysel adımlarsa buna benzer çözümler bulabiliriz.

        İflah olmaz bir etobur olmama rağmen haftanın bazı günlerini kendi kendime “et-free” ilan ediyorum. Her zaman başarılı oluyor muyum, tartışılır. Ama giderek daha fazla alışıyorum.

        Sadece sebzeyle beslenmek iyi hoş… Ama doğruya doğru tofu, tempeh, seitan gibi protein alternatifleri de etin yerini tam tutmuyor. Bende hep sadece kibarlıktan beğeniliyormuş hissi uyandırıyor.

        MERCİMEK KÖFTESİ GİBİ

        Bugüne kadar et alternatifleri içinde ilk kez deneyip “İşte bu!” diyebileceğim bir protein buldum:

        25 yaşındaki Miami’li bir kadının icadı “adashah.” Taylor Cohen, mercimek bazlı bir vegan protein yaratmak için arayışa girdi ve ortaya adı İbranice’den gelen “adashah” çıktı. Şimdilik sadece Miami’de bulunuyor; yerel bir ürün ama çok yakında önce ABD’ye sonra da dünyaya yayılacağına kuşkum yok.

        Ben Soho Beach House’da denedim geçenlerde; orada tattığım, neredeyse mercimek köftesiyle falafel arasında bir lezzetti. O kadar beğendim ki ertesi gün tekrar ısmarladım. Vegan olmak lezzetsiz yaşamak anlamına gelmiyor.

        Gözünüz bu proteinin üzerinde olsun.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar