Yönetim dersleri
Bugün İslam siyaset düşüncesinin köşe taşlarından İbni Teymiye’nin Siyasetü’s Şer’iyye adlı eserinden seçmeler yaptım.
Siyasetü’s Şer’iyye, doğrudan Kuran-ı Kerim’i ve sünneti referans alması, geçmiş toplumların siyasi tecrübelerine itibar etmemesi, siyaset kavramına “cezaların uygulanması” anlamını yüklemesi, yazıldığı dönem ve yakın tarihinden örnekler vermesi nedeniyle İslam siyasi düşünce tarihinin en özgün ve önemli eserleri arasında sayılır.
Yazar, siyaset uygulamalarının merkezine üç konuyu oturtuyor: Emaneti ehline vermek, adalet ve istişare.
Bugün sadece emaneti ehline verme konusunda seçmeler yapabildim. Ona göre, emanetin ehil ve layık olana verilmesi hem adaletin kendisi hem de adil yönetim için gereklidir. Dolayısıyla doğru görevlendirme başarılı ve adil bir yönetimin ön şartıdır.
Buradan çıkarılabilecek yönetim derslerini, Vecdi Akyüz’ün (Dergâh Yayınları) tercümesinden aktarıyorum.
EMANETLERİ EHLİNE VERMEK VACİPTİR
- Ayetin (Nisa 4/58) emanetleri ehline vermeyi ve adilane hükmetmeyi vacip kılması, adil ve düzgün siyasetin özüdür.
- Resul-i Ekrem (SAV) Mekke’yi fethedip Kâbe’nin anahtarlarını Beni Şeybe’den teslim alınca, Abbas (RA) hacıların su ihtiyacının giderilmesi, Beytullah’ın bakım ve korunması görevinin kendisine verilmesini istirham etti. Bunun üzerine Allah Teala, Kâbe’nin anahtarlarının Beni Şeybe’ye geri verilmesi için bu ayeti indirdi. Öyleyse, yöneticiye düşen, Müslümanların herhangi bir işini, bu işe en ehil ve yeterli bulduğuna teslim etmektir.
- Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurur: “Kim Müslümanların işini üstlenir de, daha ehil olanı varken başkasına bir iş verirse, Allah ve Peygamber’ine hainlik etmiş olur.”
- Hz. Peygamber, “Biz vilayeti (devlet hizmetini) ona talip olana vermeyiz” buyurdu.
- “Memurluk emanettir ve hakkıyla yerine getirilmezse, kıyamet gününde rüsvalık ve pişmanlıktır. Ancak onu, hakkıyla elde edip bihakkın ifa edenler, böyle değildir.”
MEVCUTLARIN EN İYİSİ GÖREVLENDİRİLİR
- Yöneticilerin mevcudun en iyisini seçerek hareket etmesi gerekir. Var olanlar içinde, bu göreve ehil biri bulunmadığında, her makama, ona en münasip olan seçilir. Yönetici tam bir araştırmadan sonra, bunu uygularsa, emaneti yerine getirmiş, bu konudaki vacibi uygulamıştır.
- Kamu görevi konusunda önemli olan, ehil ve en elverişli olanı bilmek ve tanımaktır. Bu da görevin gayesini ve bu gayeyi gerçekleştirme yolunu bilmekle gerçekleşir. Maksat ve vesileler bilinince, mesele çözümlenmiş olur.
BİLGİ, YETENEK VEYA GÜVENİLİRLİK EKSİKSE
- Her işte, o görev ve sorumlulukların özelliğine göre, en ehil ve yeterli olanı seçmek gerekir. Kamu görevinin, biri kuvvet (bilgi ve yetenek) ve öteki emanet (güvenilirlik) olmak üzere, iki temel unsuru bulunmaktadır.
- Birinin emaneti, ötekinin kuvveti fazla olan, iki kişi bulununca, ilgili görev için daha faydalı ve daha az zararlı olanı tercih edilir.
- Harp emirliğinde, (güvenilir de olsa) aciz ve zayıf olana değil, (günahkâr bile olsa) kuvvetli ve cesur olana öncelik tanınır.
- Görev için (malların vb. korunmasında olduğu gibi) emanet yönüne ihtiyaç duyulduğunda, güvenilir olana öncelik verilir.
- Malların tahsili ve korunması, kuvvet ve emanetin birlikte bulunmasını gerektirir; bu gibi malla ilgili işler için kuvveti ile tahsil edecek, tecrübe ve emanetiyle onu koruyacak güvenilir kişiler tayin ve istihdam edilir.
- Yargı vilayetinde, eşit durumda olanlardan, daha bilgili, daha takva sahibi ve daha ehliyetliye öncelik verilir. Biri bilgili, öteki takva sahibi olunca, hükmü açık ve kişinin arzularına karşı koyabileceği konuda daha takva sahibi, hükmü incelik isteyen ve karışıklıktan korkulan konularda daha bilgili olan tayin edilir.
KAMU GÖREVLİSİNİN HEDİYE ALMASI
- Yöneten ve yönetilenlerin yaptıkları zulümlerin çoğu, kimilerinin helal olmayanı alması, kimilerinin de vacip olanı engellemesi yüzünden gerçekleşir.
- Bir zulmü kaldırmak ve mubah bir ihtiyacı gidermek için kendilerinden bir bedel alanlar, onlara böylelerinden daha sevimli olabilir; zira, böylesi ahiretini, başkasının dünyası karşılığında satmıştır, insanların pazarlıkça en çok kaybedenleri, ahiretini başkasının dünyası karşılığında satanlardır.
- Hz. Peygamber (SAV), “Kim bir kardeşi için aracılık yapar ve bunun için hediye kabul edip alırsa, faiz kapılarından büyük birine girmiş olur” buyurmuştur.
- “Haram; birinin ihtiyacını giderdikten sonra, hediye olarak alınandır.”
- Arzu ve ihtiraslarına uyarak, rüşvet ilişkisine girerek, istediğine haksızlık ederek ve istediğinden alarak iş yapanlar çok defa zalimlerin vekili olmaktadır.